11 Şubat 2015 01:00

Siyasi gerginliklerin gösterdiği

Siyasi gerginliklerin gösterdiği

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanlığı ve Hükümet katında işler “fazlasıyla karışık” görünüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Benim sır küpüm!” dediği MİT’in başında kalmasını istediği Hakan Fidan’a ve “mutemet” adamım, “sözümden çıkmaz” diyerek Başbakanlığı emanet ettiği Davutoğlu’ya söz geçirememiş görününce, zaten kaynayan politika kazanı fokur fokur kaynamaya başladı.
“Hakan Fidan, Erdoğan’ın adamı mı Davutoğlu’nun adamı mı” tartışması, “Şeffaflık programı”ndan Erdoğan’ın baskısıyla vazgeçilmesi,… gibi gelişmeler, Erdoğan’ın Hükümeti ve ekonomi yönetiminin başındaki Ali Babacan’ı yok sayarak Merkez Bankasına yönelik “faiz indirimi” eleştirileriyle de birleşince, gerilim siyasetle ekonomideki çelişki ve tartışmaları iç içe geçirdi.
Ve bu tartışmalar içinde dolar 2.50 TL “psikolojik sınırını” aşınca, kaleye Ali Babacan geçti. Doların yükselişi, bu sefer “ABD’deki istihdam verilerinin iyi gelmesine” bağlanarak açıklandı. Ama şimdi doların 2.61 TL hedefine varacağı tartışılıyor. Dahası dünyada petrol fiyatları hızla düşerken düşmemek için ayak sürüyen akaryakıt fiyatları, doların yükselişine de bahane edilerek yeniden hızla, günü birlik biçimde zamlanmaya da başladı.
Kuşkusuz sorunun bir yanı, Erdoğan’ın “dolar lobisinin” sözcüsü gibi, “doların yükselişini” adeta teşvik eden çıkışlar yapması öte yanı “ABD ekonomisindeki iyileşme mi” gibi sorular etrafındaki tartışmayla bağlantılıdır. Ama asıl olan işçinin, emekçilerin çıkarına talepler için mücadelenin esas olduğunu görmek bu doğrultuda harekete geçebilmektir.
Dün köşesinde Sinan Alçın arkadaşımız; ”Keynesli ya da Keynessiz, Merkez Bankalı ya da bankasız, faiz mi enflasyondan ya da enflasyon mu faizden hiç fark etmez, yaşanan bu alt üst oluşun geniş halk kesimlerine fatura edilmemesi için daha fazla birlik ve daha fazla mücadele gerekmektedir” diyerek sorunun esasına işaret etmişti.
Sinan Alçın’ın işaret ettiği gibi, belki; “Hakan Fidan MİT Müsteşarı olarak mı kalsın yoksa vekil olup dışişlerinin başına mı geçsin”; hatta “AKP’nin başına mı geçsin?” Ya da Erdoğan Hakan Fidan’ın vekil, bakan, başbakan olmasına gerçekten karşı mı yoksa Davutoğlu’ya itibar kazandırmak için “kayıkçı dövüşü mü” yapılıyor?
Bunlar elbette arkasında 319 milletvekili olan, hatta “arkamızda yüzde 50 oy var” övünmelerine karşın bir kişinin milletvekilliğinden her yerde olabilecek faiz-dolar tartışmasına kadar her konuda yeni gerilimler yaratması elbette ki Hükümetin ve AKP iktidarının çözümsüzlüklerinin artık “küçük sorunlar”dan bile “ağır  tartışmalar”, “siyaset alanında dalgalanmalar” yaratacak biçimde etkilendiğini göstermektedir.
Öyle ki Davutoğlu’nun Başbakan olmasından beri, yurt dışında olması dışında her pazartesi toplanan Hükümetin pazartesi günü toplanması karşısında; “Bakanlar Kurulu bu pazartesi toplanmadı. Yoksa Başbakanla Cumhurbaşkanı arasında sorun mu var?” söylentisi yayılması, bu söylentilerin siyasi gündem içinde ciddi ciddi konuşulmasına kadar gelmesi elbette ki “siyasetteki istikrasızlığın” hangi boyutlara vardığını göstermektedir.  
Bu tartışmalar sermaye basınında ve AKP ile “majestelerinin muhalefeti” arasında bir laf yarışı olarak kalırsa çok bir anlamı olmaz. Ama bu gelişmeler, AKP’ye oy veren işçiler, emekçiler arasında; “Nasıl bir partiye oy vermişiz?”, “Meğer bunlar hangi çevrelerin partisiymiş?” sorularını tartışmak için vesile olabilmektedir, olmalıdır da!
Nitekim grevleri yasaklanan metal işçileri, iş cinayetleri ve ağır çalışma koşulları altındaki maden, inşaat işçileri, asgari ücrete mahkum edilmiş işçiler, AKP Hükümetinin her vesileyle patronları destekleyen bir Hükümet olduğunun farkına varan işsizlik ve yoksulluk baskısındaki emekçiler, “AKP Hükümetinin kimin hükümeti” olduğunu tartışmaktadır.
Dolayısıyla şimdiden “Yukarıdaki çatışmanın neyin, hangi çıkarların çatışması” olduğunun anlaşılmasını kolaylaştıracaktır; kolaylaştırmaktadır! 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa