Ali Yüce'ye saygı
Bugünlerde dilime dolanmış dizeler var, size de aktarmak isterim bir bölümünü:
“Ben tüfek olsaydım eğer/Patlamazdım kimsenin üstüne/Bir tetiğimden utanırdım/
Bir de eğri parmağından/İnsan amcaların” .
Hemen tanıdınız biliyorum. Bu dizeler Ali Yüce’nin. Hatay’ın insan harmanından direnciyle önce öğretmen sonra İngilizce öğretmeni olmayı başarmış bir köy çocuğu. (Tam da burada eğer köy enstitüleri olmasaydı, köyünden kaçıp öğretmen olmayı başarabilir miydi, sorusu geliyor akla.)Ali Yüce, Hatay’ın Fransız işgali günlerinden Türkiye’ye katıldığı günleri yaşamış, emperyalizmden birey olmaya özgür olmanın kültürle ilişkisini iyi kavramış bir şairdir.
Şiire emek veren bu arkadaşımız için Türkiye Yazarlar Sendikası bir kitap yayımladı. 2012 yılında Emek Edebiyat dizisinin ilk kitabı olarak yayımlanmış bu kitabı Mehmet ve Nebihe Karasu hazırlamış. Mustafa Köz’den Adnan Binyazar’a, Sabahattin Yalkın’dan Leyla Şahin’e, Müslim Kabadayı’dan Müslim Çelik’e pek çok yazar onun için saygı ve değerlendirme yazıları yazmış. Bu yazılardan birinin başlığı Ali Yüce’yi hemen özetliyor: Halkoğlu Ali Yüce’den Öykücükler. Hiçbir sıfatın “halkoğlu” kadar ona yakıştığını sanmıyorum. O şair olarak konuştuğunda da halkın çocuğu olduğunu söyler: “ Bizim sıcağımız /Şiir sıcağı canım/Yunus Emre sıcağı/ Pişirir Kerem’i yakmaz/ Toprağımız halk toprağı/ Kimseyi sevdasız bırakmaz”.
Sözü şiire, alaysılığa, barışa bunca yakıştıran bir şaire yalnız yazılar değil şiirler de yazmış şairler. Sabahattin Yalkın halkın sesi, rengi, sözü olmuş ustaları saymış Bıçak’ta :Nâzım, Ruhi Su, Balaban. Sonra : “Sözümü sözle kendine/ Sesimi sesle kendine/ Rengimi renkle kendine “ diyor. “Beni bekleme”. Murat Demirkol, Ali Yüce’ye köylüleri gibi sesleniyor: Kör Nuru’nun oğlu Al’ efendi. Mehmet Atilay şiirinde onun yetiştiği Hisarcık köyü anlatılıyor. Müslim Çelik ise Tini Mini’de “Şair pir eliyle/ dolu içse/büzerek dudaklarını/”hımm!Gömü bu” der , geçer/öğrenip de çiğnese/o bir tapınıştır ünlü/ yeşim taşlarının yansıması/yutsa anlamaz mı farkı?- Reng/Hile hurda!Ki yok, /varsa da getir üstüne/baktım övü(nü)yor içenler” diye tanımlıyor Ali Yüce’yi. (Pir elinden dolu içen şairler şairliğin en önemli rütbesindedirler. Ama Ali Yüce bunu hazine de saysa önemsemezmiş Müslim Çelik’e göre) Ali Yüce’yi en iyi anlatan şiiri ise Kırk Ayaklı Karınca’dır. Hayatını anlattığı Şeytanistan adlı romanın başında yer alan bu şiiri Adnan Özyalçıner çok sever bütün grevlerde direnişlerde okur :
“Sen bu dağı aşamazsın /Kırk ayaklı karınca /-Aşacağım”
Karıncanın ayaklarını keserler, yakarlar, yerler karınca ayaksız kalır sonunda: “Hiç ayağın kalmadı işte/Sen bu dağı aşamadın/Sana demedim mi karınca” dendiğinde karınca cevabı yapıştırır: “Dön de bir bak/ Dağ biraz küçüldü işte/ Daha çok karınca var geride.”
Ali Yüce tüm okurlarından dağı aşacak karıncalar olmasını ister. Bu isteği olumlu cevaplamak özellikle gençlere düşer. Kitabı edinmek için TYS’ye baş vurmanız gerekli:
[email protected]
Evrensel'i Takip Et