'Provokasyon'la siyaseti provoke etmek!

Paris’te kültür insanlarını el Kaide hedef alıyor, dünyayı ayağa kaldıran bir katliam yapıyor.
Açıklama hazır: Provokasyon!
Charlie Hebdo’nun cinayeti protesto eden sayısını, pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de Cumhuriyet gazetesi (Üstelik titiz bir seçki yaparak) yayımlıyor.
Devletin en yüksek katlarından aynı terane yükseliyor: Provokasyon!
IŞİD militanı Çeçen uyruklu bir kadın 7 ay İstanbul’da kalıyor, defalarca Suriye’ye girip çıkıyor, Sultanahmet’te bir polis karakolunu basıp 1 polisi öldürüyor, 1’ini de yaralıyor.
Yanıt yine derin: Provokasyon!
Cizre’de 2014’ün son günlerinde iki HÜDA-PAR’lının YDG-H çadırına girmek istemesiyle başlayan olaylar ve sonrasındaki çatışmalarda altı kişi hayatını kaybediyor. Cizreliler o günden beri sokaklarda açıklamalar yapıyor, polis ve özel timin, tarihi ‘90’lara dayanan JİTEM ve Özel Kuvvetlerin imha TİM’leri tarafından geliştirilen baskı ve sindirme taktikleriyle bugün yapılanlarla bağlantısını kurarak açıklamalar yapıyorlar; kanıtlar gösteriyorlar, tanıklar çıkıp konuşuyor. Olayların arkasında da önünde de emniyetin olduğunu söylüyorlar, ilçeye Hrant Dink cinayeti şüphelisi kişinin Emniyet Müdürü yapılmasıyla son günlerde öldürülen çocuklar arasındaki bağları sergiliyorlar. HDP’nin vekilleri, Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ve DTK Eş Başkanı Selma Irmak her vesileyle ilçede yaşananları, emniyetin bu gelişmeler içindeki rolünü gösteren, bir provokasyon varsa bu provokasyonları emniyetin yaptığına ilişkin açıklamalar yapıyorlar. Ama bütün bu açıklamalara, kanıtlara, tanıklara karşın, devletin en tepelerinden yandaş basına kadar, sermaye basınından “muhalefete” kadar geniş bir koro aynı şarkıyı söylüyor.
Provokasyon!
“Provokasyon”u “Herhangi bir kişiye, gruba, kuruluşa veya devlete karşı girişilen ve onları sonradan ağır sonuçlar verecek bir karşı eylemde bulunmaya zorlayan, önceden tasarlanmış girişim; kışkırtma” olarak tarif edebiliriz.
Tarif bu kadar geniş, taraflar arasındaki çelişkiler de bu ölçüde keskinleşince her olaya “provokasyon” demek kolaylaşıyor. Öyle ki, “Kör gözüm parmağına” gelişmeler arkasında bile “provokatör aranması” olanaklı oluyor.
Elbette bütün bu olaylarda bir provokasyon amacı olabilir; vardır da. Özellikle de terörizmin teorisinde, mantığında “provokasyon” vardır ve terörizmi siyaset tarzı olarak benimsemiş olan gruplar, kişiler kendi yaptığından daha büyük sonuçlar doğurtmak ve karşıtlarını birbirine düşürmek üzere eylem yaparlar.
Ancak provokasyonun kaynağı gösterilmeden, provokatörü teşhir etmeden (kişiler, örgütler düzeyinde) tarafların tümünü ya da taraf olmayanları da kapsayan bir “provokasyon” suçlamasıyla ortam daha da anlaşılmaz hale getirilmektedir. Bu da gerçeğin karartılması ve provokatörlerin işini kolaylaştırmaktan başka bir işe yaramamaktadır.
Yani Paris katliamında bir provokasyon arıyorsanız; provokatörün el Kaide olduğunu göstermeden, Sultanahmet’te IŞİD’i teşhir etmeden, Cizre’de emniyetin, HÜDA-PAR ve öteki şer güçlerle ilişkilerini gösterip olaylardaki belirleyici rolünü teşhir etmeden “provokasyon” demek, “Herkes kendi arka bahçesini temizlesin” gibi, AKP ve emniyet dışında herkesi provokasyonun içinde göstermek, sadece bu provokasyonun arkasındaki güçlere yarar; onları yeni provokasyonlar için teşvik eder.
Nitekim Emek Partisi Kürdistan Örgütü, Cizre’deki gelişmelerle ilgili yaptığı açıklamada; “Ortada bir provokasyon varsa, provokatör HÜDA-PAR’lıları olayların mağduru gibi gösterip cesaretlendiren ve Kürt gençliğine karşı terör estirip çocuklarımızı katleden devlet güçlerinden başkası değildir” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu başta olmak üzere yandaş basınla el ele AKP propagandası, “provokasyon” kavramını siyaset alanını provoke etmek üzere kullanmakta, çözmediği, çözemediği, çözmek istemediği her sorunu “provokasyona” bağlayarak sorumluluğu kendi üstünden atmaktadır. Ellerindeki devlet ve medya gücünü de pervasız biçimde kullanarak pek çok açık gerçeği bile “provokasyon” propagandası ile karartmaktadır.  
AKP Hükümeti ve propagandası “provokasyon” kavramını, siyaset alanını provoke etmek üzere kullanmaktadır. Dolayısıyla demokrasi güçleri bu “provokasyon” propagandasına prim vermemeli; provokasyonu, provokatörleri, kimlikleri, gerçeği, kaynağı ile göstermeye daha bir özen göstermelidir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Türk-İş ve Hak-İş’in üç genel başkan yardımcısı, 600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşme görüşmeleri için önümüzdeki hafta Çalışma Bakanlığına sunmak üzere zam talebini belirledi. Ancak zam oranı açıklanmadı. Pazarlığı yapılacak rakamdan haberi olmayan işçiler tepkili: “Neyi kimden gizliyorsunuz, taslağı açıklayın.”

22 bin 131 TL Türk-İş'in belirlediği açlık sınırı

72 bin TL Türk-İş'in belirlediği yoksulluk sınırı

30 bin TL kamu işçisinin ortalama ücreti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et