02 Mart 2015 01:00

Açıklama ortak beklentiler farklı

Açıklama ortak beklentiler farklı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçtiğimiz cumartesi günü, İmralı Heyeti ile Hükümeti temsilen Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ve İçişleri Bakanı Erkan Ala’nın katıldığı basın toplantısında müzakere sürecinin ilerlemesinde “kritik ve çok önemli bir adım” olarak değerlendirilen “Ortak Açıklama” üzerine tartışmalar sürüyor.
Hiç kuşkusuz ki Hükümet, Öcalan tarafından müzakerenin bundan sonraki seyrine ve içeriğine ilişkin olan “10 maddelik ilkeler” dizgesinin Hükümetin temsilcileri önünde okunarak kamuoyuna duyurulması, Başbakan Yardımcısı Akdoğan’ın “Bu açıklamayı önemli görüyoruz” diyerek, bu “10 ilke”ye kamuoyu önünde resmiyet kazandırması müzakere sürecinin geldiği aşama bakımından son derece önemli olmuştur.
Günlerdir kamuoyundaki tartışmalardan da biliyoruz ki, bu 10 maddelik ilkeler dizgesi, ilan edilmiş olmakla tamamlanmış olmuyor. Tersine;
1-) Bu “10 ilke”nin ilan edilmesiyle “müzakerenin yeni başlayacağı” ve müzakerenin çerçevesinin bu ilkelere uygun olması gerektiği,
2-) Hükümetin bu “10 ilke”yi dikkate alarak yapması gerekenleri yerine getirmesi,
3-) Hükümet bu adımları atarsa, PKK’nin Türkiye toprakları içinde silahlı mücadeleye son vereceği, dolayısıyla “10 ilke”nin Hükümete yerine getirmesi gereken yükümlüleri belirttiği anlaşılıyor.
Nitekim PKK Lideri Öcalan’ın, ortak açıklamada yer verilen çağrısında “Asgari müştereğin sağlandığı ilkelerde silahlı mücadeleyi bırakma temelinde, stratejik tarihi kararı vermek için PKK’yi bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum” diyen çağrısının da bu “10 ilke”nin yerine getirilmesine bağlandığı açıktır.
“Ortak Açıklama”dan sonra bile görüyoruz ki, Cumhurbaşkanı ve Hükümet, bu “10 ilke”nin kendilerine bir sorumluluk yüklediğini anlamış değiller; daha doğrusu öyle görünmeyi tercih ediyorlar.
Nitekim Cumhurbaşkanı, ”Ortak Açıklama”dan hemen sonra
yaptığı konuşmada bile “terör örgütü” vurgusu da yaparak şöyle diyor: “Çağrılar güzeldir... Temennim odur ki yapılan açıklamaların arkasında durulur. Silahı bırakması gereken bölücü terör örgütünün mensuplarıdır…Burada ikili görüntü söz konusu. Yalçın Bey ile açıklama yapanların açıklamaları faklı. Eş Başkanın(Selahattin Demirtaş) yaptığı açıklama farklı.(*) Burada iki maymun oynanıyor. Bunların oturmuş bir ilkesi yok…Amaç silahların bırakılmasıdır. Samimiyet testini önümüzdeki günlerde çok daha açık göreceğiz. Uygulama…. Uygulama… uygulama…”
“Ortak Açıklama”yı olumlu karşılayan Davutoğlu; “Yapılan açıklamayı ve onun uygulamasını yakından takip edeceğiz.” dedikten sonra, lafı döndürüp, “Mademki demokrasi inşa edildi, madem ki 28 Şubat’ın, 12 Eylül’ün izleri birer birer siliniyor. Arktık bu topraklarda kimse silah diliyle konuşmamalıdır” diyerek, topu karşı tarafa atıyor. Yani Davutoğlu’ya göre Hükümetin yapacağı bir şey yok! Çünkü o bütün eski antidemokratik izleri yok etmiş!
Evet kimse silahlı mücadele istemiyor. Kimse silahlar konuşmaya devam etsin demiyor. Ama “silahın kullanılmasını zorunlu kılan ortam da ortadan kaldırılsın” diyorlar. Ancak hükümet burada kendi görevlerini dikkate almıyor. Sanki “10 maddelik ilkeler” dizgesi Hükümete yazılmış talepler değilmiş gibi; Hükümet yine ayaklarını bastığı yeri hiç değiştirmeden, sağına dönüp sağ ve sol şoven-milliyetçi çevrelere karşı “çözüm süreci”nin ne kadar önemli olduğunu, “milli birlik ve bütünlüğün ancak böyle sağlanacağı” propagandası yaparken soluna dönüp, Kürtlere, demokrasi güçlerine, Kürt siyasi güçlerine Hükümetin politikalarına karşı çıkmanın “Çözüm Süreci’ne karşı çıkmak olduğu” propagandasına sarılıyor. Ama çözüm sürecinde kendisine sanki hiçbir şey düşmüyormuş gibi davranmaya devam ediyor. Ve her vesileyle de “silahın bırakılmamış olmasını sürecin en önemli” ve “kendileriyle ilgisi olmayan bir şey” olduğunu iddia etmeye devam ediyor.
Kısacası “Ortak Açıklama” yapılmıştır, ama bu açıklamadan tarafların beklentileri ayrı olmaya devam etmektedir.
Ve Meclisten alanlara kadar mücadelenin her alanında halk güçlerinin mücadelesi olmadan Hükümetin demokrasi ve özgürlüklerin geliştirilmesini esas alan bir “müzakere sürecine bağlanması”nın olanaklı olduğunu unutmamak gerek.  

(*) Erdoğan Demirtaş’ı “ilkesizlikle” suçlarken, onun “İç Güvenlik Paketi”nin Meclisten çekilmesi ısrarını ve “10 ilke”nin Hükümete yüklediği sorumluluklara dikkat çekmesini kast ediyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa