03 Şubat 2015 01:00

Grev sadece grev değildir

Grev sadece  grev değildir

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP’nin metal işçilerinin grevini yasaklamasının pek çok anlamı ve bize öğrettiği şey var. En baştan söyleyeyim bunların hiç biri yeni öğrendiğimiz şeyler değil.
Her şeyden önce kapitalist devlet ne demekmiş bunu bir kez daha iliklerimizde hissettik. Üstelik Hükümet, bu grev erteleme kararının “yapılmamış” bir Bakanlar Kurulu toplantısında aldı. Söz konusu sermaye sınıfının çıkarı olduğunda AKP’nin hukuku bile yok sayarak tarihsel pozisyonunu aldığına, bunu da allayıp pullayıp sunduğuna bir kez daha tanık olduk.
Çok iyi bilsek de her zaman tekrarlamalıyız: AKP, emek düşmanıdır, sınıf düşmanıdır, sermayenin partisidir. İktidara geldiğinden beri bizi hiç şaşırtmadan sermaye adına düzenlemeler yapmıştır. Emeği ile geçinen insanların haklarını gasp etmiştir. Metal grevinin yasaklanması da bunun son örneğidir. Bunu herkesin bir kez daha idrak etmesi önemlidir, zira yaklaşan genel seçimde AKP’nin kendisine oy deposu olarak gördüğü insanlar bu emekçilerdir. 
AKP, bu grevin sadece 15 bin işçi ve onların ailelerini ilgilendiren bir grev olduğunu sanıyorsa büyük bir yanılgı içindedir. Bu grev, çalıp çırpmadan, emeğiyle geçinen insanların onurudur, çocuklarının geleceğidir. Bu grev bir demokrasi, hak mücadelesidir. 
AKP’nin politikaları ve uygulamaları ile çalışma hayatı, işçiler için cehenneme döndü, ölüm-sakatlanma dahil işçilerin canına kast eden bir hal aldı. Bunun ötesinde yaratılan vahşi çalışma koşullarının, toplumun genelinin sağlığına etkisi olduğunu da unutmayalım. Dünya genelinde 134 ülkenin alındığı bir çalışma sonucunda ortaya çıkan sonuç özetle şu: beklenen yaşam süresi, ana ölüm hızı, bebek ölüm hızları gibi toplumsal sağlık göstergelerinin, çalışma ilişkilerinin sağlıklı olduğu ülkelerde daha iyi durumdadır.
Bu araştırmada emek piyasasını nasıl değerlendirmişler diye baktığımızda, en temel ölçütün “işçilerin pazarlık gücü” olduğunu görüyoruz. Yani Türkiye’de AKP’nin kırmaya çalıştığı şey. İşçilerin pazarlık gücü, merkez (yüksek gelirli) ülkelerde sendikaların yoğunluğu ve istihdamı koruma göstergeleri ile ölçülürken,  yarı çevre ve çevre (orta ve düşük gelirli) ülkelerde ise emek piyasasındaki eşitsizlik ve yoksulluk ile ölçülmüş. Bütün bu değerlendirmelerden sonra ülkeler dokuz gruba ayrılmış. 
Yeri gelmişken söyleyelim bu gruplamada Türkiye “enformel işgücü piyasaları” grubunda görünüyor. Bu gruptaki diğer ülkeler ise Bahreyn, Belize, Botswana, El Salvador, Lübnan, Umman, Suudi Arabistan, Tunus ve Suriye. 
Araştırmacılar, bir sonraki aşamada “doğumda sağlıklı yaşam beklentisi” yani bir ülkede doğan bir bebeğin tahmini ömrü ile istihdam yapısını karşılaştırmış. En uzun yaşam süresi Norveç, İsveç, Belçika, Danimarka, Finlandiya ve İtalya’nın olduğu sosyal demokrat işgücü piyasası olan ülkelerdeyken, Türkiye’nin bulunduğu enformel işgücü piyasaları grubu listede 6. sırada yer alıyor. İkinci olarak yukarıda adı geçen ana-çocuk sağlığı göstergeleri ile ülkelerin durumu analiz ediliyor. Sıralamada Türkiye’nin grubunun yine aynı olduğunu görüyoruz.
Bu araştırmanın bize gösterdiği en önemli şey kuşkusuz, grevin sadece bir grev olmadığıdır. İşçilerin bir pazarlık aracı olarak “üretimden gelen güçlerini” kullanabilmelerinin, toplumun bütününde pek çok konuyla ilişkili olduğudur. Bu nedenle metal grevinin engellenmesine karşı tutumun, kitleselleştirilmesi, toplumun değişik kesimlerine yaygınlaştırılması önemlidir, gereklidir. Bu sadece temel hakların savunusu, demokrasi mücadelesi değil geleceğimizin savunusudur. 

* Makalede bahsedilen araştırmanın Türkçe çevirisine aşağıdaki buradan ulaşılabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa