Adım adım
Anayasasında sosyal yazan, ama sosyal sorunlara pek de yakın durmayan bir devletin vatandaşlarıyız. Eski bakan Erdoğan Bayraktar’ın ilaçlarını almakta zorlanan kanser hastası bir genç kadının avucuna, kırıcı biçimde para sıkıştırdığı görüntüyü ben unutamıyorum. Gezi Parkı direnişinden bir buçuk ay önceydi. Gezi Parkı’nı Türkiye’nin en büyük umudu, milyonların ortak terapi alanı olduğu günlerde mümkün olduğu kadar çok kişiye “Neden buradasınız?” sorusunu sormaya çalışıyordum. İnsanların tak ettiği noktayı öğrenmeyi istiyordum. Gezi Parkı’ndaki, 1 Mayıs’taki ya da Beşiktaş-Gençlerbirliği maçındaki polis şiddeti birinci sıradaydı. Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın sözlerine alınanlar ikinci. İki ayyaş lafına bozulanlar vardı mesela. Ama azımsanmayacak kadar çok insanın da “Yeter artık” dediği noktalardan birisi Eski Bakan Bayraktar’ın hasta kadına muamelesiydi. Devletin soğuk, görgüsüz, paragöz yüzüydü. İnciticiydi.
Bireysel sorunların bir çoğunun toplumsal çözümleri olduğuna inanıyoruz. Evrensel’in duruşu, yazarların bir çoğunun hayat görüşü bu doğrultuda. Kanseri günün birinde yeryüzünden yok edecek gücün kolektif akıl ve bilim olduğuna inanıyorum. O güne kadarki kanser ya da benzeri ağır hastalıkların doğru tedavisi için devletin tıbbi ve ekonomik gücünü seferber etmesi gerektiğine inanıyorum. Küba sosyalizminin en büyük değerlerinden birisinin tıptaki ilerleme ve sosyal dayanışma olduğu aşikar.
Öte yandan, bu ülke ile Küba arasında en az 10 bin kilometre uzaklık var. Ağır hastalıkların pek azı ilave yardıma muhtaç kalmadan devlet yardımıyla tedavi olabiliyor. Engellilerin hayatına ilave engeller çıkaran bir yönetim biçimi hakim. Anayasada sosyal olduğu belirtilen devletimiz, deprem vergileriyle yol yapıp, yol yapma vaadiyle seçim kazananların idaresinde.
O nedenle sosyal dayanışma başka diyarlara göre çok daha değerli burada. Gezi Parkı bir dönüm noktasıydı. İnsanlar Gezi Parkı’nda ve şehirlerindeki tüm parklarda doğayla bir olmanın tadını aldılar. Sosyal dayanışmayı hatırladılar. O yüzden sayıları her gün artan sayıda insanlar koşuyor, bisiklete biniyor, yüzüyor, tırmanıyor. Doğayla daha iç içe oluyor.
Ben de, naçizane, yaklaşık bir yıldır doğanın bana verdiği koşma enerjisini keşfettim. Boş vakit buldukça, tek başıma, dostlarla, rakiplerle, şehirde, sahilde, ormanda, yarışta, antrenmanda, pistte…Koşuyorum.
Çünkü koşmam bir şans.
1995 yılında bir trafik kazası geçirdim. Arka koltuğunda oturduğum araba dışarıdan bakınca taklalar atarak yoldan çıkmış. İçeriden görünen titrek bir görüntü. Yerle gök iç içe geçmedi doğrusu. Sanki bozuk, taşlı bir yola girmişiz gibi bir his. Müthiş bir bel ağrısı ve Söke Devlet Hastanesinin acil servisi. 9 günlük bayram tatilinin ilk günü. Belirsizlikle geçen bir 8 günden sonra muayene eden Prof. Dr. Erhan Sesli şunu dedi. “Şanslıymış kardeşim. Birkaç milimetre ile yırtmış.”
Kuyruk sokumuna yakın kemiklerden birisi (tıbbi adıyla L5) kırılmış, doktorun söylediği gibi birkaç milimetre ile felçli olmaktan kurtulmuştum. Şanslıyım ki, Erhan Hoca da haklı çıktı, birkaç ayın sonunda iyileştim. Üzerinden 20 yıl geçti. 18 yıldır hiçbir sorun hissetmiyorum. Denk geldikçe spor yapıyorum. Yürüyebiliyorum. Ağır kaldırabiliyorum. Zıplayabiliyor, koşabiliyorum. Bunun tek sebebi var: Şanslı olmam. Ayaklarım üzerinde sürdürüyorum hayatımı. Bir yıla yakın bir süredir ayaklarımı, koşmak için de kullanır oldum. Spor için, özgürlük için, bir yere varmak için, sağlık için koşuyorum.
Önümüzdeki hafta, 1 Mart’ta, RunatoliaKoşusu’nda, Antalya’da, 21 kilometrelik yarı maratona katılacağım. Eğer birkaç milimetrelik şansım olmasaydı koşamayacaktım . Ve bu şansı Adım Adım adlı koşu organizasyonu sayesinde paylaştığım, Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği için koşarak kullanacağım. Omurilik felcine yakalanmamış olanların şansını, bu engeli yaşayanların yaşamsal zorluklarını unutmadan koşacağım.
Yarışı kazanma ihtimalim yok. Sadece aramızda milimetreler olan omurilik felçlisi arkadaşlarımı hatırlamak istiyorum. Amacım yürüyemeyen, koşamayan ve maddi imkanı kısıtlı olan arkadaşlarımıza tanesi 2 bin 400 TL olan birer akülü sandalye alarak onların da harekete geçebilmesine yardımcı olmak.
Eğer destek olmak istiyorsanız aşağıdaki hesap numarasına gönlünüzden geçen miktarda bir bağışta bulunabilirsiniz.
Banka: Garanti Bankası, Üstbostancı Şubesi (Şb. Kodu 356)
Alıcı Adı: Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği
Hesap no (TL): 6295793, IBAN No: TR97 0006 2000 3560 0006 2957 93
AÇIKLAMA: “AA/ Koşucu Kodu / Bağışçının Adı ve Soyadı”
Yani “AA, EAKSAKAL, Adınız Soyadınız”
Yardımlarınızla, hepimiz ne kadar şanslı olduğumuzu hissedeceğiz. Bu dayanışma ailesinin bir parçası olacağız, sandalyeye ihtiyacı olan arkadaşlarım bu gereksinimini karşılayacak, ben de duyarlılığınıza aracı olduğum için 21 kilometreyi daha kolay bitireceğim. Söz. Yarış boyunca bu sosyal dayanışmayı düşüneceğim. Haftaya da yarış izlenimlerini paylaşacağım.
Evrensel'i Takip Et