23 Şubat 2015 01:00

Süleyman Şah ve Mat

Süleyman Şah ve Mat

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türk ordusu, sonunda Süleyman Şah Türbesi’ne operasyon düzenledi. Operasyonun gerekçesi, türbenin bulunduğu bölgede YPG ile IŞİD arasında ciddi çatışmaların yaşanması ihtimaline bağlı “güvenlik sorunu” olarak açıklandı. Başbakan Davutoğlu tarafından yapılan açıklamada aynı zamanda Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’nun Suriye içinde Türkiye sınırına yakın Suriye Eşmesi köyüne geçici olarak taşındığı belirtiliyor.
Operasyon sonunda yapıldı diye başlamıştık, çünkü hatırlanırsa 30 Mart 2014 seçimleri öncesinde de internete düşen bir ses kaydında Türk askerinin Suriye’ye girmesi için Süleyman Şah Türbesi’ne saldırı düzenlenmesi senaryosu tartışılıyordu. Bu senaryoyu tartışanlar ise, o gün Dışişleri Bakanı olan Başbakan Davutoğlu, MİT Müsteşarı Fidan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler’di. Davutoğlu, Başbakan’ın (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın) Süleyman Şah Türbesi’nin “Bu konjonktürde bir imkân olarak değerlendirilmesi” gerektiğini söylüyordu. Fidan da “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye 8 füze attırır savaş gerekçesi üretirim, Süleyman Şah Türbesi’ne de saldırtırız” diyordu.
Süleyman Şah operasyonundan birkaç gün önce Türkiye’nin uzun bir zamandır üzerinde durduğu ‘Eğit-Donat’ anlaşması yapıldı. Esad rejimini devirme ve Rojava’da Kürtlerin özerkliğini engellemeye dayalı Suriye stratejisi iflasın eşiğine geldiği günden bu yana Erdoğan ve Davutoğlu her ağızlarını açtıklarında ‘eğit-donat’ diyor, başka bir şey demiyorlardı. Binlerce muhalif eğitilip silahlandırılacak ve böylece Esad rejimi devrilecek ama bu güçler aynı zamanda Rojava’da PYD/YPG’yi dengeleyici bir rol oynayacaktı.
İşte bu anlaşma geçtiğimiz hafta ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu tarafından imzalandı. Ancak anlaşmanın detaylarına bakıldığında Türkiye’den çok ABD’nin önceliklerinin gözetildiği görülüyor. Türkiye, önce Esad dese de; ABD için IŞİD’e karşı mücadele amacıyla kurduğu koalisyonda yer alan S. Arabistan ve Ürdün’ün de dâhil olduğu bu projenin öncelikli hedefini IŞİD oluşturuyor. Bu üç ülkede üç yılda toplan 15 bin kişinin eğitilmesinin hedeflendiği proje ile ilgili açıklamasında Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Bu güçler hem rejim, hem IŞİD, hem de diğer terörist gruplarla mücadele edecek” diyerek durumu kurtarmaya çalışıyor. Anlaşmadaki diğer önemli bir ayrıntı da eğitilecek kişilerin CIA onayından geçecek olması. Bunun ne anlama geldiği çok açık; ABD, Türkiye’ye güvenmiyor ve eğitilecek kişileri kendi önceliklerine göre belirlemek istiyor.
Uzun lafın kısası ‘Eğit-Donat’ projesi ile Esad rejiminin devrilebileceğine Erdoğan-Davutoğlu dışında dünyada kimse inanmıyor. Üstelik bu anlaşmanın yapıldığı günlerde BM Suriye Özel Temsilcisi Steffan De Mistura, Cumhurbaşkanı Esad’ın Suriye’de çözümün bir parçası olduğunu söylüyordu. Dahası Mistura, Suriye’de siyasi ve askeri üstünlüğü önemli oranda ele geçiren Esad yönetiminin kuşatma altına aldığı Halep’te 6 hafta çatışmaları durdurmayı kabul ettiğini de duyuruyordu. Yani ‘Eğit-Donat’ Suriye politikası çöken ve bütün dayanaklarını kaybeden AKP Hükümeti’nin Suriye’de tutunabileceği son dal. Ama bu dalın Türkiye’nin Suriye politikasının ağırlığını taşıyamayacak kadar zayıf olduğu da çok açık.
İşte bütün bu gelişmelere bakınca Süleyman Şah operasyonu, bir kahramanlık destanı gibi sunulsa da Türkiye’nin Suriye politikasının çöküşünün final sahnesi olmasının ötesinde bir anlam taşımıyor. Üstelik bu final sahnesinde Türkiye’nin bugüne kadar her türlü desteği verdiği IŞİD, sadece Süleyman Şah’ı değil, ülkenin güvenliğini de tehdit eden bir katil olarak karşımıza çıkıyor. Bu tehdit nedeniyle Türkiye 6 aydır yardım götüremediği ve artık koruyamaz hale geldiği Suriye’deki ‘ata toprağını’ tahliye etmek zorunda kalıyor.
Şimdi filmin tamamını göz önüne getirip final sahnesine yeniden bakalım. Bu operasyon ne kadar görkemli biçimde sunulursa sunulsun final sahnesinin bir çöküş-yenilgi sahnesi olduğunun üstünü örtemiyor değil mi? Süleyman Şah ve mat!
***
Not: Hasan Sivri’nin yaptığı bir haber üzerine geçen hafta ‘Kürtler Şeriatçılarla Anlaştı mı?’ yazısını yazmıştık. Arkadaşımız kendisinin ve yazdığı YDH haber sitesinin Esad’a yakın olduğunu söyleyerek kendisini “yaftalayıp itibarsızlaştırdığımızı” söylüyor. Hatta bir ortak arkadaşımız arayarak Sivri’nin Esad’a değil, Suriye iç muhalefetinden Heysem Menna’ya yakın olduğunu belirtti. Menna’nın dış müdahaleyi savunan muhalefete karşı Esad rejimine daha yakın durduğu düşünülürse yanlış bir şey söylemiş olmuyoruz ama konumuz bu değil. Biz ‘Esad’a yakınlığı’ yaftalamak için değil, Sivri’nin ANF-ETHA’dan Arzu Demir’le tartışmasında tarafların bilinmesi bakımından vurgulama ihtiyacını hissetmiştik. Yoksa haber ve görüşlerine değer verdiğimiz Sivri’yi itibarsızlaştırmak gibi bir niyetimiz olmadığını/olmayacağını bizi takip eden bütün okuyucularımız bilir. Bunun ötesinde zaten bizim yazımızda tartışma konumuz Sivri’nin haberi değil, bazı “sol” çevrelerin bu haberi ele alış biçimiydi.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa