'Hukuk' veya 'Guguk' devleti meselesi (7)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Cumhurumuzun başı muhterem Erdoğan’ın “Guguk değil, hukuk devletiyiz” deyup, öncelikle halkımızın cemi cümlesine, aynı zamanda da dünya aleme hitaben verdiği bu tarihi “ferman”ın ardından, yetmiş yedi milyonu sollayan nufusumuzun acaba kaçta kaçı bu fermana “amenna!” diyerek şapka çıkardı, keza kaçta kaçı “Noo!” deyip, akabinde de amiyane deyimiyle burun kıvırdı, bittabii ki bilemem.
Ancak bilebildiğim veya şaşı gözlerimle yıllar yılı izleyebildiğim kadarıyla, hatta kendi adıma bu ülkenin “Affedersiniz Ermeni” menşeli bir “yurttaş”ı olarak cennet vatanımızda gül gibi yaşayıp giderken, yine de şu ya bu nedenlerle birileri veya bizatihi “devlet baba”mız tarafından “hak”kımız, “hukuk”umuz zorla, hele hele üstüne üstlük bir de sözde “hukuksal yollar”la “kitabına uydurulup” resmen çiğnendiğinde, bu kez de ister istemez feveran edip, ardından da “Adaletin bu mu dünya!”türküsünü milletçe çığırıp dururuz, duruyoruz nitekim!
Kirvem, memleketimizin en muteber, en “yetkili” koltuğunda oturan, “vatandaş” olarak hepimizin hakkını, hukukunu en ince teferruatına kadar koruyup kollayacağına dair “anayasa” mucibince yemin billah eden, bu yeminine “sadık” kalacağını namus ve şeref sözü vererek pekiştiren cumhurumuzun başının, “Guguk değil, hukuk devletiyiz” diyerek bunu tüm cihana haykırdıktan sonra, öte taraftan benim gibi “andavallı”nın teki haftalardan beri bu “ferman”ın illa da aksini savunup, dolayısıyla “hukuk devleti” olmadığımızı aklı sıra yazıp çizmesi, tam da ecdat dilimizi öğrenmeye, mezar taşlarındaki yazıları okumaya yöneldiğimiz şu günlerde gerçekten de kelimenein tam anlamıyla “abesle iştigal” değil de nedir?
Üstelik sadece cumhurumuzun başının verdiği bu fermanın dışında, zaten yıllardan beri kimilerimize göre şalvar paçasından çok daha “dar”, kimilerimize göre eski moda İspanyol paçası misali hayli “bol” olduğunu söyleyip durduğumuz halde, “teferruat” kabilinden kimi maddelerini hafif yollu sünnet edip, ama özellikle de: 2. Maddesinde belirtilen, “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir” diye kapı gibi bir hüküm, yasalarımızın “ana” yasasında varken, beri yandan “hukuk devleti” olmadığımızı iddia etmenin alemi var mı?
Yok!
O halde öncelikle yedisinden yetmiş yedisine tüm ulusça aklımızı başımıza devşirip, böylece sağda solda, orada burada, gizli kapılar ardında hinlik, cinlik peşinde koşuşturarak “birlik ve beraberlik” temeline dayalı “kardeş”liğimize gölge düşürmeye çalışan, bu “temel”i kökünden sarsmaya kalkışan dahili ve harici “bedhah”larımızın “hukuk devleti”mize yönelik bu saldırılarını el birliğiyle önlememiz şart!
Yani?
Yani kendini bilmeyen, haddini hukukunu aşan zıpçıktı cinsinden benim gibi birileri meydanlara çıkıp “hukuk devleti” olmadığımızı, “çoğulcu demokrasi”den yana yeterince nasibimizi almadığımızı, bunu da mesela şu son zamanlarda temcit pilavı gibi ikide bir getirip getirip “yüzde on baraj”lı seçim sistemimize bağlayıp, dolayısıyla tıkır tıkır yürüyen demokrasi çarkımıza rağmen, “mesele” haline getirenleri en kısa yoldan paralelci, lobici, Gezi’ci, camcı, çerçeveci, daha da doğrusu kısacası “hain” ilan etmemiz gerekir!
Nitekim ülkemizin “milli menfaat”lerini her bakımdan koruyup kollamaya yönelik “hakkaniyet”li seçim sistemimiz sayesinde, on yıllardan beri memleket genelinde maddi ve manevi bilumum kulvarlarda “istikrar”ı kuyruğundan yakalayıp, “milli irade”yi elhamdülillah sağlamışken, diğer taraftan seçim barajını durduk yere indirip, dolayısıyla kimi “bölücü” tayfasının milletimizin yüce meclisine, sanki babalarının tapulu tarlasına girer gibi daha rahatlıkla kapağı atmalarını sağlamak, belki kimi “guguk devletleri”nin kitaplarında yazar ama, özüme kalırsa bizim gibi demokratik “hukuk devletleri”nin bu tür taraklarda bezi, bu tür “fantezi”leri zinhar olamaz, olmamalı, hatta Allah yazdıysa bozmalı Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30