'Üst hükümete ayar' toplantısı

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün, Bakanlar Kurulunu “Ak Saray”da topladı.
Yoksa, “Cumhurreisi Erdoğan nazırlarını dün, ‘Reisicumhur Külliye’sinde topladı” mı deseydik!
Son günlerdeki Cumhurbaşkanı merkezli tartışmalara ve Osmanlıcılık sevdasına bakınca ikincisi daha uygun görünüyor. 
Çünkü Cumhurbaşkanının, “Türkçeyle felsefe yapılamaz, bilim yapılamaz, bunun için Osmanlıca ya da İngilizce öğrenmek gerekir” demesinden sonra üniversitelerin binalarının bulunduğu yerleşkelere de “külliye”(*) denmesini istemişti. Bundan hemen sonra Erdoğan, “Ak Saray”a, “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi” denmesini istediğini açıkladı.
Külliye’nin merkezi yapısı cami olduğuna göre, Erdoğan’ın lafının üstüne laf söylemeyen AKP ve Hükümet ne yapacak?
Örneğin Ak Saray’dan daha büyük bir cami yaparak mı Ak Saray’ı “külliye” yapacak? Ya da üniversite yerleşkelerinin ortasına tüm yerleşkeyi de ezecek büyük camiler mi yapılacak?
Yoksa; “Erdoğan dedi ya, külliye camisiz de olur!” denilerek Ecdat mı çiğnenecek?
Bakalım, göreceğiz!
Zaten bu “bakan” lafı da çok gıcık bir laf!
Ne demek “bakan”; sanki “boş boş bakan” der gibi!
Onun için “ecdadımız” düşünmüş, söylerken ağzı dolduran bir sözcük de olması itibarıyla bakana, “vezir” bilemedin “nazır” demişse biz neden demeyelim? 
Yarın sabah uyandığında Cumhurbaşkanının aklına böyle “yenilik” gelebilir ve bunu her gün çıktığı kürsülerden birinde ilan edebilir! Neyse artık günlük olarak süreceği anlaşılan bu tartışmayı burada bırakıp “siyasetin sıcak gündemine” geçelim.
Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulunu kendi başkanlığında topladı. Böylece Erdoğan, bir hayalini daha gerçekleştirmiş oldu! 
Evet, daha önce de kimi Cumhurbaşkanları Bakanlar Kuruluna başkanlık etmişti. Ama bunlar bazı “kritik kararlar” almak için yapılmış toplantılardı. Bu seferki öyle değil. Tersine bu seferki toplantı, “kanırtarak” ve hükümeti ezerek, tamamen Cumhurbaşkanının dayatmasıyla yapılan bir toplantıdır.
Nitekim Erdoğan’ın, seçime kadar birkaç kez daha Bakanlar Kurulunu toplayacağı belirtiliyor. 
Kaldı ki Cumhurbaşkanı bu toplantının hemen öncesinde, “İslamcı terör”, “İslamofobi” vb. tartışmalarının gölgesinde kalan son derece önemli iki açıklama yaptı.
Bunlardan birincisi, Hükümetin büyük bir tantanayla ilan ettiği “şeffaflık paketi”ne ilişkindi. 
Cumhurbaşkanı bu paketin ilan edilmesine cepheden ve sert biçimde karşı çıktı. “Biz zaten şeffaflıkla ilgili kararlarımızı 2010’da ilan etmiştik. Şimdi nereden çıktı bu şeffaflık paketi?” diyerek Hükümeti yekten karşıya alırken, Hükümete şeffaflığın lafından bile rahatsız olduğunu da söylemiş oldu. 
Cumhurbaşkanının ikinci önemli açıklaması ise; “Başkanlık sistemine geçilmedikçe bu iki başlılık devam eder” biçimindeki ifadesiydi. Böylece Cumhurbaşkanlığı makamından, Anayasa’da tersi iddia edilmesine karşın, Türkiye’nin iki başlı bir yönetimi olduğu ilan edilmiş oldu. Ve dahası böyle durumlarda yetkililer iki başlılığı hep reddederlerdi. Şimdi ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İki başlılığın olduğu ve devam edeceğine” vurgu yaparak, “Ya beni Başkan yapacaksınız ya da ben böyle fiili başkan olarak davranarak memleketi iki başlı hale getirir, sizi sürüm sürüm süründürürüm!” demeye getirmiştir.
Böyle bir tutumdan, “iki başlılığı ilan edilmiş yönetimin başlarından birinin üstelik de Anayasa’ya aykırı olarak, ikide bir Hükümeti hizaya çekmesi ve onun icraatını “bozan” açıklamalar yapmasından “diğer baş” Hükümet, elbette rahatsızdır. Bunu da Hükümet, belki lafla değilse de vücut diliyle ilan etmektedir. Örneğin dün Davutoğlu’nun bu önemli toplantıdan çıkıp hemen Londra’ya uçmayı planlamasını da siyaset erbabı, “Cumhurbaşkanının Bakanlar kuruluna başkanlık etmesine tepki” olarak değerlendirmektedir. Ki, “Hayır öyle değildir” demek için bir neden yok.
Saraydaki toplantının gündemi, “Çözüm sürecindeki gelişmeler”, “Paralel yapıyla mücadele”, “Dış politikadaki gelişmeler” ve Cumhurbaşkanlığı nezdinde yeni altı başkanlık daha kurulmasıyla bir “üst kabine”, “paralel kabine” haline gelen “Cumhurbaşkanlığının yeni yapısı konusunda bakanlara bilgi verilmesi” olduğu belirtilmişti. 
Ancak bu yazının yazıldığı saatlerde toplantı sürüyordu.
Fakat yukarıdaki tablo içinde “normal Hükümet”in “üst hükümete” uyum için yapılan ayarlar dışındaki konularda ne konuşulduğu önemli mi ki? 

(*) Külliye, cami ile birlikte medrese, imaret, türbe, kütüphane, hamam, aşevi, çarşı, okul, hastane, tekke, zaviye binalarından oluşan yapılar topluluğudur. Külliyede merkezi yapı camidir ve olmazsa olmazdır. 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Türk-İş ve Hak-İş’in üç genel başkan yardımcısı, 600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşme görüşmeleri için önümüzdeki hafta Çalışma Bakanlığına sunmak üzere zam talebini belirledi. Ancak zam oranı açıklanmadı. Pazarlığı yapılacak rakamdan haberi olmayan işçiler tepkili: “Neyi kimden gizliyorsunuz, taslağı açıklayın.”

22 bin 131 TL Türk-İş'in belirlediği açlık sınırı

72 bin TL Türk-İş'in belirlediği yoksulluk sınırı

30 bin TL kamu işçisinin ortalama ücreti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et