06 Şubat 2015 01:00

Bir tweet attım-ki dönemem

Bir tweet attım-ki dönemem

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçenlerde sosyal medyada bir gazetecilik hikayesi okudum. Olayın kahramanı olan deneyimli gazeteci bilişim muhabiri Cem Kıvırcık. Kendisi başından geçenleri Dijital Gündem adlı web sitesinde ayrıntılarıyla yazdığı için, ben de isim vermekten kaçınmıyorum.

“Her piyarcının okuması gereken bir ibret öyküsü: Vodafone aba altından nasıl sopa gösterir?” başlıklı yazıda Cem Kıvırcık “ibretlik” şeklinde nitelendirdiği bir gazetecilik tecrübesini anlatıyor. Olay kısaca şu: Anlattığına göre, Kıvırcık, İngiliz bilişim devi Vodafone’un Türkiye’deki operasyonlarıyla ilgili haber değeri taşıyan bir bilgiye ulaşıyor. Lakin bu bilgiyi habere dönüştürmeden evvel, twitter hesabından, Vodafone’la ilgili bu haberi yapacağına dair “pek yakında” minvalinde bir duyuru atıyor: “Türkiye’ye dönünce Vodafone’la ilgili bomba gibi bir haber yazacağım, sıkı durun!.. Küçük bir ipucu vereyim… Dinlemelerle ilgili…”Tanınmış bir bilişim muhabiri olan Kıvırcık’ın bu tweetini dikkate alan Vodafone’un reklam ajansı haliyle hemen devreye giriyor, Cem Kıvırcık’tan haberle ilgili detay filan istiyor. Buraya kadar her şey anlaşılabilir. Ama Kıvırcık’a kalırsa bütün bu olanlar hiç de normal değil… Bu okuduğunuz yazının konusu da zaten kanımca çok tuhaf olan bu gazetecilik algısı.  

Bilişim sektörü, haber yapmanın zor olduğu sektörlerden biri. Aynı otomotiv sektörü gibi veya bankacılık sektörü gibi... Ekonomi sayfalarında bu büyük sanayi-iletişim devleri aleyhine bir haber okumak neredeyse imkansız. Çünkü bu firmalar hem devlet-iktidar destekli alengirli projelere giriyor ve bir şekilde devletleşiyorlar, hem de medya patronlarıyla yöneticileri ve muhabirleri türlü çeşitli yollarla zaten kendilerine bağlamışlar. Gazeteciler otomotivcilerin Las Vegas gibi uzak diyarlardaki tanıtım-fuar gezilerine katılıyor mesela… Medya patronları iş gezisine giderken ceplerine yol parası ve harcırah vermediği için, muhabirleri ev sahibi şirketin piyar ajansı gezdirip doyuruyor; bazen de türlü çeşitli şekilde eğlendiriyor; hatta bazen ceplerine harçlık bile koyuyor. Çok acıklıdır. Türkiye’de ‘80 sonrası ekonomi muhabirliği yapmış olan herkes bu kirli tezgahı bilir ve yaşar. Yine de çok az konuşulan konudur.
Bilişim sektöründe patron-gazeteci-ilancı bağlamak daha kolay. Akıllı cep telefonlarının ve tabletlerin son modelleri yılbaşında, bayramda, seyranda bu büyük şirketlerin reklam-tanıtım işlerini yürüten diğer şirketler üzerinden gazetecilere ve ilan servisi yöneticilerine hediye ediliyor. Bilişim şirketlerinin basın toplantılarına katılan gazetecilerin eline “Sizin not tutmanıza gerek yok, biz her şeyi yazıp içine kaydettik” denilerek tablet PC’ler veriliyor. Bu masum rüşveti alan gazeteci sayısı ne yazık ki çok; bu hediyeleri etik bulmayıp geri verenlerin sayısı ise çok az. Burası Türkiye… Masum rüşveti geri veren gazeteci tipi sektörde pek barınamıyor zaten. Oyunu kuralına göre oynayan kalıyor, etik, ahlak diyen gidiyor. Bazı medya yöneticilerinin cep telefonu ücretlerini bile büyük bilişim devlerinin ödediği söyleniyor. Ben eski bir ekonomi muhabiri olarak bunların bir kısmına bizzat şahidim, bir kısmını da halen sektörde olanlardan dinliyorum.

Şimdi, böylesine çürümüş bir ortamda Cem Kıvırcık bilişim sektöründen haberler yapıyor. Tam 32 senedir bu meslekteymiş. Alanında tanınan, bilinen, takdir edilen bir gazeteci. Lakin Vodafone’la ilgili bir haber yapayım derken kendince başına gelmedik kalmamış. Olayı bir de kendi satırlarından okuyalım: “Vodafone ile ilgili bir haber yakaladım. İşimin gereğini yaptım anlayacağınız. Sonra, twitter yoluyla bu haberi birkaç gün içinde yazacağımı belirttim. Haberle ilgili attığım tweet’te verdiğim tek ipucu ise sadece ‘dinlemelerle ilgili’ yazmak oldu (…) Geçtiğimiz sabah arkadaşım Musa Savaş’la otomobil yolculuğu yaparken telefonum çaldı. Araç kullandığım için doğal olarak handsfree’ye aldım. Vodafone’un ajansından olduğunu söyleyen bir cici hanım, gayet kibar bir şekilde haberin ne olduğunu öğrenmek amacıyla bazı sorular yöneltti, onlardan görüş isteyip istemediğimi sordu. Ben de kendisine aynı nezaketle şu aşamada kendilerinden bir görüş almaya ihtiyacım olmadığını ancak, haberden sonra görüş vermek isterlerse seve seve bunu da yayınlamak istediğimi belirttim. Söz döndü dolaştı garip bir yere geldi ve cici hanım, bana kendilerinin hukuki haklarını korumak vs. için harekete geçebileceklerini öyle aba altından filan değil, bir beyzbol sopasını sallarcasına göstererek hatırlatma ihtiyacı hissetti. Konuşmayı dinleyen Musa Savaş ve ben birbirimize bakıştık ve gülüştük… Nice sonra, durumun aslında bir o kadar da hazin olduğunun farkına vardım.”

Bu noktada gazeteciliğin teknik ve etik yönleri açısından problemli gördüğüm bazı şeyler var:

* Cem Kıvırcık, deneyimli bir bilişim muhabiri olarak kendisinin Vodafone’la ilgili, yasa dışı dinlemeleri de içeren bir bilgi yakaladığını ve çok yakında bu bilginin habere dönüşeceğini twitter hesabından duyuruyor. Bir gazetecinin yapacağı hassas ve büyük bir olasılıkla şirket hakkında olumsuz olan haberin daha yazılmadan anonsunun verilmesi de ne demek? Sosyal medyadan Vodafone’a “Sizi yazacağım ha?” demek aba altından sopa göstermek olmuyor da, şirket ajansının tweet’i görüp muhabiri araması, haberle ilgili bilgi almaya çalışması mı beyzbol sopası göstermek oluyor?

* Daha fenası var: Vodafone’un ajans yetkilisi “cici hanım”ın “Yapacağınız haberle ilgili bizden de görüş alacak mısınız?” sorusuna muhabirin verdiği yanıt “Şu aşamada sizden görüş almaya ihtiyacım yok” oluyor… Bu nasıl olabilir? Deneyimli bir gazeteci, her haberde bahsi geçen, suçlayan veya suçlanan kişi ve/veya  kurumlardan görüş almak zorundadır. Bu gazeteciliğin esasıdır. “Ben haberimi yaparım, eğer isterseniz siz haber yayımlandıktan sonra tekzip edin” demek etik bir gazetecilik duruşu değildir. Çünkü eğer haberiniz doğru değilse, geri dönüşü zor olan bir iş yapmışsınız demektir. İzler kitle her zaman haberlerin ilk yayımlandığı halini hatırlar. Tekzip metinlerini ise kimse okumaz. Haberde adı geçen kaynaklara soru sormamak, haberim yanlış olsun da, yeter ki ses getirsin mantığından başka bir şey değil. Yakın geçmişte Taraf gazetesi Ahmet Altan yönetiminde bu şekilde çok sayıda yalan yanlış habere imza atmıştı misal. Bu gazetecilik değil, başka şey.  

* Bu koşullar altında, ajans yetkilisi “cici hanım”ın “O halde biz de gerekirse haklarımızı mahkemede ararız” demesinden daha normal bir şey yok. Herkesin bir işi var. Gazetecinin işi haber yapmak.  Reklam-tanıtım ajansının işi olumsuz haberleri olumluya çevirtmek; mümkünse, olumsuz haberleri hiç yayımlatmamak. Cem Kıvırcık Vodafone ajansının bu girişimini “haber engelletmek” olarak yaşıyor. E, muhabir haberi yapacağını sosyal medyadan ele güne ilan etmeseydi bütün bunlar olacak mıydı peki?

* Cem Kıvırcık’ın yaşadığı bu talihsiz olayı anlattığı yazısına uzun bir Telsim-Vodafone güzellemesiyle başlaması da ayrıca akıllara seza. Neden ajansını eleştirdiğiniz şirketi yere göğe sığdıramadığınız bir metinle yazıya girersiniz? Bu mektup kamuya mı, yoksa Vodafone yöneticilerine mi yazılıyor?

* Her şey bir yana, Cem Kıvırcık’ın 2 Şubat tarihli bir başka yazısından öğreniyoruz ki, Vodafone’la ilgili yazacağını duyurduğu “dinlemelerle ilgili bomba haber” aslında hiç de öyle eleştirel bir haber de değilmiş. Meğer Kıvırcık Almanya’nın Hannover kentinde katıldığı bir bilişim fuarındaVodafone’un akıllı telefonlar için yasa dışı dinlemeleri engelleyecek güvenli bir uygulama geliştirdiğini öğrenmiş. Tweeter’da da “haber yolda” derken bunu kastediyormuş. Bomba haber denilen şey, bir reklam-tanıtım yazısıymış yani.  
Yanlış anlaşılmasın, büyük reklam verenlerin basına ve muhabirlere yaptırdıkları baskı ve sansürü yok saymıyorum. Gazetecinin yanlış gazetecilik pratiği sonucu karşılaştığı normal durumları anormal olarak görmesini eleştiriyorum. Olaylar, durumlar, açıklamalar yayımlandığı zaman haber olur. Yayımlanmadan evvel “yazacağım ha!” şeklinde duyurusu yapılan bir özel haber çok farklı şekillerde (tehdit, şantaj, uyarı, vs.) algılanabilir. Bu yüzden, Cem Kıvırcık’ın potansiyel bomba haberinin Vodafone’un piyar ajansının değil, sosyal medyada yayımladığı zamansız ve yanıltıcı tweet’in kurbanı olduğunu düşünüyorum. Bilişim sektörünü sarsacak “bomba gibi” haberler için ise daha çok bekleyeceğimizi ekleyerek tabii.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa