17 Şubat 2015

Türkiye’nin yoğun gündeminden, Mersin Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer santrali mevzusuna pek sıra gelmedi. Basında hak ettiği yeri alsın ya da almasın şunu söyleyebiliriz: Mersinliler nükleer santral istemiyor! Mersinliler direniyor!
Pazar günü Türkiye’den ve Kıbrıs’tan konukların da aralarında olduğu çok sayıda kişinin katıldığı bir miting yapıldı. Mersinliler nükleer santral projesinin iptali için yürüdüler. 
Nükleer santrallerin hem insan sağlığı hem de doğa açısından pek çok tehlikesi var. Herhangi bir kaza, deprem, nükleer sızıntı vb bir olay olduğunda bunun sonuçlar çok ağır. Çernobil’i hatırlayın, 1986 yılında kaza olduğunda kimin haberi oldu? Radyasyon kokusu olmayan, renksiz, görünmeyen bir tehlike bu yüzden sakınma şansı yok. Şunu biliyoruz ki Çernobil kazasından sonraki 10 gün içinde başta Marmara ve Kuzey kıyıları olmak üzere tüm Türkiye’ye radyoaktif parçacıklar yayıldı. Karadeniz bölgesinde artan kanser olgularını düşünün. Hiç olmadı Kazım Koyuncu’yu hatırlayın.
Uzmanların uyardığı diğer bir nokta da şu: Ne kadar önlem alırsanız alın nükleer santrallerde denetlemeyen olaylar olabilir. Fukuşima örneğinde olduğu gibi! 
Nükleer santraller, her zaman su kenarlarına kurulur çünkü ortaya çıkan yüksek ısıyı soğutmak için sürekli su gerekir. Devir daim olan suyun ısınmasıyla sudaki oksijen miktarı azalır ve bir süre sonra içinde hiç canlı kalmaz. İşte bu ekolojik yıkımdır. 
Bütün bunlar nükleer santrale karşı olmak için yeterli değil mi?
***
Yaklaşık 30 yıl öncesinde planlanan Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) projesi yakın zamanda yine gündeme geldi. 2014 yılında yayınlanan 10. Kalkınma Planı’nda yer aldıktan sonra hızlanan Akkuyu NGS çalışmaları Putin’in Türkiye ziyaretine yetiştirildi. Nasıl mı? 
Çevre ve Orman Bakanlığı, 1 Aralık 2014 tarihinde Akkuyu NGS çevresel etki değerlendirme raporunu (kısaca ÇED raporu) onayladı. Aynı gün Putin Türkiye’ye geliyordu,  kendisini havaalanında Enerji Bakanı Taner Yıldız karşıladı. ÇED Raporunun apar topar kabul edilmesiyle süreçte yeni bir dönem başlıyor, artık santralin kurulması için formaliteler yerine getirilmiş oluyordu.
Lakin hemen ardından Türk Tabipleri Birliği, Türkiye Barolar Birliği ve TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, ÇED raporuna iptal davası açarak pişmiş aşa su kattılar. Bu meslek örgütleri ÇED Raporunda pek çok hukuksuzluk olduğunu savunuyorlar.
Bilindiği gibi AKP Hükümeti sadece Akkuyu için değil diğer bazı projelerde de ayağına dolanan bu “ÇED belası”na karşı bir önlem alarak yeni bir ÇED yönetmeliği yayınladı. 25 Kasım 2014 yani Putin’in Türkiye gelmesinden bir hafta önce yayınlanan bu yeni yönetmelik Akkuyu ÇED Raporu için geçerli sayıldı. Halbuki Akkuyu ÇED Raporu 24 Ekimde, hükümetin yönetmeliği ise 25 Kasım’da yayınlandı. Yani minareyi çaldıktan sonra akıllarına kılıf dikmek geldi. 
Meslek örgütlerinin itiraz noktalarından biri bu. Yani diyorlar ki: “önceki ÇED Yönetmeliği’ne aykırı olarak yürütülen Akkuyu NGS süreci 2014 tarihli yönetmelik ile hukuka uygun hale getirilmek istenmektedir.” Sizce haksızlar mı? 
Yeni yönetmeliğe göre ayrıca tek bir ÇED raporu yeterli oluyor. Oysa santralden başka, enerji iletim hatları, trafo merkezleri vb daha başka tesisler var. Bu hamle ile Bakanlık, tesislerin ayrı ÇED süreçlerine tabi tutulmasını engelliyor. Böylece entegre projenin birikimli etkisini tespit etmek mümkün olmuyor.  Diğer bir itiraz noktası da bu!
ÇED süreçlerinde halk toplantılarının yapılması, halka bu tesisin etkileri konusunda bilgilendirme yapılması zorunludur. İhaleyi alan şirket bir halk toplantısı düzenliyor ancak toplantının yapıldığı yerin önüne Jandarma barikat kuruyor. Neden? Toplantıya sadece yerli halk alınıyor gerekçesiyle Türkiye’nin çeşitli yerlerinden toplantıya katılmak isteyenler salona alınmıyor. Böylece halk toplantısı formalitesi de yerine getirilmiş oluyor.
Raporun teknik kısımların da pek çok yalan-dolan var. Nükleer enerji uzmanı Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, ÇED Raporunda radyoaktif salınım miktarlarının eksik yazıldığı, iki önemli radyoaktif maddeden ise hiç söz edilmediğini söylüyor.
Özetle yine hile yine hurda! Yine AKP’nin bilimdışı ve hukuksuz işleri! 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et