10 Şubat 2015 00:30

Sisi'nin baş düşmanları

Sisi'nin baş düşmanları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Mısır’da kabuk değiştirerek yürüyen rejim, kendisini kabuk değiştirmeye zorlayanlardan intikam almaya devam ediyor. 
2012’de Mübarek’in devrilmesinin hemen ardından Port Said’de taraftar kavgası görünümlü devlet katliamında 70’i aşkın el Ehli taraftarının katledilmesiyle başlatılan süreç pazar günü yaşananlarla yeni bir aşamaya geçti.
Uzun süredir hem rejimle hem de rejim destekçisi Kulüp Başkanı Mortada Mansur’la kanlı bıçaklı olan, ülkenin en büyük 2. takımı Zamalek’in Ultraları Beyaz Şövalyelere yönelik saldırıda en az 30 taraftar yaşamını yitirdi.
Kısaca hatırlatmak gerekirse ülkenin en popüler iki kulübü olan Kahire takımları el Ehli ve Zamalek’in taraftar grupları Mübarek’in devrilmesi sürecinde sokak çatışmalarında tecrübesi ve kitleler üzerindeki ünüyle önemli rol oynamıştı. 
Rejimin farklı görünümler altında kendisini yeniden tesis etmeye başlamasıyla birlikte ilk hedef alınanlar bu gruplar oldu. 2012’de Port Said’deki katliam, şüpheli şekilde “yüklü” el Mısri taraftarlarının maç sonunda el Ehli taraftarlarının bulunduğu tribüne saldırması ve polisin de stadın kapılarını kapatmasıyla gerçekleşmişti. Bu açık devlet katliamını kendisi için kusursuz bir bahaneye dönüştüren rejim, katliam sonrası Mısır’da taraftarların futbol sahalarına girişini istisnalar harici yasaklamış, böylece Mısır’ın isyan tarihinde önemli bir yeri olan tribünler denklemden çıkarılmaya çalışılmıştı.
Yasak, bu ayın başında kısmi olarak kaldırılırken bu “kısmi” halin de rejim için yeni bir katliam gerekçesine dönüştüğünü gördük. 10 bin taraftarın stada girmesine izin verilen pazar akşamki Zamalek-ENPPI maçı öncesi Beyaz Şövalyeler, “Artık maçları evimizde izlemeyeceğiz” diyerek stadyuma girmeye çalışırken gaz bombalı saldırıya uğradı. Dikenli tellerle çevrili dar bir alanda sıkışan taraftarlar gazın etkisiyle oluşan kargaşada boğularak yaşamını yitirdi. Bu -gaz bombası hoyratlığımız dikkate alınırsa ülkemizde şu ana kadar yaşanmamış olması sadece şansla açıklanabilecek- acı ve kalleşçe katliamın ciddi etkileri olacaktır. Rejimin ligleri süresiz olarak askıya alması ise bu sonuçların en basiti.
Rejim, geçmişte taraftar gruplarından yediği golleri bir kez daha yememek için restorasyon sürecinde bu grupların bastırılmasına ve tribünlerin depolitizasyonuna özel bir önem veriyor.
Mübarek döneminde halkın en azından tribünleri vardı, Sisi burayı da zapturapt altına almak istiyorsa özel hayatı ve kamusal alanı tamamen boğmak isteyen bir ultra-polis devleti tesis etmek zorunda demektir.
Gençliğin yüksek oranda yerleşik siyasi yapıları, seçimleri vs. reddettiği bir ortamda örgütlü devrimci hareketlerin yokluğunda meydanın IŞİD’e kaldığı Kuzey Afrika ülkelerinde ve Mısır’da net bir şekilde görülüyor.
Sisi ve Zamalek Başkanı Mansur gibi burjuva iş birlikçilerinin düzeninin bu gidişatı hızlandıracağı açık.
Son olarak Mısır ve Ortadoğu futboluna dair birincil kaynaklarımızdan James M. Dorsey konu üzerine kaleme aldığı yazıda, Mısır’da taraftar gruplarının suçlulaştırılması sürecini Türkiye’de yaşananlara benzetirken haksız değil. Bu köşede de birkaç kez vurguladığımız üzere Sisi ve Erdoğan her ne kadar birbirlerine düşman gözükseler de muhalefete karşı ellerindeki devlet aygıtını konumlandırış biçimleri, muhalefeti suçlarken kullandıkları dil benzer.
Sisi bugün kendisini onaylamayan herkese “vatan haini” muamelesi yaparken aynı anlayışın Türkiye’de birkaç sene içerisinde Mısır’ı aratmayan katliamlara imza atması distopya kabilinden değerlendirilemez.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa