AKP'nin muhalefeti sindirme taktiği
Fotoğraf: Envato
İç Güvenlik Paketi”ni görüşmek için toplanan TBMM Genel Kurulu, “paketi” görüşmeye başlayamıyor. Çünkü muhalefet, “İç Tüzük”ten doğan haklarını kullanarak AKP’nin “paketi” geçirmesini önlemeye çalışıyor. Ama AKP Meclis çoğunluğuna kaba kuvveti de ekleyerek muhalefet milletvekillerine karşı tokmak, sandalye, su bardağı fırlatmadan yumruklamaya, tekmelemeye her araç ve yöntemi kullanıyor. Bu “şiddeti” AKP Milletvekilleri bir yandan “HDP’li kadın vekiller kendi kendilerini darbetti”gibi akıl almaz bir biçimde saptırırken, öte yandan da bazı vekiller, muhalif vekilleri neden yumrukladıklarını, bu yumrukları, tekmeleri ve tokmağı atmakta ne kadar haklı olduklarını büyük bir soğukkanlılıkla TV kameraları önünde anlatarak bütün bu marifetlerini savunuyorlar.
Bu kavgalı iki oturumda muhalefetin yaralanan milletvekili sayısı altı, AKP’nin yaralanan milletvekili sayısı ise sıfır!
Bu tablo bile gösteriyor ki, AKP’li vekiller muhalefeti şiddet kullanarak sindirmeye kararlıdır.
Ama buna karşın, Özgecan Aslan’nın hunharca katledilmesi ve Gazeteci Nuh Köklü’nün bir “kartopu atıldı” gerekçesiyle vahşice öldürülmesi etrafında çok haklı olarak oluşan “şiddete lanet” ortamından da etkilenen kimi liberal çevreler, medyanın kimi önemli yazar ve yorumcuları, “idam savunuculuğuna” kadar savrulurken, “meclisteki kavga” konusunda da benzer bir savrulma içine düşmüşlerdir.
“Şiddetten bıktık!”, “Mecliste de şiddet olur mu?” diyerek “şiddete karşı” olduklarını söyleyen sermaye medyasının “yazar “ ve “yorumcuları”, Meclisteki kavganın nedenine, kimin kışkırtıp kimlerin tetikçi olarak sahnede olduğuna bakmadan; “Bıktık bu şiddetten!”, “Kavgalar olmasın”, “Meclisteki vekiller aralarında oturup anlaşsın”, “Orta bir yol bulunsun”,… gibi sureti haktan görünen öneriler ortaya atıp bunları “uzmanlara” tartıştırmakta, “halk görüşleri” olarak topladıkları görüşleri “Halk Meclisteki kavgalara son verilmesini istiyor”, “Halk vekillerin birbiriyle anlaşmasını istiyor” biçiminde yayımlamaktadırlar.
İlk bakışta “Ne var böyle yayın yapmakta; Meclisteki tablo, ‘böyle sürsün’ denecek, ‘iyi yapıyorlar’ denecek bir tablo mudur?” diye sorulabilir.
Elbette tablo iyi değildir ama “Kavga olmasın, vekiller uyum içinde çalışsın!” gibi herkesi kapsayan soyut çağrılar yapmak anlaşılır değildir. Çünkü Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Hükümetin ve AKP milletvekillerinin; muhalefetin meşru hakkı olan “İç Tüzük imkanlarını kullanma” hakkını gasbetmesini görmezden gelip olup biten sanki amaçsız, nedensiz, kimin çıkarıp kimin, kimlerin kışkırttığı bilinmeyen sorumlusu belirsiz bir kavgaymış gibi, niyetten bağımsız olarak, muhalefeti, Meclisi, şiddetle sindirme taktiğine, çanak tutmak anlamına gelmektedir.
Çünkü çok açık ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin “Bu paketi mutlaka engelleyeceğiz” tutumu karşısında kendisini ortaya atıp; “Bu yasa acilen çıkmalı, bir an öce uygulamaya sokulmalıdır; geç bile kalınmıştır!” diye Meclisteki AKP grubunu kışkırtmıştır. Dahası Başbakan Davutoğlu’nun; üç hafta önce, “Bu yasa çıkacak, çıkacak, çıkacak!” diye ortamı germesiyle başlayan söz düellosunun bu kavgaların başlıca nedeni olduğu apaçıktır. Meclisteki onca kavgadan sonra bile Davutoğlu’nun kendilerinin mağdur olduğunu, muhalefetin AKP’li vekillerin haklarını gasbettiğine dair açıklamaları da açıkça gösteriyor ki, AKP Grubu yumruğu, tekmeyi, linç etmeyi, bulunursa tokmak, sandalye, su bardağı,… gibi öteki kavga araçlarını Meclis çalışmasının bir unsuru olarak kullanmaya devam edecektir!
Bu yüzden, soyut bir “Mecliste kavga olmasın!”, “Vekiller konuşarak anlaşsın!” çağrısı sadece kavgayla şiddetle karşı tarafı sindirmeye çalışan AKP’nin işine yarayacak bir çağrıdır.
Bugün Mecliste olup biten için tek doğru çağrı, AKP’nin şiddetten vazgeçmesi, muhalefetin haklarına saygı gösterme çizgisine çekilmesi çağrısıdır. Ama, AKP’nin böyle çağrılardan anlamayacağı da düşünüldüğünde halkın da kendi yöntemleriyle mücadeleye katılmasının, sorunun tek gerçekçi çözümü olacağı da ortadadır.
AKP Hükümeti’nin halka karşı saldırısının ifadesi olan “İç Güvenlik Paketi”ni engellemenin tek sağlıklı yolunun da sürece halkın müdahalesi olduğu tartışılmazdır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00