Darbe mekaniği mi dediniz!
Fotoğraf: Envato
Cizre’de üç haftasını dolduran olaylar, Kürt sorununun çözümü yönündeki tartışma ve görüşmelerinin nereye doğru evrileceği sorusunun cevabını bakımından kritik bir önem kazandı. 2014’ün son günlerinde Hüda-Par’lıların YDG-H çadırına saldırısıyla başlayan ve polisin kazılan hendekleri gerekçe göstererek Kürt gençlerini ve çocuklarını katletmesiyle tırmanan olaylarla ilgili yapılan bütün açıklamalar provokasyona işaret ediyor. Ama nedense provokatör üç haftadır bir türlü bulunamıyor!
Cizre’nin “çözüm süreci” bakımından kritik bir noktaya gelmesi, gözlerin Öcalan’dan yapılacak açıklamaya çevrilmesine neden olmuştu. Geçtiğimiz Çarşamba günü İmralı heyetinde de yer alan DTK Eş Başkanı Hatip Dicle, Cizrelilere Öcalan’ın mesajını iletti. Öcalan, mesajında 6-8 Ekim’deki Kobanê eylemlerini hatırlatarak Cizre’de olayların önüne geçilmezse “darbe mekaniği”nin devreye gireceği uyarısını yapıyor. Kobanê eylemleri sürecinde de tankların sokağa çıkarılarak darbeye zemin hazırlanmak istendiğini ama bunun önüne geçtiklerini söylüyor. Hatırlanırsa Öcalan daha önce de hükümet-devlet içinde çözümü istemeyen güçlerin olduğunu ve eğer süreç başarısızlığa uğrarsa bu güçlerin Erdoğan-Davutoğlu’na karşı darbe yapabilecekleri yönünde değerlendirmeler yapmıştı.
Öncelikle Öcalan’ın açıklamalarında “çözüm süreci”nin devam ettirilmesi yönündeki hassasiyetinin önemli bir rolü olduğunu belirtmek gerekiyor. Bu hassasiyeti ve çatışmasızlığın değerini, herhalde en çok çatışmalı sürecin acısını en fazla yaşayan Kürt halkı anlayabilir. Ancak açıkça söylemek gerekir ki, bu açıklamalar en çok AKP Hükümeti’nin işini kolaylaştırmaktadır. Dolayısıyla AKP Hükümeti’nin sürecin doğru bir hatta ilerleyerek demokratik bir çözüme doğru evrilmesini engelleyici tutum ve politikalarına da alan açmaktadır.
Cizre olayları ile ilgili daha önce yaptığımız değerlendirmelerde, Kürt siyasetinden çıkan farklı seslerin AKP Hükümeti tarafından bu olaylardaki sorumluluğunun üstünü örtmek için kullanıldığını söylemiştik. Şimdi bu son açıklamalardan sonra ne diyor AKP medyası, biliyor musunuz? Olayları, “çözüm süreci”ndeki “büyük final”e hazır olmayan KCK çıkarıyormuş! Demek ki “büyük final”de Kürdistan kentlerinde plakasız zırhlı araçlardan Kürt çocuk ve gençlerine ölüm kusulması, Kürt halkı üzerinde terör estirilmesi varmış!
Soru şu: Eğer bir darbe mekaniği işletiliyorsa, bunu işletenler kimler?
Kobanê olayları sürecinde tanklar sokaklara Erdoğan-Davutoğlu’na rağmen mi çıkartıldı? Ya “Kobanê düştü, düşecek” diyen ve bunun için IŞİD’e her türlü desteği veren kimdi? Peki, Kobanê olaylarını gerekçe göstererek ‘kamu güvenliği’ adı altında bütün toplumu baskı altına alan ve polise darbe dönemlerinde bile olmayan yetkiler tanıyan yasal düzenlemeleri ‘paralel devlet’ mi yapmaya çalışıyor? Bir de 12 Eylül darbesinden yadigâr kalan yüzde 10’luk seçim barajı vardı. Bu baraja dört elle sarılanlar ‘dış güçler’ mi acaba?
Bunları yapanlar ne AKP içindeki Erdoğan-Davutoğlu’na karşı güçlerdir, ne de ‘paralel devlet’ ya da ‘dış güçler’dir. Bu politikanın mimarları, Öcalan’la görüşmeleri de sürdüren Erdoğan-Davutoğlu’ndan başkası değildir. Yani ortada AKP-devlet içinde iki farklı güç değil; AKP-Erdoğan’ın içinden çıkmakta zorlandıkları bir ikilem vardır. Çünkü AKP-Erdoğan, bir yandan Kürt hareketinin Bölgesel gelişmelerle de iç içe geçmiş olarak kazandığı güç ve pozisyon nedeniyle süreci sona erdiremez hale gelmişken, öte yandan da Kürt sorununun demokratik-barışçıl çözümünü kurmak istekleri tek parti-tek adam düzeninin önünde engel olarak görüyorlar. Bu nedenle Hüda-Par ve ‘kamu düzeni’ adı altındaki baskı yasaları üzerinden kontrollü bir gerilim politikası yaratarak Kürt hareketini sıkıştırmak istiyorlar. Kürt ulusal mücadelesinin en önemli merkezlerinden biri olan Cizre, bu politika için rastlantısal olarak seçilmiş bir yer de değildir. AKP; Kürt hareketini, JİTEM’in 1992’deki Newroz katliamına rağmen Kürt serhıldanının merkezi olmaya devam eden Cizre’den vurmak istiyor.
Öyleyse son söz olarak söyleyelim: Eğer ortada bir darbe mekaniği işletiliyorsa, bunu işleten seçimle iktidara gelen ama iktidarı bırakmamak için her yolu denemekten vazgeçmeyeceğini gösteren AKP-Erdoğan’dan başkası değildir. Ve bu çarkı tersine çevirecek güç, Kürt halkı ile ülkedeki bütün emek ve demokrasi güçlerinin birleşik mücadelesinden başkası değildir.
- Kürtler arası ‘birlik’ arayışı ve Türkiye’nin müdahalesi 28 Ocak 2025 06:50
- Öcalan’ın mesajı ve Kırmızı Kitap 24 Ocak 2025 14:40
- Trump’ın kabinesindeki ‘dostlar’ ve ABD’nin Ortadoğu politikası 21 Ocak 2025 13:41
- Mesele sadece Erdoğan'ın adaylığı mı? 17 Ocak 2025 05:25
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı 27 Aralık 2024 06:20
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30