18 Şubat 2015 01:08

Cinayetlerin arkasındaki zihniyete karşı mücadele

Cinayetlerin arkasındaki zihniyete karşı mücadele

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Özgecan Aslan’ın hunharca katledilmesinin toplumsal bir infialle karşılanması, kadınların eşitlik talebi, kadına yönelik şiddete ve kadın cinayetlerine karşı mücadele dendiğinde tüyleri diken diken olanların da kadına şiddeti lanetleyenlere katıldıklarını görüyoruz. Öyle ki 13 yıldır iktidarda olan ve devri iktidarında taciz, tecavüz, kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin rekorlar kırdığı AKP’nin Antalya toplantısında Başbakan Davutoğlu; 13 yıldır olduğu gibi bugün de ülkeyi yöneten o değilmiş gibi, “Ben ve eşim bugünden itibaren kadına yönelik şiddet konusunda kapsamlı bir seferberlik başlatıyoruz“ diye konuştu.

Ve Başbakan böyle toplumda infial uyandıran her konuda yaptıkları gibi, sanki bu ülkede kadın cinayeti ilk kez işleniyormuş gibi, “Kadına yönelik şiddeti önlemek için 2016-2019 için bir eylem planı” hazırlayacaklarını söylüyor. Yani kadınlar 3-4 yıl daha dişlerini sıkarlarsa, “inşallah” bu cinayetleri hükümetimiz önleyecek! 

Eşi ve kendisinin “seferberlik”, ilan ettiğini söyleyen Davutoğlu, Hükümet olarak, Meclis çoğunluğu olarak ne yaptıklarını ve yapacaklarını, “seferberlik”, “kampanya”, “eylem planı” gibi iddialı kavramlarla süslenmiş laf kalabalığı ile geçiştiriyor. 

Cumhurbaşkanı ise, malum hamasi “kadına uzanan elleri kıracağız” lafları arkasında 12 yıl başbakanlık yaptığını, binlerce kadının onun başbakanlığı sırasında katledildiğini unutturarak, bundan sonrası için konuşuyor. (*)

Doğrusu tablo böyle; Cumhurbaşkanından minibüs sürücülerine çeşitli toplumsal kesimler, muhalefet partileri, iktidar partisi, Hükümet, onun Başbakanı, hatta Cumhurbaşkanı bile kadın cinayetlerine böyle karşıysa, ülkeyi yönetenler bugüne kadar ellerinden gelen her şeyi yapmışsa;

* Bu kadına yönelik cinayetleri kimler, niçin ve nasıl işliyor?

* Her yıl yüzlerce kadına tecavüz edenler, yüz binlercesini her ortamda taciz etmekten çekinmeyenler nereden güç alıyor?

* Her yıl yüz binlerce kadına şiddet uygulayan kocalar, babalar, kardeşler, hangi zihniyetten güç ve cesaret almıyor?

(…) gibi soruların karşılığı yoktur! 

Evet kadınların, işçi sınıfı ve toplumun örgütlü kesimleri başta olmak üzere her kesimden halkın, ilerici demokrat güçlerin, kadınların eşitlik mücadelesinin, kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin içinde olması çok önemlidir ve mücadelenin ilerlemesi de buna bağlıdır.

Ama bugün sorgulanması gereken Meclisin, Hükümetin, merkezi ve yerel yönetimlerin kadına yönelik şiddet konusunda hangi önlemleri aldığı, cinayetlerin arkasındaki zihniyeti yenilgiye uğratmak konusunda hangi değişimi yaptıkları (yapamadıkları)’dır.

Başbakan Davutoğlu, “Cinayetlere son vermek için asıl olan zihniyet değişikliğidir” diyor ama bu zihniyetin “hangi zihniyet” olduğunu söylemekten de çok bilinçli biçimde kaçınıyor. 

Oysa bugün gelinen yerde, “Kadın cinayetleri arkasındaki zihniyeti değiştirmek gerek” demek hiçbir şey söylememektir. Tersine burada önemli olan bu zihniyetin ne olduğunu söylemek, onu deşifre etmektir!

Daha da önemlisi egemen olan, iktidarda olan parti ve zihniyetiyle cinayetleri besleyen zihniyet arasındaki bağın ortaya konmasıdır. 

Çünkü “hamile kadınların sokağa çıkmasına” karşı çıkan, “kadınların sokakta yüksek sesle gülmesini yasaklayan”, “karma eğitimi kaldırma kampanyası açan”, anneyi yüceltir gibi yaparken kadını “çocuk makinesi”ne indirgeyen, “erkeğin mülkü” sayan,… zihniyetle kadını katletmeye varan şiddet arasındaki sıkı bağı görmeden hiçbir “teknik önlem”in derde deva olmayacağı ortadadır.
Dolayısıyla mücadele; bir yandan kadınların ve kadına yönelik şiddete karşı mücadele ve eşitlik taleplerini destekleyen çevrelerin mücadelesi olarak ilerlerken öte yandan da bu mücadele kadına yönelik ataerkil, dini referanslarla biçimlenmiş gelenek göreneklere, hükümetlerin bu doğrultudaki politikalarına karşı mücadele olarak sürmek durumundadır.

Aksi, infial yatıştıktan sonra herkesin, yeni bir infial yaratacak olaya kadar rutinine dönmesi demektir. Ülkeyi yönetenler de buna güvenmektedir.  

(*) Kendi sorumluluğunu gizlemekle de kalmayan Cumhurbaşkanı, CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, kadına şiddete karşı mücadelede uluslararası bir simge olan “dansla protestosu”na katılmasını çarpıtıp, “Dans edeceğine dua okusun. Dua da bilmiyorsa Allah rahmet eylesin desin” diyerek, tüm ülkeyi saran infial içinde bile kadınlara yönelik saldırıyı ihmal etmeyerek, “hassasiyetini” gösteriyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa