8 Şubat 2015

Metal ve Boydak mücadelesi, 'risk' ve 'başarı'

Türkiye’de emek mücadelesi alanında, uzun zamandan beri olmayan şeyler oluyor.
MESS patronları, grev kararı alan Birleşik Metal-İş Sendikasını köşeye sıkıştırmak için grev oylamasına başvuruyor; ama öyle ki “Greve evet!” diyenlerin sayısı sendika üyelerinden bile fazla çıkıyor! Çünkü sendika üyesi olmayan ama grevin kırılması için grev oylamasında oy hakkı tanınan “beyaz yakalı” personelin de önemli bir bölümünün “greve evet” oyu kullandığı ortaya çıkıyor. Üstelik sadece bir ya da iki işletmede değil, patronların grev oylaması istedikleri sekiz işletmenin tümünde bu tablo ortaya çıkıyor.
Perşembe günü ise Kayseri’de, Hak-İş’e bağlı Öz Ağaç-İş Sendikası ile yüzde 3+3 ücret artışı ile 3 yıllık sözleşme yapacaklarını duyan Boydak Holdingin fabrikalarında çalışan 4 bin dolayında işçi, iş bırakıp sokağa dökülerek, Kayseri OSB’yi görmediği bir eylemle tanıştırdı. İşçiler, hem Öz Ağaç-İş’in patron uşaklığını hem de patronun işçiyi açlığa mahkum etmesini protesto etti.
İki gündür gazetemizdeki haberlere bakıldığında, Boydak işçileri ile metal işçilerinin başlıca talepleri aynı: “3 yıllık sözleşme istemiyoruz. 2008’den beri süren kayıplarımızı karşılamayan düşük ücret artışını kabul etmiyoruz!”
Sokağa çıkan Boydak işçileri, şimdi tezgah başına dönmüş görünse de; işçiler arasındaki huzursuzluğun had safhada olduğu, gözlerinin ve akıllarının, süren sözleşme görüşmelerinde olduğu belirtiliyor.
Yani işçiler, sözleşme masasından kendilerini tatmin edecek bir sözleşme çıkmazsa, Kayseri’yi, yeniden sarsabilirler, patron ve sendika yöneticilerinin kapalı kapılar arkasında “al gülüm ver gülüm” oyununu başlarına geçirmek için yeniden harekete geçebilirler!
Artık böyle bir gelişme sürpriz olmaz!
Boydak işçilerinin bu çıkışı; işçilerin inançlarını istismar ederek onları kontrol altına alan, Hükümetle iş birliği içinde, patron uşaklığı çizgisindeki sendikacılığın artık işçinin gözünde deşifre olduğunu göstermektedir. Başka bir söyleyişle Boydak işçilerinin çıkışı; sendikal hareket içindeki işçilerin önündeki en hain sendikacılığın, üç katlı barikatın (din-inanç istismarcılığı, hükümet yandaşlığı, patron uşaklığı) çökmeye başladığının işaretidir.
Boydak’ta şu açıkça görülmektedir ki; Gülen Cemaatinin önde gelen sermaye gruplarından olan Boydak patronu ile onları “paralel yapı, vatan haini, casus”,… vb. ilan eden Hükümete her bakımdan bağlanmış Hak-İş’in Öz Ağaç-İş Sendikası, işçileri bir kez daha açlığa ve yoksulluğa mahkum etmekte, anlaşmış, birleşmiştir.
Bunu elbette hem Boydak, hem Kayseri hem de tüm Türkiye’nin işçileri değerlendirecektir.
Örneğin dünkü gazetemizde Boydak’ta olanlara çok benzeyen bir haber vardı: ÇAYKUR’da, Hak-İş’in Öz Gıda-İş Sendikası, işçilerin başladığını bile duymadıkları sözleşmeyi, üç günde bitirdiğini duyurmuştu!
Yine, yıllardır “taşeron çalışmasına” karşı mücadele eden Yol-İş Sendikası ise Karayollarındaki taşeron işçilere kadro verilmesi konusunda, ellerindeki mahkeme kararlarını bile kullanmaktan vazgeçerek, Çalışma Bakanı hakkında suç duyurusunda bulunmayacağını açıklamıştır!
Kısacası patronların işçileri daha çok sömürme iştahının sınır tanımaz biçimde artması, Hükümetin sermayenin çıkarları uğruna işçi haklarını tanımamakta perva tanımayan politikası, işçileri din, mezhep, milliyet istismarcılığı, partiler arası rekabet üstünden birbirine karşı kışkırtan işçi haini sendikacılığın marifetleri emek mücadelesi içinde “patlama unsurlarını” hızla çoğaltmaktadır.
Metal işçilerinin grev oylamasını MESS patronlarına ağır bir tokada döndürmesi, Boydak işçilerinin patron-sendika iş birliği karşısında sokağa dökülmeleri, işçi hareketindeki yeni bir eğilimin öne çıkması olarak görülmelidir. Farklı sektördeki işçilerin gösterdiği bu mücadele yönelişi; bu tepkilerin hızla ve neredeyse ortak talepler üstünden gelişmesi, özellikle sınıf partisi, işçilerin ileri kuşağı, mücadeleci sendikacılar ve sendikalar tarafından önemle dikkate alınması gereken bir gelişmedir.
Bu da;
1- İşçi ve emek mücadelesi içinde patlama unsurlarının birikmesinin fazlaca büyüdüğü,
2- Mücadelenin seyrine müdahalede dünkü ölçülerin geçersiz hale gelmeye başladığı ve gelişmenin önünü açacak girişimlerin yapılmasında daha cesur ve riskleri göze alan bir mücadele hattına girilmesi gerektiği anlamına gelmektedir. Dün “risk” olan, kaçınılması gereken, bugün “başarının şartına” dönüşmeye başlamıştır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Türk-İş ve Hak-İş’in üç genel başkan yardımcısı, 600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşme görüşmeleri için önümüzdeki hafta Çalışma Bakanlığına sunmak üzere zam talebini belirledi. Ancak zam oranı açıklanmadı. Pazarlığı yapılacak rakamdan haberi olmayan işçiler tepkili: “Neyi kimden gizliyorsunuz, taslağı açıklayın.”

22 bin 131 TL Türk-İş'in belirlediği açlık sınırı

72 bin TL Türk-İş'in belirlediği yoksulluk sınırı

30 bin TL kamu işçisinin ortalama ücreti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et