27 Şubat 2015 00:52

Şiddeti meşrulaştırmak!..

Şiddeti  meşrulaştırmak!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kulüp yöneticilerinin gerçekten şiddetsiz bir spor ortamı istediklerine inanabilir miyiz?.. Şiddete zemin hazırlayan kışkırtıcı açıklamaları geçtik, iş artık doğrudan şiddetin savunulması aşamasına geldi. Tehdit ve şantaj içeren konuşmalarına bakıldığında kulüp yöneticilerini, çete reislerinden ayırt etmek imkansız. Hatta kulüp yöneticileri çok daha pervasızlaşabiliyorlar... 

Galatasaray Kulübü başkanıyla, yöneticisiyle, oyuncusu Göktürk Ural’a tokat atan basketbol takımı antrenörü Ergin Ataman’ı savunup sahipleniyor. Fiziksel şiddete gösterilen tepkiye, “Ataman’ı linç ettirmeyiz” gibisinden artık iyiden iyiye klişeleşmiş, tuhaf ve bir o kadar komik bir açıklamayla karşılık veriliyor. Kulüple ilişiğini kesmeleri ya da en azından ceza vermeleri beklenirken neredeyse Ataman’ı bir ödüllendirmedikleri kaldı. Gerçi belli olmaz, gidişata bakılırsa onu da yapabilirler. 

Şu bir gerçek ki, şiddete eğilimli değil, bağımlıyız!..

Ataman’ın kendisini savunma biçiminde, kadına yönelik şiddetin neden bu kadar yaygın olduğunun ipuçlarını görmek de mümkün.

Bu olayın ardından kendisine yöneltilen eleştirilere Ataman, soyunma odasının bir takımın yatak odası ve özel alanı olduğunu söyleyip, “Ben oyuncuma soyunma odasında tokat da atarım, hakaret de ederim” şeklinde karşılık vermişti. Evet, mekan yatak odasıysa bizim kültürümüzde hakaret de serbest, dayak da, hatta tecavüz ve cinayet de...

Yatak odası mahremiyetinin arkasına sığınarak şiddeti olağanlaştırmaya ve meşrulaştırmaya çalışmak, eril zorbalığın her zaman yaptığı şey. Aile içindeki tecavüz vakalarının yatak odası mahremiyeti üzerinden meşrulaştırılıp sıradanlaştırılmasına sıkça tanık olmuyor muyuz?.. Ergin Ataman da belli ki bundan ilham alıyor ve işin içine yatak odası mahremiyetini sokarak yediği haltın üzerini örtebileceğini umuyor. 

“Özel alanda”, yani aile/takım içinde uygulanan şiddetin normal ve kabul edilebilir olduğu, asıl ayıbın bunun dışarıya duyurulmasıyla ortaya çıkacağı algısının yaygınlığı da şiddeti besleyen unsurlardan biri. Şiddet değil, şiddetin duyurulması ahlaksızlık sayılıyor. Dayatılan bu algı, güçlünün zayıfa uyguladığı şiddetin olağanlaşmasına ve kronikleşmesine neden oluyor. 

“Kol kırılır yen içinde kalır” misali, “özel alandaki” şiddetin dışarıya duyurulmaması isteniyor. Oysa böylesi bir şiddet suçtur ve özel alan ya da mahremiyet gerekçesiyle görmezden gelinemez. Şiddeti görmezden gelmek, küçümsemek, önemsememek, olağan kabul etmek de düpedüz suç ortaklığıdır.
Ergin Ataman’ın kendisini savunma adına söylediklerinin, “Erkek değil mi, yeri gelir sever, yeri gelir döver” sözüyle özetlenebilecek, kadın düşmanı zorba anlayıştan ne farkı var?.. 

Güçlünün zayıfa yönelik şiddetinden daha büyük bir alçaklık olabilir mi?.. 

Gelinen noktada hayatı; seyircilik, taraftarlık anlamında sporsuzlaştırmak (özellikle futbolsuzlaştırmak) çok önemli. 

Rantçılıktan, ırkçılıktan, cinsiyetçilikten, şiddetten geçilmeyen bu kokuşmuş ortamı sahiplerine ve bu ortamdan hâlâ keyif alabilen yoz yaratıklara terk edip pislik içinde nasıl debelendiklerini uzaktan izlemenin zamanıdır.

Bu bağlamda, Yunanistan’da yeni hükümetin, şiddet gerekçesiyle profesyonel futbol liglerini süresiz askıya alması, hayatı futbolsuzlaştırma yönünde atılmış önemli bir adım... 

Sağlık, oyun, eğlence, saygı, dostluk, kardeşlik temelinde yükselecek yeni bir spor kültürüne ihtiyaç duyan insanlar çoğaldıkça umudumuz güçlenecek...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa