12 Şubat 2015 01:00

Türkiye'de bilim ve bilim politikaları (2)

Türkiye'de bilim ve bilim politikaları (2)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İlk yazıda hangi çerçevede ve kimlerin görüşleri üzerinden nasıl bir tartışma yapılacağı belirtilmişti. Çeşitli kanallardan gelen eleştiriler olumlu olmakla birlikte bu konunun geçmişte tartışıldığı ve bir anlamda eskidiği, bu sebeple yeni ve özgün konuların tartışılması da önerilmekteydi. Türkiye’de bir konu tartışıldığında ve belirli sonuçlar ortaya konulduğunda sanki her şey bitmiş gibi bir hava yaratılır. Oysa bilim ve bilim politikaları konusunda gözden kaçırdığımız önemli noktalardan birisi şudur: Genel seçimler öncesinde ya da sonrasında genellikle ekonomiye ilişkin programlar öne çıkarılır ve başarı ya da başarısızlık buna göre ölçülür, bilim ve bilim politikalarının her alandaki belirleyiciliği böylece göz ardı edilmiş olunur. Bence kesin sonuç alınıncaya kadar tartışma canlı tutulmak zorundadır.
“1980’li yılların başlarında Türkiye yoğun bir şekilde sanayi sektörüne yatırım yapmaktaydı. Ancak 1990’lı yıllara gelindiğinde bu yatırımların daha çok hizmetler sektörüne kaydığı görülmektedir. Özellikle haberleşme, konut yatırımları gibi alanlarda yatırımların arttırılması da tarım kesimi yatırımlarını büyük ölçüde düşürmüştür.” Bu saptamaya göre tarımda yatırımların düşmesi söz konusudur. Bunun hayatımızda ve ekonomide yol açtığı olumsuzluklar çoktur: Betonlaşan şehirler; HES projeleri uğruna talan edilen doğa; köprü, yol ve havaalanı uğruna yok edilen tarım ve yaşam alanları; tamamen tüketici konumuna getirilen toplum kesimleri ve kırdan kente göçün getirdiği yığınla sorunları hemen sayabiliriz. Her alanda üretmeden tüketen bir toplum tipi yaratılmıştır.
“Üniversite sanayi iş birliğinin de öneminin fark edilmesi ile 2001 yılında teknokent yasası olarak da bilinen “Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu” çıkarılmıştır. Bu yasa ile teknoloji geliştirme bölgelerinde akademisyenlerin de çalışmaları ve teknoloji üretimine katkı sağlayabilmeleri kolaylaştırılmıştır.” Bu olumlu bir gelişme sayılabilir. Burada akademisyenlerin üretkenliğinin 2001 yılından sonraki seyrinin incelenmesi ve teknoloji üretimine katkılarının hangi orana yükseldiğinin saptanması ayrı bir yazının konusudur. Politika-yapıcıların bu konuyu irdelemesi ve ayrıca değişim/dönüşüm konusunda iddialı siyasi partilerin bu konuyu programlarına alması gerekmektedir.
“TÜBİTAK bünyesinde halen çalışmalarını sürdüren, Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Daire Başkanlığı (BTYPD) ve Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) isimli birimler oluşturulmuştur. Bu birimlerden BTYK’nin Türk Bilim Politikasının yürütülmesi, uzun vadeli B&T politikalarının tespitinde hükümete yardımcı olunması, hedeflerin saptanması, plan ve programların hazırlanması, kamu kuruluşlarının görevlendirilmesi, özel kuruluşlarla iş birliği sağlanması, gerekli yasa ve mevzuatının hazırlanması, araştırıcı insan gücünün yetiştirilmesinin sağlanması, araştırma merkezlerinin kurulması için tedbirler alınması, araştırma alanlarının tespit edilmesi ve koordinasyonunun sağlanması gibi görevleri bulunmaktadır.” Bu durumda, en büyük ve denetleyici olan TÜBİTAK ile alt birimlerinin çalışmalarına ne zaman dek seyirci kalınacağı sorusu gündeme gelmektedir. Özellikle muhalif siyasi partilerin programlarının bu çok önemli alanda ne kadar kapsayıcı olduğu tartışmalıdır.
Somut ve güncel bir örnek hemen yanı başımızda Yunanistan’da bulunabilir: Ekonomik gelişmenin sağlanması ve üniversite mezunu işsizler için yeni iş alanları yaratılması amacıyla bilim ve teknoloji alanında yatırım yapılması öncelikle programa alındı ve deneyimli araştırmacılara görev verildi.
Devleti tabulaştıran ve yurttaşa karşı devleti koruyan zihniyet sebebiyle özerk araştırma kurumlarının yaşamasına izin verilmeyen bir ülkede yaşıyoruz. Bir sonraki yazıda TÜBA (Türkiye Bilimler Akademisi), Feza Gürsey Enstitüsü, Bilimler Akademisi Derneği gibi kurumların kuruluşu, işleyişi ve son durumu konusunu tartışmayı düşünüyorum. Bu çerçevede, bilimsel özerkliğin bilimsel araştırmada olmazsa olmaz bir yere sahip olduğu ve bunun kıskançlıkla korunması gerektiği, temel sorunların niçin çözül(e)mediği gerçekliğiyle de yüzleşeceğiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa