TFF ve Türkiye Futbol Antrenörleri Derneğinin iş birliğiyle düzenlenen Uluslararası Antrenör Gelişim Semineri salı günü İstanbul’da başladı. Seminer sırasında katılımcı antrenörlere interaktif bir anket yapıldı. Ankette antrenörlere sorulan “Haksızlığa uğradığınızda sizi kim korur?” sorusuna verilen yanıtlar hayli manidardı. Katılımcıların yüzde 3’ü TFF, yüzde 5’i Futbol Antrenörleri Derneği, yüzde 17’si kendim korurum derken, yüzde 75’i Allah korur yanıtını verdi. Belli ki evrensel hukukun memleket sathında ortadan kalktığının farkında olan antrenörler, futbolda da adaleti sağlayacak yöneticilere ve kurumlara değil “Allah’a sığınmayı” tercih ediyorlardı. Eh ne de olsa, az buçuk hafızası olan birisinin, federasyona da onu temsil eden başkanına da güvenmesi çok kolay değil. 
Hiç derine girmeden bu haftanın en önemli olayı olan futbolda yabancı sınırlamasının kaldırılması anlamına gelen karar üzerinden bir hafıza tazelemeyle ne demek istediğimi anlatayım. Tarihler 1 Temmuz 2007’i gösterirken, Bodrum’da bir otelin açılışına katılan Dönemin Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören açıklamada bulunuyordu: “Fenerbahçe yabancı sayısının arttırılması için federasyona baskı yapıyor, burada ben tek başıma savaşıyorum. Üstelik bu karar çıkarsa, Anadolu kulüpleri çok zor duruma düşer.”  Demek ki yedi yıl önceki Beşiktaş Başkanı Demirören yabancı sayısının artmasını memleket futbolu için vahim bir gelişme olarak görüyordu.
Demirören 2012 yılında Beşiktaş başkanlığını bırakıp, TFF’nin başına geçtiğinde fikirleri değişmemişti. Başkan olduktan sonra, 6+0+4, 5+3 gibi dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş garip formülasyonlarla yabancı futbolcu sayısını kademeli azaltma kararları alındı. Demirören, kademeli azaltmayı anlattığı 5 Temmuz 2013 tarihli basın toplantısında, “Yabancı sayısı fazla olursa milli takımın başarılı olamayacağına inandığımızdan bu kararımızın sonuna kadar arkasındayız” diyordu. Mayıs 2014’de ise “bu kararı bütün kulüpler ile beraber aldık, ülke futbolu için arkasında durmalıyız” diyerek artık 5+3 olarak uygulanacak yabancı futbolcu sınırlamasını savundu.
Yani Mayıs 2014’e kadar Demirören’e göre yabancı sınırlamasının kalkması, Anadolu kulüplerini çok zor duruma düşüreceği gibi milli takım için de olumsuz sonuçlar doğuruyordu. Yaklaşık 7 ay sonra, 5 Ocak 2014’de kameraların karşına geçen aynı Demirören, yabancı sınırlamasının fiilen kalkması anlamına gelen yeni kararı açıkladı. Önümüzdeki sezondan itibaren kulüpler 28 kişilik kadrolarında 14 yabancı bulundurabilecekler ve ilk 11’in hepsi yabancıdan oluşacak biçimde sahaya çıkabileceklerdi. Demirören’e göre yeni uygulama “Yabancı değil yerli kuralı olarak anılmalıydı çünkü bu serbestlikle yerli oyuncuların gelişmesinin önünün açılacağı gibi milli takımda olumlu etkilenecekti.”
Hadi buyurun…
Hangi Demirören haklı? 2007-2014 arasında yabancı kısıtlamasını savunan Demirören mi yoksa 2015 yılının hemen başında “vahiy” gelmiş gibi yabancı serbestliğini savunan Demirören mi? 
Böyle zamanlarda Evrensel gazetesi ve benzeri bağımsız medya kurumlarının varlığının ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor. Mesela TFF Başkanı Demirören’in sahibi olduğu Milliyet ve Vatan gazetelerinin spor sayfalarında “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” benzeri bir yaklaşım görmemiz mümkün mü? Ya da yabancı sayısına ilişkin Demirören’in dediklerinden farklı bir yaklaşım ortaya koymak kolay mı? 
Burada dikkat edilirse yabancı kararına ilişkin bir tartışma değil, futbolun en tepesindeki zihniyetin “yalpalamalarını” anlatmak istiyorum. Bilimsel bir tartışma ve çalışma sonrasında alınması gereken kararların nasıl anlık çıkarlar ve kulağa “fısıldananlar” üzerinden birbirine tamamen zıt uygulamalara dönüştüğünü hep beraber görüyoruz. Başa dönersek, Uluslararası Antrenör Gelişim Semineri’nde yapılan ankete katılan antrenörlerin haksızlığa uğrarsanız kime sığınırsınız sorusuna TFF yerine “Allah’a sığınırım” yanıtını vermeleri, Demirören ve Terim’in yönettiği bir futbol ortamında doğal değil mi?

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et