31 Ocak 2015 00:57

Yunanistan değişiyor mu?

Yunanistan değişiyor mu?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kimilerinin “Avrupa’nın şımarık çocuğu” dediği, kimilerinin Avrupa birliğinin “hovarda şımarığı” adını taktığı komşumuz Yunanistan’da, 25 Ocak günü yeni bir yola giriş gerçekleşti. Son altı yıldır devamlı küçülen ekonomide, cari açık yüzde 15’ler düzeyinde iken, daralma sonucunda ithalatın yapılamaz olması nedeniyle kapanmaya yüz tuttuğu, işsizliğin tavan yaptığı, gençlerde bu oranın yüzde 60’lara kadar yükseldiği, kısacası ekonomik durgunluk ve kriz sözcüklerini de aşarcasına adeta batma noktasına gelmiş olduğu bir ekonomide Syriza Partisi oyların yüzde 36,23’ünü alarak, parlamentoda 300 koltuğun 149’una sahip oldu. 
Parti başkanı, şimdiki başbakan Alexis Tsipras 15 Eylül 2014 tarihinde kendi halkı kadar, Avrupa Birliği’ne hatta troyka olarak adlandırılan AB Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve IMF’den oluşan üçlüye yönelik Selanik Programı’nı açıkladı. Her ne kadar bu program, İkinci Paylaşım Savaşı ertesinde Almanya’nın Batı dünyasına olan borçlarının affını konusundaki 1952-53 Londra Konferansı’nı anımsatıyorsa da, ne tarafların konumu ne de Avrupa ve kapitalizmin içinde bulunduğu koşullar açısından bir benzerlik söz konusudur. Nitekim, bu derin farklılık Tsipras’ın Selanik Programı’nın ruhunda da açıkça görülmektedir. Selanik Programı’nın bir ayağını borç, dolayısıyla kemer sıkma konusu, diğer ayağını ise ekonomiyi yeniden yapılandırma ve rayına oturtma gayesi oluşturuyordu. 
Avrupa para sisteminden çıkmadan, Avrupa Birliği temel koşullarını reddetmeden Yunanistan halkına vadedilenlerin yerine getirilebilmesi fazla olanaklı gibi gözükmemektedir. 
Halka verilmiş sözler arasında emeklilik haklarının yükseltilmesi, kemer sıkma politikasının gevşetilmesi ve işsizliğin önlenmesi vb gibi genellikle sosyal demokrat politikalar doğrultusundaki uygulamalar yer almaktadır. Tabiatıyla söz konusu uygulamaların gerçekleştirilebilmesi için de bir yandan borç ertelemesi, diğer yandan da vergi düzenlemeleri gündemde tutulmaktadır. 
Kısaca özetlenen politikaların kapitalizmin özüne fazla aykırı olmadığı, buna karşın alacaklıları biraz tedirgin edeceği görülmektedir. Ancak, kapitalizmin sıkıştığı noktada belirli tavizler vermesi, bu tavizleri de halklara reform ya da sosyal mücadele sonucu kazanılmış gibi göstermesi de kapitalizmin habis ruhunun derinliklerinde gizli yedek uygulamalardır. Nitekim, İkinci Paylaşım Savaşı sonrası uygulanan sosyal demokrasi aldatmacası bunun çok tipik ve acı bir örneğidir. Söz konusu dönemde emekçiler rahata kavuştukları hülyası içinde sarhoşluklarını yaşarken, sermaye birikim yaptı ve günümüzdeki krizle emekçileri rüyasından uyandırdı. 
Yunanistan’da koalisyonun güçlü ortağı olacak şekilde iş başına gelmiş olan Syriza Partisi zor koşullarda görev yüklenmiştir. 
Zorluk iki açıdan çok serttir. Birincisi karşısına aldığı AB güçleri ve IMF gibi sermaye çevrelerini ikna etme konusudur. İkinci zorluk da, halklara söz verdiği iyileşmeleri belirli sürede sağlayamaması durumunda ortaya çıkabilecek iktidar kaybı ve toplumun kaosa sürüklenme olasılığıdır. Yunanistan’a ders vermeyi hedefleyebilecek AB ve IMF Syriza’ya bir süre verdikten sonra, partiyi kapitalizmin olağan çizgisine çekmeye çalışacaktır. 
Partinin ekonomik ve sosyal alanlardaki olası başarısı, doğal olarak, AB ve IMF’nin elini zayıflatacaktır. Ancak, bu süreç ters de işleyebilir. En acı ters işleyiş, halkların hafif yoğunluklu sosyal demokrasi uygulamalarını rahatlama olarak algılayarak, kapitalizmin normal işleyişine sistemi çekmesi şeklinde gerçekleşebilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa