‘Makyajlı’ memleket futbolu...
UEFA’nın finansal fair-play kuralları belli ki önümüzdeki dönemde memleket futbol gündeminin ana konularından biri haline gelecek. Nedir bu kurallar? Neyi amaçlıyorlar? Çok kabaca tarif edersek kulüplerin sportif gelir ve giderlerinin denk olmasını amaçlayan bu düzenlemeler, kulüplerin aşırı borçlanmasının önüne geçmeye çalışıyor. Bu kurallara uymama, Avrupa kupalarından menden başlayarak, puan silmeye kadar giden önemli yaptırımlara bağlanmış durumda.
Memleketin “sözde endüstriyel futbolunun kulüplerine” bakıldığında durumun vahameti 2014 yılından beri görülüyor. 2014 yılında içlerinde Galatasaray, Trabzonspor ve Bursaspor’un da bulunduğu 9 futbol kulübü çeşitli cezalar aldı. Bu cezaların daha da artmasının muhtemel olduğu, bir çok kulübün Avrupa’dan men cezasıyla karşı karşıya olduğunu futbolun içindeki hemen herkes biliyor.
Ortada memlekette alışık olduğumuz biçimde garip bir durum var. Endüstriyel futbol üzerine araştırmalarıyla tanınan Tuğrul Aşkar’ın hesaplarına göre, Türkiye’de futbol sektörü son 10 yılda 150 milyon avrodan, 970 milyon avroluk bir büyüklüğe erişti. Ancak sektör büyürken kulüplerin borçları azalacak yerde inanılmaz ölçülerde arttı. Üstelik bu büyümeye paralel olarak son 10 yılda futbolda başarıların artması beklenirken tam tersine futbol çökme noktasına geldi. 2012’nin dünya üçüncüsü milli takım bugün 48. sıraya kadar gerilemiş durumda. Avrupa kupalarında kulüpler düzeyindeki durum da farklı değil.
Manzara ortadayken “memleket usulü endüstriyel futbolumuz”un yöneticileri yine pembe yalanlarla hem kendimizi, hem dünyayı kandırmaya soyundu.
Memleket “endüstriyel futbolunun” önemli figürlerinden Abdürrahim Albayrak’ın 2015’in ilk günlerinde yaptığı “itiraf” gibi açıklama hepimizin hafızalarında: “Futbolcu kardeşlerimize çok teşekkür ediyorum, hiç bir zorluk çıkartmadan alacakları olmadığına dair kağıtları imzaladılar. Bize büyük kolaylık gösterdiler.” Anlaşıldı ki UEFA’ya verilmek üzere hazırlanan kulübün futbolculara borcu yoktur belgesini, futbolcular alacakları olduğu halde “alacağımız yoktur” ibaresiyle imzalamış. Bir başka ifadeyle Galatasaray, finansal fair-play kurallarının arkasından dolanarak “şimdilik” tehlikeden uzaklaşmış.
Daha yeni bir açıklama ise Kulüpler Birliği Başkanı Göksel Gümüşdağ’dan geldi.
Ne dedi Gümüşdağ?
“Hepimiz biliyoruz ki şu andaki finansal yapılarımızda bir makyajlama yapılıyor olmasa çoğu kulübümüz UEFA organizasyonlarında maça çıkamaz”.
Zaten biliyorduk ama memleket futbolunun “makyajlı” olduğunu en yetkili ağızlarından biri daha itiraf etmiş oldu.
Aziz Yıldırım’ın açtığı “havuz” tartışması tam da bu açıklamaların üzerine geldi. Havuz üzerine söylenecek çok şey var ama ben bu tartışmada “romantik” biçimde ama “Fakir Anadolu kulüplerine karşı haksız rekabet olur” diyenlere yönelik başka bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.
“Anadolu kulüpleri” olarak sahiplenilen kulüplerin yönetimlerinin büyük oranda mevcut siyasal iktidarla uyumlu kişilerden oluştuğu bilinen bir gerçek. Bu kulüp yönetimleri bugüne kadar “havuzdan” aldıkları paraları nasıl harcamışlardır? Mesela sadece 2014-15 sezonunda kaç kulüp sezon başı anlaştığı teknik direktörle devam etmektedir? Mesela kaç kulüp sezon başı büyük paralarla transfer ettiği kaç futbolcuyla daha sezon ortasında yollarını ayırmıştır? Kaç kulüp “havuzdan” aldığı payla alt yapıya yatırım yapmıştır?
Bütün bu soruların yanıtı verildiğinde “ezilen Anadolu kulüpleri” algısının gerçeğe çok da uygun olmadığı görülecektir. Aksine, futbol bilmez ama siyasal iktidara yakın yöneticilerin “havuzdan” aldıkları paraları çarçur ettiği bir manzarayla karşı karşıya kalırız. “Havuz” tartışmasına bir de bu gözle bakmakta fayda var.
Velhasıl, “makyajlı demokrasinin” olduğu bir ülkede “makyajlı futbol” olmasına şaşırmamak gerekiyor. Passolig pazarlamacılığından fırsat buldukça makyözlük yapan futbolu yönetenler “Herkesi kör alemi sersem sansalar da”, esas vahim günlerin yakın olduğunu kayıt altına alalım.
O makyaj bakalım 2015-2016 sezonunda memleket “endüstriyel futbol” kulüplerinin kaçını kurtarabilecek?
Evrensel'i Takip Et