‘Şimdi değilse ne zaman bu birlik’ kararlılığı ile...
Fotoğraf: Envato
Türkiye hızla, 7 Haziran 2015 günü yapılacak seçime doğru ilerliyor.
Takvime bakıldığında seçime henüz 100 gün var görünüyor. Ama “seçim sathı mailine” çoktan girmiş bulunuyoruz.
Kaldı ki, bu seçimin; sadece demokrasi güçleri, sadece seçime girecek partiler ve adaylar bakımından değil, Tüm Türkiye’nin geleceği bakımından önemi dikkate alındığında, 100 gün hiç de uzun bir zaman değil. Bu yüzden seçim çalışmalarına hemen başlamak, her tür kişisel, gurupsal, çevresel... benzeri kaygıları bir yana iterek, tüm güçleri seçimde azami başarı sağlayacak biçimde seferber emek bütün önceki seçimlere göre bile önem ve aciliyet kazanmıştır.
Elbette seçime birlikte girmeye karar vermiş partilerin, adayların, seçimde demokrasi güçlerini desteklemeyi kendince görev edinmiş aydınların, demokratların sanatçıların, sade yurttaşların bir an önce seçim çalışmalarında yer almaları, kendi seçim bölgelerinde yürütülen (yürütülecek) çalışmalara katılmak için harekete geçmesi, seçim bölgelerindeki çalışmalara katılmaları çok önemlidir. Ancak şu da bir gerçektir ki, böyle bir seçimde, “Halktan yana bir seçenek oluşturulacak”, “seçim ittifakı”, “seçime ortak girilecek” dendiğinde, “mutlaka bu ittifak içinde olmalı” diye düşünülen güçlerin önemli bir bölümünün “ikircikli” davrandığı, kendi koydukları grupsal ve çevresel rezervleri ilkesel düzeye çıkaran bir yönelişe girdikleri de bir gerçektir. Bu yüzden de bir yandan var olan güçleri seferber ederken öte yandan da seçim ittifakı için henüz karar vermemiş olan Birleşik Haziran Hareketi içindeki ÖDP ve HTKP, KP başta olmak üzere bu hareketin içindeki gurupların, Halkevleri gibi çevrelerin, halk indinde siyasi odak gibi görülen kimi Alevi örgütlerinin, çeşitli türden halk örgütleri, sendikalar ve emek örgütleri içindeki halktan emekten yana güçlerin seçim ittifakına katılmak için harekete geçmesini elbette ki ilerici demokrat güçlerin, Türkiye’yi Orta Çağ karanlığına götürmek isteyen güçlerin karşısında ortak hareket etmeleri, AKP’nin halkın üstüne bir kabus gibi çöken kendi rejimini kurma çabalarının önünü kesecek, halk için gerçek bir halkçı, demokrat seçenek oluşturmak son derece önem kazanmıştır. Böyle bir seçim ortaklığının oluşturulması, sadece Türkiye’nin aydınlarının, ilericilerinin, demokratlarının değil, yukarıda sözü edilen “ikircikli” parti ve çevrelerin üyelerinin ve taraftarlarının da heyecanla bekledikleri bir girişimdir.
Bu beklentiyi boşa çıkarmamak, bunun için de gecikmelere, ertelemelere, başka koşullarda önemli sayılabilecek gerekçelere prim vermemek gerekir. Çünkü süreç ilerledikçe mücadeleye katılımda daha zorlanılacağını, küçük sorunların büyük, aşılması zor engellere dönüşeceğini bu parti ve çevrelerin başında bulunan deneyimli politikacılar çok iyi bilirler.
Nitekim, Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan ve Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş 22 Şubat günü yayımladıkları ortak bir bildiriyle seçim için ittifak yaptıklarını, tüm demokrasi ve özgürlüklerin geliştirilmesinden yana güçlere; “Biz, Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Emek Partisi (EMEP) olarak, bugüne kadar yürüttüğümüz ortak mücadele ve ittifak deneyimlerimizin birikimleri ile birlikte bu seçimlere ittifak yaparak gireceğiz.
Birleşik Haziran Hareketi (BHH) ve bileşeni tüm partileri, emek ve demokrasiden yana tüm güçleri, demokratik bir Türkiye’yi birlikte kurmak için, halklarımızın önüne kurulan barajları yıkmak için HDP çatısı altında ortaklaşmaya çağırıyoruz.” diyerek bu geniş ittifakın önünü açan bir çağrı da yapmışlardır.
Şimdi; bu çağrıyı boşlukta bırakmamanın zamanıdır!
Şimdi; Türkiye’nin geleneksel ilerici demokrat güçlerinin, aydınlarının demokratlarının, halktan yana sanatçılarının, bilim insanlarının halklar için gerçek bir demokratik seçenek yaratmak üzere kendi üstlerine çok önemli bir sorumluluk düştüğü bilinciyle davranmalarının zamanıdır!
Şimdi; ortaklaşmanın, seçimde ittifak etmenin önündeki her türlü kaygıyı bir yana itmenin, “Şimdi değilse ne zaman bu birlik!” kararlılığıyla hareket ederek, “Halkın önündeki barajları yıkma” mücadelesine katılmanın zamanıdır!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00