Memleket usulü endüstriyel futbol
Sözde memleket spor medyasının bağımsız derneği olan TSYD, futbola verilen arayı değerlendirerek Antalya’da “52. Yıl Sporun Zirvesi” başlıklı bir seminer gerçekleştirdi.
Seminerin gerçekleştiği dönem itibariyle memleket futbolunun manzara-i umumiyesine baktığımızda ne görüyoruz?
Eskinin “imparatoru” şimdinin “Türkiye futbol direktörü”nün yönetimi altında milli takım son yılların en kötü performansını gösteriyor. 2016 Avrupa Şampiyonası’na katılmak neredeyse tamamen şansa kalmış.
Şampiyonlar ligindeki son şampiyonumuz, Avrupa’daki maçlarında ortalama 4 gol yiyerek grup aşamasında havlu atmış.
Memleket tarihinin belki de en büyük “tüketici boykotu”nu gerçekleştiren taraftarlar, sezon başından beri tribünleri neredeyse boşaltmış.
Futbolu yönetme iddiasındaki “sözde özerk özde atanmış” TFF, “siyasetin yüksek tepelerinden” gelen telkinlerle, daha düne kadar “ak” dediği uygulamalara “kara” diyerek içinden çıkılmaz bir yap-boz tablosunun mimarı olmuş, deyim yerindeyse memleket futbolu “çöküşün” eşiğine gelmiş durumda.
Bu manzarayı gören memleket spor medyasının duayenlerinin sorunların nedenlerini ve çözüm önerilerini tartışmak için devre arasındaki seminer önemli bir fırsattır değil mi?
Peki,TSYD ne yapıyor? Ne yaptığına bakmadan seminerin sponsorlarına bakmak bile basit bir yanıt veriyor. Passolig, İddia, Basın İlan Kurumu ve Spor Toto...
Yani memleket futbolunu “çöküşün” eşiğine getirenler, “bağımsız” TSYD’nin seminerinin de sponsoru.
Nitekim tribünleri boşaltan “passolig” uygulamasının ilk oturumda tartışılacağı ilan edilmişti. Tartışanlar kim? Passolig genel müdürü ve passolig uygulamasını savunan devlet kurumlarının bürokratları. Aykırı görüşe izin verildi mi? Hayır...
Kendin çal kendin oyna durumunda bütün seminer oturumları güzellemelerle geçti.
Peki, TSYD üyeleri bu sorunları tartışabilir mi?
TFF başkanının sahibi olduğu iki gazetede yazan medya mensupları, patronlarının başkanı olduğu TFF uygulamalarını eleştirebilir mi?
“Passolig”in de sahibi olan sermaye grubunun aynı zamanda “havuz medyasının” önemli bir bileşeni olduğunu bilen, “havuz medyası” köşecileri passoligi eleştirebilir mi?
Daha da garibi “çok seyredildiği” iddia edilen spor programlarında memleket ortalamasının hayli üstünde olan maaşlarını sponsor olan “passolig”den alan memleket futbolunun allanmış pullanmış sözde duayenleri, “ceplerini mi vicdanlarını mı” düşünür?
Neticede Antalya’da “Körler sağırlar birbirini ağırladı” ama beklemedikleri darbe kısa süre sonra geldi.
Ülker grubunun başındaki Murat Ülker kamuoyu ile paylaştığı bir mektupla memleket futboluna yaptıkları bütün yatırımlardan çekildiğini açıkladı. Ülker grubu son 9 yılda sadece futbola 500 milyon yeni lira, hadi daha anlaşılır şekilde söyleyelim 215 milyon dolar yatırmış bir sermaye grubu.
Herkesin konuşmaktan imtina ettiği mektupta ne diyor Murat Ülker:
1) Passolig ne? Niye insanlar size kişisel bilgilerini versinler?
2) Daha düne kadar yabancı kısıtlaması iyiydi diyordunuz, şimdi yabancı serbestliğine niye geçiyorsunuz?
3) Futbol böyle mi yönetilir?
Murat Ülker’in sorduğu soruları “abluka” altındaki medya görmedi.. Görebilir miydi?
Neden göremediğini anlamak için belki Mustafa Hoş’un “Abluka” kitabını bir kez daha okumak gerekir. Döndük geldik tribünde genç bir Vamos Bien mensubunun söylediği bir cümleye “Hocam endüstriyel futbola karşı çıkacağız da bunların endüstriyel futbol ile bile ilgileri yok”.
Haksız mı?
Not: Okuduğunu anlama konusunda sorunu olanlar buradan Ülker grubu güzellemesi çıkartmasın, olanı görme konusunda ki farklara işaret edildi.
Evrensel'i Takip Et