Barikat mı tarikat mı?
Türkiye’de milyonlarca insan her gün müthiş bir karmaşa ve kargaşa içerisinde yaşam mücadelesi veriyor. Bu mücadele sürerken medyadan ve hükümete hizmet eden başka kanallardan müthiş bir çarpıtma ve karaltma kampanyası sürdürülüyor. Amaç kitlelerin uyutulması ve sömürüye rıza üretmek. Oysa güneş balçıkla sıvanmaz.
Adnan Gümüş önceki günkü yazısında yazdı. Kulak verelim. Eşitlikçi ve özgürlükçü bir anlayışın olmadığı bir ortamda çoğulculuk olması mümkün değildir. Çoğulculuk olmadığı yerde ise demokrasi yok demektir.
Okulların işlevi nedir? Adnan Gümüş’e kulak verelim: Okullar eşitlikçi, özgürlükçü ve çoğulcu bir anlayışa göre yapılandırılırsa, çocukların ve gençlerin zihinlerini ve ufuklarını açması, onlara olanaklar sağlaması, onları özgürleştirmesi beklenebilir. Ama iktidar kendini alt edecek kuşaklar üretmek istemediği ve istemeyeceği için okulların çocukları ve gençleri esarete sürüklemesi de beklenebilir.
Özetle, Türkiye’de okulların neden bir savaş alanına çevrildiği ortadadır. Bugün iktidar, okulları çocukları ve gençleri zincirlerle çağlar gerisine bağlama aracına çevirmek istemektedir. Bu korkunç kampanyaya karşı çıkanların başında ise demokratik kitle örgütleri gelmektedir. Bu karşı çıkışın kökeninde daha eşitlikçi, özgürlükçü ve çoğulcu bir anlayış talebi bulunmaktadır. Demokratik kitle örgütleri bugün yine çocukların ve gençlerin yararını savunuyorlar. Aslında tüm ezilenlerin çıkarlarını savunuyorlar.
***
Eğitim Sen 13 Şubat iş bırakma-boykot eylemine ilişkin basın açıklamasında işte bunlar vurgulanmaktaydı:
Türkiye’de eğitim sistemi ve toplumsal yaşamın siyasi iktidarın siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda tekçi, baskıcı ve dayatmacı bir şekilde düzenlenmektedir. Eğitimin bütün kademelerinde pedagoji bilimine tamamen aykırı, bilim düşmanı politika ve uygulamalar artmıştır. Okul öncesinden üniversitelere kadar eğitim sistemi büyük oranda dini kural ve referanslara göre biçimlendirilmektedir.
Siyasi iktidar, eğitim sistemini bilimsel ve demokratik değerleri temel almak yerine, farklı din, mezhep ve kimlikleri yok sayan ayrımcı politikaları hayata geçirmektedir. AKP, çok inançlı, çok dilli, çok kültürlü Türkiye toplumunu özellikle inanç ve kimlik farklılıkları üzerinden kutuplaştırmayı ve çatışma alanları yaratarak, baskıcı, otoriter iktidarını pekiştirmeyi hedeflemektedir.
Eğitimde 4+4+4 dayatması, zorunlu ve “zorunlu seçmeli” din dersleri uygulaması, TEOG, YGS ve LYS’de öğrencilere din soruları sorulması, öğrencileri imam hatiplere yönlendirme uygulamaları, normal ortaokullar içinde imam hatip sınıflarının açılması, reşit olmayan kız çocuklarının başının kapatılması, öğretmen atamalarındaki branş dağılımı, okullara mescit açılmasının zorunlu tutulması; karma eğitimi kaldırma girişimleri, artan siyasi kadrolaşma uygulamaları ve son olarak 19. Milli Eğitim Şurasında alınan kararlar gibi birçok konu başlığında, eğitimin dini kurallara göre düzenlenmesi uygulamaları hızla artmaktadır.
İktidarın eğitimi tamamen dini kurallara göre düzenlemek hedefiyle 19. Milli Eğitim Şurası’nda aldığı kararlar, eğitim sisteminin ve ülkenin nereye götürülmek istendiğini açıkça göstermektedir. AKP’nin tüm topluma yönelik zorla “tek din, tek dil, tek mezhep” dayatması, toplumun farklı kesimlerine yönelik ayrımcı, dışlayıcı ve farklı inanç ve kimlikleri aşağılamaya dayanan uygulamaların artmasına neden olmuştur.
Türkiye’de eğitim kurumları, AKP’nin mezhepçi, ayrımcı ve otoriter uygulamaları ile eliyle gerçek işlevlerinden hızla uzaklaştırılırken, iç güvenlik paketi gibi faşizan özellikler gösteren düzenlemelerle laik, bilimsel eğitime ve demokratik yaşam anlayışına karşı resmen savaş ilan etmiştir.
***
Boykot, miting ve mücadele çağrılarına kulak vermek bugün hepimizin görevi. Bugün okullar göz göre göre birer tarikata dönüştürülmek isteniyor. Çocuklar ve gençler her yerde dogmalarla kuşatılıyor. Bu müthiş bir saldırı. Bu saldırıya ülke çapında barikatlar ile karşı çıkmak gerekiyor. Şu çok açık: İnsanları tarikatlar değil, barikatlar özgürleştirir.
Evrensel'i Takip Et