Bu yeni bir başlangıç olsun!
Fotoğraf: Envato
Bugün ilk ve orta öğretimde öğrenciler boykotta, eğitimciler de grevde!
“Boykot ve iş bırakma” çağrısını; Eğitim Sen, Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), Alevi Dernekleri Federasyonu (ADF), Alevi Vakıflar Federasyonu (AVF) ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) temsilcileri yaptı.
Boykot ve iş bırakmaya Emek Partisi (EMEP), Birleşik Haziran Hareketi (BHH), Halkların Demokratik Partisi (HDP) gibi Türkiye’nin tüm ilerici demokrat güçleri desteklerini açıkladı. Dahası, AKP Hükümetinin, toplumu dini referanslara göre yeniden biçimlendirme amaçlı “muhafazakâr toplum” planına karşı, geçtiğimiz pazar günü İstanbul’da binlerce kişinin katıldığı mitingde de talepler dile getirilmiş, bugünkü boykot ve miting için çağrı yapılmıştı.
Bugünkü eyleme çağrı yapan ve destek veren güçler; “Laik, Bilimsel, Anadilinde Eğitim ve Demokratik Yaşam İçin” boykot ve iş bırakma çağrısı yaptılar.
AKP, kendi “muhafazakâr toplum” planının temeline “dindar nesiller yetiştirme”yi koymuştur ki; bunun eğitimdeki karşılığı eğitimin “Sünni İslam öğretisine göre dinileştirilmesi” için girişimler olmuştur.
Nitekim 4+4+4 sitemi ve imam hatip okullarının yaygınlaştırılması, bu okullara ayrıcalıklar sağlama girişimleriyle başlayan eğitime müdahale, tüm okullarda eğitimi imam hatip müfredatına yaklaştırma hamleleriyle sürmüştür. Nitekim geçtiğimiz yılın sonunda toplanan Milli Eğitim Şûrası, Egitim Bir-Sen’den gelen delegelerin, Hükümetle elbirliğiyle “karma eğitimin kaldırılması”na kadar gelen tartışmalarla da “Dini Eğitim Şurası”na dönüştürüldü. Böylece “milli eğitimin” geldiği aşama açıkça ortaya çıktı.
Din dersinin zorunlu olması 12 Eylül Cuntası tarafından Anayasa’ya konmuştur. Ve AKP Hükümeti bu zorunlu dersi, çeşitli adlar altındaki bağlantılı “seçmeli” (ama fiiliyatta zorunlu) derslerle çoğaltırken din derslerinin içeriği de Sünni-İslam öğretisini esas alan içerik daha da derinleştirilmiştir. Aleviler, son çeyrek yüzyıldan beri “zorunlu din dersine”, Diyanet’in bir devlet kurumu olarak inanç alanına müdahalesine karşı çıktılar.
Ancak Sünni halk kesimlerinin büyük bir bölümü dinin siyasallaştırılması ve din istismarcılığı üstünden kendilerinin sermaye partilerinin oy deposu derecesine düşürmenin bir aracı olduğunun henüz farkında değildir. Ama ezilen bir mezhebin mensupları olarak Aleviler, Sünniliğin “devlet dini” olarak dayatılmasına karşı çıkmışlardır. Bu, “din istismarcılığına ve tek mezhep dayatmasına” ilk tepki ezilen, “yok”, “din dışı” sayılan Alevilerden gelmiştir.
Tabii ki, kaçınılmaz olarak, “zorunlu din derslerinin kadırılması”, “Diyanetin kaldırılması”, “Devletin din işlerinden elini çekmesi ve dinin devlete müdahale etmesinin önlenmesi” gibi talepler de Aleviler tarafından benimsenmiş, eğitimin dinileştirilmesine yönelik eğitim politikalarına ilk tepki de Alevilerden gelmiştir. Nitekim son çeyrek yüzyıl içinde Alevi örgütleri merkezli mitinglerde laikliğin talep edilmesi ve eğitimin laikleştirilmesi talepleri öne çıkarılmıştır.
Ancak gerek geçtiğimiz pazar günü yapılan mitingde gerekse bugünkü “boykot ve iş bırakmada” ilk kez “laik eğitim”, “anadilinde eğitim” ve “demokratik yaşam” talepleri bir araya getirilerek eğitimin içeriği ile laik ve demokratik Türkiye mücadelesi arasındaki bağa dikkat çekilip güçlendirilmiştir. Bu yaklaşımın sonucu olarak da daha geniş kesimleri içine çeken, “anadilinde eğitim” ve “laik eğitim” isteyenlerle “demokratik yaşam” isteyen toplumsal kesimlerin ittifakı için genişleyen zemine dikkat çekilmiştir.
Hiç kuşkusuz eğitimciler ve Alevi örgütlerinin, Türkiye’nin demokrasi güçlerinin ortak çağrısıyla yaptığı bugünkü eylem çok önemli bir adımdır. Ama şu da bir gerçek ki, konu çok daha geniş kesimleri kapsamakta, “laik, anadilinde, bilimsel, demokratik, parasız eğitim hakkı” mücadelesi çok daha geniş, din istismarcılığına, dinin siyasallaştırmasına karşı çıkan her dilden, her inançtan halkların talebi olacak bir taleptir.
Evet, bugünkü eylem için eylemin çağrısını yapanlar önemli bir görev üstlenmişlerdir. Ama talebin önemi ve kapsamı göz önüne alındığında, bugün yapılan eylem bir başlangıç, daha geniş kesimleri mücadeleye çekmenin bir adımı olduğu ölçüde anlamlı olacaktır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00