10 Şubat 2015 00:40

İran meselesi

İran meselesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hükümete yakın Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül birkaç gündür Gülen Cemaatinin Türkiye’yi İran’la savaşa sokmayı planladığına dair iddiaları dile getiriyor (7-9.02.2015). Karagül’e göre ABD’den güçlü destek alan “paralel örgüt” Türkiye’de devleti yeniden şekillendirmeyi, onu yeniden Atlantik merkezine çekmeyi ve yeniden Anadolu ile sınırlı bir ülke yapmayı, sonunda da Kürt ve Alevi ayrışmalarıyla ülkeyi küçültmeyi planlıyordu. Karagül’ün ifadesiyle “Erdoğan ve ekibinin Türkiye’yi bir taraftan dünyaya açarken diğer taraftan yerli bir ülkeye dönüştürmesini hazmedemeyenler onlara destek veriyordu”. Senaryoya göre planın tasarımı İsrail-Neocon ortaklığı tarafından gerçekleştirildi ve Mossad “paralel örgüte” takip edilecek kişilerin listesini verdi, bunların terör eylemleriyle ilişkilendirilmesini sağlayacak, darbe yapacak ve böylece İran’la bir savaş çıkaracaktı. İddiaları anlayabildiğim kadar aktarmaya çalıştım. Şimdi bu iddiaları sorgulayalım.
Transatlantik ittifakınin kendi üyesi olan Türkiye’yi bölmeye çalışması hiçbir stratejiyle açıklanamaz. Ukrayna gibi AB’yle bir ortaklık imzalama eşiğinde ve NATO’ya üye olmaya çalışan bir ülkenin bölünmesinin NATO’da yarattığı korkuyu gelişmeleri izleyen herkes farketmiştir. Türkiye gibi hem NATO üyesi hem de AB’yle bütünleşme sürecinde olan bir ülkenin, Karagül’ün iddia ettiği gibi “Ukraynalaşması” Batı ittifakını çok daha derin bir krize sokar ve hatta dağılma noktasına getirir. NATO ittifakının mantığı üyelerinin en başta toprak bütünlüğü olmak üzere, ABD liderliği tarafından tanımlanan güvenliklerinin sağlanmasıdır. Bunu sağlayamayan ve hatta kendi üyelerinin toprak bütünlüğünü bozan bir ittifakın varoluş sebebi ortadan kalkmış demektir. Elbette önümüzdeki kısa ve orta vadede ABD’nin NATO’yu ilga etmek gibi bir planı varsa bu değerlendirmeyi gözden geçirmek gerekir. Ancak NATO’nun geleceği tartışması ABD’de Sovyetler Birliğinin çöküşünden sonra yapılmış ve ittifakın dağıtılması değil, genişlemesi kararı baskın gelmiştir. Bu karar hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi siyasetin temel uzlaşması olmuştur ve hakim sınıfsal çıkarı temsil etmektedir ve sırf Türkiye’de belirli konularda ters düşülen bir hükümet var diye değiştirilmez. NATO ittifakı içinde üyeler zaman zaman ittifakın genel yaklaşımına ters hareket etmişlerdir. De Gaulle ve Ecevit bunun en dikkat çeken örnekleridir. ABD ve Türkiye ilişkilerinin bir dönemde silah ambargosu seviyesine kadar geldiğini hatırlatmakta fayda var. Batı ittifakı ve ABD şüphesiz AKP’nin kendisiyle daha senkronize bir strateji izlemesini isteyecek ve bu yönde çalışacaktır, ancak bunu sağlamak için Türkiye’yi bölmesi pire için yorgan yakmaya benzer.
Türkiye-İran savaşı İsrail’deki belirli bir grubun kuşkusuz arzu edeceği bir gelişme olur. İsrail’deki şahin kanadın ABD’ye de İran’a saldırı için talepte bulunduğu, Neoconlar’ın İran’a saldırı planları yapmış oldukları ve Neocon olmayan ancak güvenlik konularında Cumhuriyetçilerin şahin senatörü John McCain’in “İran’ı bombala” diye şarkı söylediği sır değil. Ancak burada Obama yönetiminin, aslında çok daha geniş bir siyasi uzlaşıyı temsil eden, İran’la müzakere siyasetine yöneldiğini unutmamak gerek. İran’la yürütülen nükleer enerji görüşmeleri hem Avrupa’da hem ABD için de kabul gören bir diplomatik yaklaşım. Sürecin sonunda İran’la ilişkiler normalleşirse -ki İran bu yöndeki arzusunu açıkça ifade etmekte- Irak, Suriye, Lübnan, Yemen, Afganistan ve hatta Filistin-İsrail sorununun diplomatik çözümüne dair mesafe alınabilir. İsrail’deki şahin kanat bu gelişmeden rahatsızdır ve bu noktada gelecek seçimlerde başkanlığı isteyen Cumhuriyetçilerin bazılarıyla ortak hareket etmektedirler. Teamüllere aykırı olarak Temsilciler Meclisi Başkanı Cumhuriyetçi John Boehner’ın İsrail Başbakanı Netanyahu’yu Kongreye 3 Mart’ta konuşma yapmaya (Obama’nın İran politikasını eleştirmeye) davet etmesi bu iş birliğinin önemli bir göstergesidir. Ancak bu davetin ABD’de Obama’ya oy veren Yahudiler ve Demokratlarda uyandırdığı tepki Netanyahu açısından ürkütücüdür. Nitekim Reuters’e konuşan bir İsrailli yetkili Netanyahu’nun Boehner tarafından konuşması için Demokratların da desteği olduğu konusunda yanıltıldığını söylemesi verilen hasarın telafisine yöneliktir (Reuters, 6.02.2015). ABD’nin ve NATO’nun İran ve hele hele Türkiye politikalarının oluşturulma süreci oldu-bitti ve komplolarla yönlendirilmeyecek şekilde kurumsallaşmıştır ve ciddi sınıfsal ve siyasi uzlaşılara dayanır. Önümüzdeki hafta Türkiye-İran ilişkileriyle devam edelim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa