14 Ocak 2015 01:02

Niğde davası ve IŞİD ile kankalık

Niğde davası ve  IŞİD ile kankalık

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP Hükümetinin suç dosyası içinde Türkiye’nin IŞİD ile sokulduğu ilişki özel bir yer tutuyor. Paris’te gerçekleşen Charlie Hebdo katliamı sonrası, el Kaide’den IŞİD’e kadar uzanan radikal İslamcı örgütlerin militanları için Türkiye’nin en elverişli geçiş koridoru olduğu sıkça vurgulandı. Bu, öncesinde de bilinen ve sıkça dillendirilen bir gerçekti. Ancak bu olay, Orta Çağ barbarlığının yöntemlerini kullanan bu örgütlerin tüm lojistik bağlantılarıyla birlikte sorgulanması gerektiğini çok açık bir biçimde gösterdi.

Tam bu süreçte, Niğde’de bir asker, bir polis ve bir kamyon şoförünün yaşamını yitirdiği saldırıyı gerçekleştiren IŞİD militanlarının yargılandığı davanın duruşmasının görülmesi planlanıyordu. 12 Ocak’ta görülmesi planlanan davanın ilk duruşması geçtiğimiz cuma günü bir anda ertelendi. Bilindiği gibi bu davada, MİT çalışanı olduğu ve IŞİD militanlarının Türkiye’ye geçişini sağladığı iddia edilen Heysem Topalca’nın da adı geçiyor.

Dosyayı takip eden Avukat Tugay Bek, bugün gazetemizde arkadaşımız Eda Yıldırım’ın konuyla ilgili haberinde şu çarpıcı saptamayı yapıyor: “Yeşil”in Tansu Çiller ve Mehmet Ağar için anlamı ne ise Heysem Topalca  Tayyip Erdoğan ve Hakan Fidan için budur”.

Savcılık açıklamasıyla basına duyurulan kararda daha önce sanıkların ifadelerinin telekonferans yöntemiyle alınmasına karar verildiği ancak mahkemenin bu karardan vazgeçtiği ve sanıkların duruşmaya getirilmesi için ilk celsenin ertelendiği ifade edilmişti.

Avukat Bek, savcılığın aksine mahkemenin sanıklara avukat imkanı sağlamak için duruşmanın ertelendiğini gerekçe gösterdiğini söyleyerek iki farklı gerekçe açıklanmasının kafalarda şüphe yarattığına dikkati çekiyor.

Tüm bunlar, devletin istihbarat örgütünün IŞİD ile sokulduğu ilişkinin açığa çıkması ve bu yönüyle gündem olmasından duyulan rahatsızlık nedeniyle mahkeme üzerinde siyasi baskı kurulduğu düşüncesini akıllara getiriyor. Türkiye’deki benzer birçok davada bunun örnekleri görüldü.  
Niğde IŞİD davası sanıklarının üzerinden, daha önce Reyhanlı, Cilvegözü patlaması sanıkları tarafından MİT üyesi olduğu iddia edilen Heysem Topalca’nın telefonu çıkmıştı. Dosya sanıkları ifadelerinde kendilerini Türkiye’de Heysem Topalca’nın karşıladığını ve Suriye’deki çatışma bölgesine ulaştırdığını belirtmişti. Niğde dosyasının sanıkları da, Topalca’nın MİT’e çalıştığını itiraf etmiş ve Topalca’yla birlikte  Reyhanlı’ya silah götürdüklerini, bir keresinde  jandarma tarafından karakola çekildiklerini ve yapılan görüşmelerde Topalca’nın ‘Bunlar MİT’in silahları’ demesi sonrası jandarmanın geçişe izin verdiğini söylemişti.

Heysem Topalca ismi, yukarıda sayılanlara ek olarak daha önce de Adana’da yakalanan Füze Başlıkları dosyasında da geçmişti. Şu an ‘yakalamalı sanık’ durumunda olan Heysem Topalca’nın Türkiye’ye giriş çıkış yaptığı öne sürülüyor.

Bu tablo, Türkiye’nin IŞİD ile girdiği ilişkinin kısmi bir ilişki olarak adlandırılmasını da imkansız hale getiriyor. Ortaya çıkan başka bilgiler de, Niğde davası özelinde karşımıza çıkan MİT-IŞİD, dolayısıyla Hükümet-IŞİD ilişkisine başka gelişmelerle de tanıklık etmiştik. Bunların en önemlilerinden birisi Amerikan gazetesi Washington Post’un Muhabirleri Anthony Faiola ve Suad Mekhennet’le  röportaj için Suriye’den ‘özel olarak’ Reyhanlı’ya gelen IŞİD Komutanı Yusuf’un sözleriydi: “Savaşın başında bize katılan savaşçıların çoğunluğu, malzeme ve teçhizatımız Türkiye üzerinden geldi.” IŞİD sanıklarının Heysem Topalca’ya atfettikleri eylemler de bunlar zaten. Ve tabii biz daha ismi ortaya henüz çıkmamış olan Heysem Topalca’nın arkadaşlarının, meslektaşlarının kimler olduğunu da bilmiyoruz. Onlar ‘devlet sırrı’.

IŞİD Komutanı Yusuf, şu anki başarılarının bir kısmı için Türkiye’ye teşekkür etmeleri gerektiğini ima ederek şöyle demişti: “Bazı savaşçılarımız, hatta üst düzey üyelerimiz Türkiye hastanelerinde tedavi gördü. Ve savaşın başında bize katılan savaşçıların çoğunluğu, malzeme ve teçhizatımız Türkiye üzerinden geldi.”

Suruç-Kobanê sınırında Kader Ortakaya’yı katleden askerlerin IŞİD militanları ile sohbet ederken görüntülenmesi de bu ilişkinin dolaysız bir sonucuydu.

Türkiye şu gerçekten kaçamaz; IŞİD ile girilen kankalık ilişkisi Charlie Hebdo katliamına kadar uzanan ilişkileri ve başka saldırılara bağlanan ilişkileri de besliyor.
O nedenle de Niğde davası kesinlikle lokal bir dava değildir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa