29 Ocak 2015 01:00

Metal grevi ve sınıfın dayanışması

Metal grevi ve sınıfın dayanışması

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sınıf çıkarları açısından işçiler ile patronların birbirine taban tabana zıt oldukları temel bir doğru olmasına rağmen, bu durumun işçiler tarafından algılanması her zaman söylendiği kadar basit değildir. Kapitalist sistemin tüm bireysel ve toplumsal algılama ve düşünce sistemleri üzerindeki egemenliği nedeniyle, ağır sömürü koşulları altında milyonlarca işçi, patronlarla arasındaki sınıf çıkarı karşıtlığının farkını her zaman net olarak göremeyebilir.
Bedenen ve zihnen hemen her fırsatta sömürülen işçiler, kaçınılmaz olarak egemen sistemin işleyişinde meydana gelen her türlü gelişmeyi, eğer ucu kendisine dokunmuyorsa, “olağan” olarak algılayabiliyor. Örneğin herhangi bir alanda yaşanan bir gelişme, işçilerin sınıf çıkarlarına ters olsa bile, kendisini yaşanan olumsuzlukların “dışında” tutmayı, çoğu zaman “beni ilgilendirmez” diyerek “tepkisiz” kalmayı tercih edebiliyorlar. Ama ne zaman işler doğrudan kendi çalışma ve yaşam koşullarını tehdit eder hale geliyor, işte o zaman işler değişmeye başlıyor.
19. yüzyılın ilk yarısında özellikle İngiltere’de işçi sınıfının yaşadığı sefalet görüntülerini 21. yüzyıla taşıyan kapitalizm, giderek büyüyen ve tehlikeli hale gelen işsizler ordusu gibi bir “canavarı” besleyip, kendi çıkarları için yetiştirmeyi ve büyütmeyi sürdürüyor. Bu durum, uzunca bir süredir çalışma şansına sahip olan çok sayıda işçiyi düşünsel ve fiziki anlamda pasifleştirirken, hem işçileri hem de çalışma yaşamına girmek zorunda bırakılan bütün aile bireylerini sermaye için mutlak köleliğe ve itaate zorlayan bir konuma sürükledi.
Günümüz kapitalizmi bütün tarihsel birikiminden ve sınıf mücadelesi içinde edindiği deneyimlerden aldığı güçle işçi sınıfının sahip olduğu hakları ve güvenceleri teker teker yok ederek, işçilerin çalışma ve yaşam koşullarını ağırlaştırarak ilerlemesini sürdürüyor. Özellikle yeni yetişen genç işçi kuşakları açısından işsizlik, yoksullaşma, esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışma uygulamaları, birbirini sürekli besleyen ve yeni zorunluluklar içine hapseden dev bir kapan halini almış, özellikle 2008 sonrasında başta metal ve tekstil iş kolu olmak üzere belli başlı alanlarda bıçak kemiğe dayanmış durumda.
DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş üyesi 15 bin metal işçisinin büyük bir cesaretle, kendi öz gücüne güvenerek grev kararı alması, işçilerin içine itildikleri ekonomik krize, patronların tehditlerine, sendikaların ve sendikal mücadelenin içinde bulunduğu durgunluğa rağmen kesinlikle takdir edilmesi gereken bir durum. Neredeyse bütün ekonomik ve siyasal koşullar işçi sınıfının aleyhine olmasına rağmen Birleşik Metal-İş üyesi işçilerin fabrikalarda yapılan grev oylamalarından işçilerin “Greve Evet!” iradesi çıkması, metal işçilerinin direnci ve kararlılığının, tüm işçi sınıfının direnci ve kararlılığı haline getirilmesinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Metal grevi ile bütün sınıfın somut dayanışma örnekleri göstermesi, sermaye ve onun çeşitli türden temsilcilerinin yıllardır güçlü bir toplumsal direnç olmaksızın “tıkır tıkır” sürdürdüğü sömürü düzenine yönelik örgütlü itirazları güçlendirecek, işçi sınıfı ve onun zaten zayıf olan örgütlü mücadelesi üzerindeki tahribatı tersine çevirebilecek olanakları da bünyesinde taşıyor.
Birleşik Metal-İş’in metal iş kolunda aldığı grev kararlarının diğer alanlarda, özellikle işçi ve kamu emekçileri hareketiyle birleşerek ilerleyebildiği ölçüde güçlenebilir ve başarılı olabilir. Bu noktada sadece destek çağrıları yapmamak, grev pankartının asıldığı bütün fabrikalar önünde diğer iş kollarından işçilerin, kamu emekçilerinin yöneticileriyle, üyeleriyle, önlükleriyle grevci işçilerin yanında olması, grevci işçilere güç ve moral verecek şekilde sınıf dayanışması göstermesi, birleşen asla işçilerin yenilmeyeceğinin dosta düşmana gösterilmesi açısından büyük önem taşıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa