AYM ‘belayı’ başından savdı da!

Son haftalarda gündemin önemli bir maddesini oluşturan Anayasa Mahkemesinin (AYM)  “yüzde 10 seçim barajı”yla ilgili kararı nihayet önceki gün verildi.
Başkan Haşim Kılıç’ın katılmadığı oturumunda AYM Genel Kurulu, yüzde 10 seçim barajıyla ilgili DSP, BBP ve SP tarafından yapılan “bireysel başvuruları” birleştirerek görüştü.
Genel Kurul, başvuruları 2’ye karşı 14 üyenin oyuyla, “Konu bakımından yetkisizlik nedeniyle” reddetti!
Böylece AYM, “belayı” başından attı.
AYM “belayı” kendi başından attı; ama AKP sözcülerinin büyük bir “Oooh” çekerek, söyledikleri gibi, “Yüzde 10 barajı sorunu böylece kapandı ve genel seçime gönül huzuruyla gidilecek” diyebilir miyiz?
Anımsarsak, AYM Başkanı Haşim Kılıç; “Yüzde 10 seçim barajıyla ilgili bireysel başvuruların yakında AYM’de ele alınacağını” duyurduğunda, AKP siyasetin ortasına bomba düşmüş gibi telaşlandı. TBMM Anayasa Komisyonu Bakanı Burhan Kuzu; “Gerekirse Anayasa Mahkemesini de kapatırız” diyerek ilk tepkiyi verdi. Arkasından Cumhurbaşkanından başlayarak diğer AKP sözcüleri sıraya girdi. Dört bakanın Yüce Divana gönderilebileceği ihtimali tartışmasıyla birlikte de “Yüzde 10 baraj” tartışmasını AKP propagandası, Anayasa Mahkemesini “Hükümete karşı darbenin son halkası”, “darbe merkezi” olarak ilan ettiği kara propagandaya bağladı. Nitekim Haşim Kılıç, bir hafta kadar önce AYM üstündeki baskıların üyeleri taciz etmeye kadar geldiğini, bu yüzden bundan böyle mahkeme gündeminin İnternet sitesinde ilan edilmeyeceğini söyleyerek bu baskıların hangi aşamaya geldiğini de belirtmişti. 
Bu ağır baskı altındaki AYM’den “yüzde 10 barajı”nı “iptal” yönünde bir karar beklenemezdi zaten. Bu yüzden de Anayasa Mahkemesi “Yetkimiz dışında” diyerek kendini kurtardı! Ancak 2 üyenin bu karara karşı oy kullanması şunu gösteriyor ki, eğer baskılara boyun eğmeseydi, AYM konuyu “görevi” olarak ele alıp görüşebilirdi!
Sorunun bu yanı belki AYM ile Hükümet arasındaki gerilimlerle ligli olarak tartışılabilir. Ancak AYM’nin barajın iptali tartışması dışına çıkması sorunu ortadan kaldırmamış, tersine seçimi, daha da hassaslaştırmış, kırılganlığını çok daha artırmıştır.
Bölgedeki gelişmeler, Türkiye’nin iç ve dış politikasındaki çözümsüzlükler, “Çözüm Süreci”nin geldiği aşama, AKP’nin siyaseti zorlama ve baskı altına alma hamleleri karşısında sistemin sıkıştığı dar alan ve Türkiye’nin demokratikleşme ihtiyacının acilliği dikkate alındığında; yüzde 10 barajıyla gidilecek bir seçimin hiçbir sorunu çözmeyeceği açıkça görünmektedir. Çünkü 2015 seçimi, “Şu parti şu kadar, bu parti bu kadar oy aldı. Dolayısıyla milli irade böyle tecelli etti. Herkes de bu sonuca boyun eğsin!” denilerek sonuçlanacak bir seçim değildir. Tersine bugün “yüzde 10 seçim barajı”yla gidilecek bir seçim, önceki seçimlerden farklı olarak ülkenin acil çözüm bekleyen sorunlarını daha da büyütüp, olağan yollarla içinden çıkılamaz hale getirecektir. 
Belki de bugün “Oooh AYM yüzde 10 barajını iptal etmedi; rahatladık!” diyenler, altı ay sonra geriye bakıp, “Keşke AYM, o gün yüzde 10 barajını iptal etseymiş de yeni bir uzlaşmayla seçime gitseymişiz!” diyeceklerdir.
Kısacası, yüzde 10 barajıyla gidilecek bir 2015 Genel Seçimi, ülkeye huzur getirecek bir seçim olma şansına sahip değildir. Bu yüzden yüzde 10 barajıyla seçime gitme kararlılığındaki AKP, açıkça; kendi “tek parti yönetimini” güçlendirmek, ideallerindeki “Erdoğan başkanlık rejimi” için, ülkeyi kaosa sürüklemeyi göze almış demektir.
Bugün aklın, mantığın ülke sorunlarının çözümünü esas alan siyasetin ihtiyacı barajsız bir seçimdir. Aksi ise daha büyük kavgaları, ülkedeki gerilimleri büyütmenin yoluna girmektir.
Evet, gerilimlerin büyümesinden bugüne kadar, hemen hemen her zaman AKP kazançlı çıktı! Ama bu, bu sefer de onun kazanacağı anlamına gelmiyor.
Çünkü koşullar bugün tamamen farklılaşmıştır. 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et