Kendine Fransız olmak
Fotoğraf: Envato
Bizim sorunlarımıza, gündemimize, önceliklerimize “Fransız olma” deyimini kullanmayı çok seven bir devlet erkanımız var.
Oysa daha kötü olan insanın kendi gerçekliğinden kopması, ona yabancılaşmasıdır. Elit davranışları her fırsatta eleştirmenin ötesinde, popülizmi aşan bir yüzleşme Türkiye ve İslam toplumlarının en acil ihtiyacıdır.
Din ile şiddet ilişkisinin gelip dayandığı nokta elbette tarihi bağlamından koparılamaz. Ancak sorunun özellikle son dönemde ulaştığı aşama ayrı bir tavır almayı zorunlu kılmaktadır.
Dini görünümlü şiddetin araçsallaştırılması elbette doğrudan dindar çevreleri aşan boyutlar taşımaktadır. 11 Eylül 2001 saldırılarının başta Afganistan olmak üzere Ortadoğu için ortaya çıkarttığı sonuçlar ortadadır.
Son Paris saldırısının da böyle sembolik dönüm noktası olup olmayacağını birlikte göreceğiz.
Yakın Asya, Ortadoğu ve Afrika’daki egemenlik mücadelesinin en ucuz aracı gibi görülen İslamcı örgütlenmeler, insanlığa ödeteceği bedeli bir süredir somut biçimde göstermektedir.
Sadece Paris saldırısı ile aynı günlerde gerçekleşen Yemen saldırısı bile bu açıdan net bir göstergedir.
Sivil, kadın, çocuk demeden kolayca insanları katletmeyi meşru gören bir düşünce dünyasının en büyük zararı içinde yaşadığı coğrafyaya vermesi kaçınılmazdır.
Özellikle de hâlâ bu saldırganlığa mazeret üreten savunma refleksli açıklamalar bu açıdan ele alınmaya değerdir.
Bırakın bir söz ya da karikatürün tahrik edici mesajını hiçbir gerekçe, yanlış olduğuna inanılana böyle bir yanlışla cevap verme hakkını mübah kılamaz.
Ebu Gureyb cezaevinde ya da Guantanamo’da yapılanlar nasıl Şii ya da Kürtlere yönelik barbarca eylemleri haklı kılmazsa, Avrupa hükümetlerinin yaptıklarının kabul edilemezliği de orada yaşayan herkesin cezalandırılmayı hak ettiği anlamına gelemez.
Bırakalım Paris’i Sultanahmet’e bile Fransız kalmış bir siyaset aklı ile karşı karşıyayız. Eylemi peşinen bir sol örgüte yıkıp sonra başka bir tablo ortaya çıkınca ne diyeceğini bilmeyen bir iktidar refleksi söz konusu.
Suriye, Libya başta olmak üzere bölge politikalarımızın sonuç ve riskleri ile henüz yüzleşmeye başlayacağız.
Önümüzdeki tehlikenin büyüklüğünü fark edip ciddiyetle ve tutarlı tavır almak için daha faturası ağır öğrenme süreçlerine maruz kalmayız umarım.
- Yazılı olmayan kurallar 11 Nisan 2015 01:00
- Muhalefetin gücü ve farkındalık 04 Nisan 2015 00:57
- Katırlar da ağlar 28 Mart 2015 01:00
- Halife efendimiz aldatılmış hükümsüzdür 21 Mart 2015 00:52
- Ben aday olmazsam kim olmalı? 14 Mart 2015 01:00
- Erdoğan’ın faizci arkadaşları ? 07 Mart 2015 00:54
- Türkmenistan modeli dururken ne Meksika'sı? 28 Şubat 2015 01:00
- Kavganın büyüğü 21 Şubat 2015 00:52
- En yeni Türkiye 14 Şubat 2015 01:00
- İşlevsiz parlamento, tutarsız başkanlık 07 Şubat 2015 00:52
- Herkes radikal solmuş meğer 31 Ocak 2015 00:53
- Deli deliyi görünce 17 Ocak 2015 01:00