Üçüncü Dünyacılık, G-20 ve İran
Fotoğraf: Envato
Latin Amerika gezisinden dönerken Cumhurbaşkanı Erdoğan gazetecilere şöyle konuşmuş: “Türkiye’nin dünya nezdinde yalnızlığını umursamıyorum. Önemli olan halk. Son seçimde gördük ki halk bizi bağrına basmış. Dünyaya baktığınızda halklar nezdinde de yalnızlık yok. Liderler nezdinde olabilir ama bu durum da kıskançlıktan başka bir şey değil”. (Sabah, 15.02.2015) Erdoğan hızla Üçüncü Dünyacılığa ve onun stratejisi Avrasyacılığa doğru savruluyor. Bu programın temel fikri Türkiye’nin Rusya, İran ve Çin’e yakınlaşarak görece bir bağımsızlık sağlamak. Erdoğan’ın iktidarda kalabilmek için böyle bir bağımsızlığa ihtiyacı var, çünkü giderek Batı ve Batı’yla bütünleşmiş Türkiye sermayesinin ekonomik ve siyasi programını gerçekleştirebilmekten uzaklaşıyor.
Erdoğan Türkiye’nin hava savunma sistemini, NATO’nun füze savunma sistemi sırlarına hakim olabileceği bir şekilde, Çin’e ihale edeceğini açıklayarak bu siyasetin en somut adımlarından birini ilan etmişti. Çin ise Perinçek üzerinden Erdoğan’a enerji yolluyor. Hem ticaret hem siyaset ve belki telekinezi. Temmuz 2012 Rusya ziyaretinde Erdoğan’ın Putin’e “Bizi Şangay Beşlisi’ne dahil edin de biz de AB’nin kapısında beklemek zorunda kalmayalım” mealindeki açıklaması dimağlardadır. Sonradan bu “latife” başka vesilelerle tekrarlanmış, hatta Şangay Beşlisi’nin daha güçlü olduğu iddia edilmiştir (Hürriyet, 26.01.2013). Ne var ki Çin ve Rusya’nın prestij projesi BRICS grubu Türkiye’den ziyade Mısır’daki Mursi hükümetiyle yakınlaşmayı denemiş, ancak Sisi darbesiyle ağzı sütten yanmıştır.
Henüz Türkiye BRICS üyeliği teklifi gelmedi bildiğimiz kadarıyla. Türkiye için hâlâ resmi hedef BRICS değil, G-7. Bunun bir nişanesi olarak Türkiye G-20’ye başkanlık etmenin gururunu yaşıyor. Gerçi pek keyfini sürdüğü söylenemez. G-20’nin bu yılki gündemi olan yolsuzlukla mücadeleye dair, Davutoğlu’nun Avustralya’da başkanlık görevini devralırken öncülük yapmaya söz verdiği yasalar Erdoğan tarafından engellendi. İstanbul’da G-20 Bakan ve Merkez Başkanları toplantısında Ali Babacan’ın faiz konusunda Erdoğan’ın siyaseten açık hedef haline getirdiği Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’ya sahip çıkması ve bankanın bağımsızlığı konusunda AKP’nin programını, seçim manifestosunu ve hükümet programlarını göstererek sahip çıkması bir nevi Ecevit-Sezer anayasa kitapçığı atışmasıydı. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun da Başçı’yı küresel kriz sonrası en başarılı merkez bankası başkanlarından biri olarak takdim etmesi dikkat çekiciydi. AKP saflarında Batıcılarla Üçüncü Dünyacılar (Avrasyacılar) arasında giderek artan bir gerilim seziliyor. Batı ittifakına AKP programı için kefil olmuş diğer AKP liderlerinden Gül şu anda köşesinde sessizliği tercih ederken, hükümet içindeki Arınç açıkça rahatsızlığını dile getirdi. Erdoğan ise AKP’yi kendi liderliği veya iktidardan düşme tercihleri arasına sıkıştırmayı becerdi. Buna mukabil AKP elitleri giderek kanun, anayasa ve teamüle aykırı kararlardaki etkilerinin azaldığını, ancak sorumluluklarının maliyet ve riskinin arttığına şahit oldular.
Batıcılar ve Üçüncü Dünyacılar arasındaki önemli görüş ayrılıklarından biri de İran’la ilişkiler olsa gerek. Henüz açık bir tartışma yok, ancak ABD’yle görüşmelerde ilerleyen Ruhani yönetiminin Batıcıların elini güçlendirdiği, buna mukabil Üçüncü Dünyacılar’ın ise Ahmedinecad özleminde oldukları hissediliyor. Geçen hafta TRT’ye (10.02.2015) röportaj veren Ahmedinecad İslam ülkeleri arasına nifak sokulmaya çalışıldığını belirtip şöyle konuştu: “Türkler, asırlarca İslam’ın bayraktarlığını yaptı. Ben, bölgesinin iki büyük gücü Türkiye ile İran’ın el ele vermesi gerektiğine inanıyorum... İslam dünyasının bu iki büyük milleti el ele verirse neler başarılmaz ki, ortak otomobiller ve uçaklar üretebilir, bütün İslam aleminin refahına katkıda bulunabiliriz”. Ne var ki devletin başındaki Hamaney’in desteğini alan Rohani’nin parlayan yıldızı yanında Ahmedinecad’ın bir süre daha etkisiz olacağı öngörülebilir. İran’la ilişkiler hem ABD hem Ortadoğu’yla ilişkilerde kilit bir rolde. Her iki ülkedeki fraksiyonların birbirleriyle yürüttükleri diplomasi önümüzdeki dönemde önem kazanacak.
- Türkiye-Suriye ilişkisi 18 Aralık 2024 04:58
- Ortadoğu’da yeni döneme girerken vaziyet 11 Aralık 2024 04:32
- Lindner’in komplosu ve Almanya’da seçimler 27 Kasım 2024 04:40
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22