Anadolu-Mezopotamya'nın dengbeji
Fotoğraf: Envato
Anadolu ve Mezopotamya topraklarının, ve öyleyse Akdeniz’in, yani Homeros’un o ünlü “Beyaz köpüklü Okenaus“unun 20. ve 21.yüzyıl destan oluşturucusu ve anlatıcısının bir rüzgar atın sırtında, saflarında yürüdüğü sömürülen ve ezilenlerin direnişini yeniden dalgalandırarark “gitmesi“, hem gidiştir hem de değil!
Toplumların sınıflara bölündüğü-sınıflardan oluştuğu dünyamızda, eylemi ve düşüncesiyle toplum yaşamının “gidişatı“ üzerinde etkide bulunacak denli etkin-faal ve öne çıkmış kişi ve kişilerin yapıp-ettikleriyle durdukları yer; yani, büyük ozan-yazarın engin humanizmiyle söylenirse, insanlık davasında tuttukları saf, kendi bireyleri ve bir parçası oldukları toplumlarının tarihi içindeki yerlerini belirlemektedir. Bu yerin “hacmi“nden ziyade, anlamı önem gösterir. Toplum yaşamının ileriye doğru değişiminde eylemi ve düşüncesiyle etkide bulunmuş olmakla kalmayıp, bu etkiyi, fiziki varlığının devamından bağımsız olarak sürdürebilecek denli iz bırakmış olanlar, halklarının yaşamında, yaşam savaşında varlıklarını sürdürdükleri gibi, sonraki kuşaklara bırakılan ve onların üzerlerinden hareketle tarihlerini yapacakları mirasın bir unsuru olmaya da devam ederler.Yaşar Kemal, Kürt-Türk, Rum, Arap, Ermeni, Zaza, Suryani, Keldani, ve daha çok ve daha başka tüm ezilmişlerin, topraklarından sürülmüşlerin, toprakları ve barınakları işgal edilip yağmalanmışların yaşam hikayesini; dertleri ve umutlarını; zalim toprak ağalarına, burjuva devlet terörüne, savaştan nemalanan yağmacılara, insan hakkı ve hürriyeti düşmanlarına karşı kavgalarının destanını, onların iç içe yaşadıkları dağın-taşın, kurdun-kuşun-yer ve göğün tanıklığı ve acı ortaklığında yazarak, ve sömürülüp ezilenlerin kurtuluş türküsünü en gür sesten söyleyerek, halkların yüreğine, umuduna, türküsüne, savaşına, anıları ve geleceğe devrettikleri insani değerler hazinesine adını yazdırdı. Eserinin büyüklüğü ve hacmi, İnce Memed gibi boyun egmez, “Poyraz Musa“ denli hızlı; Fagıye Teyran gibi dengbej; Yunus gibi dil ustası; ve “Koca Çınar“ atfını hakedecek heybetli duruşunun kanıtıdır. Demokrasi mücadelesi, özgürlükler için direniş, halkların ve dillerin eşitliği ve kardeşliği, barış ve dostluk onun yaşam ‘serüveni’ni şekillendirirken, bu fiili eyleminin eserlerindeki somutlaşması, gerçeğin dili ve sesi olmasının kanıtı oldu. Sömürü ve baskıya; işkence ve faşist teröre karşı mücadelede yer alanların her önemli ve kritik dönemde, Yaşar Kemal’in tutumu, eylemi, sözüne büyük bir ilgi göstermiş olmaları, halkın yaşamı ve mücadelesindeki yerini görmek için somut veri olmuştur. Sadece kitaplarıyla, şiirleriyle, hikayeleriyle değil, fiziki varlığı ve eylemiyle de ilerici aydınlara ve emekçilere dayanak olmuş, cesaret vermiştir. Nazım’ın Karayılan’ı gibi, Yaşar Kemal’in İnce Memed’i, egemenlerin zulmüne karşı duyulan korku çemberinin kırıldığı anda, en “korkak insan“nın dahi kahramanca direnen bir savaşçıya dönüşebileceğini söyler; ezilenlere bir çağrıdır bu.
Bundandır ki, sadece Anadolu ve Mezopotamya’nın kadirbilir halkları ve aydınları değil; Akdeniz ve Ege’nin iki yanındakiler de, dünyanın en uzak bölgelerindekiler de, onun büyük eserinden sözettiler ve ondan yararlanmanın önemini bir kez daha vurguladılar. Eserleri 40 dile çevrilen, Türkiye’nin Kürt kökenli en önemli ve büyük yazarı-romancısı-hikayecisi-destancısı, en çok ve en fazla, halkın yaşamı ve mücadelesinin gerçeğiyle içiçeliği ve onun sesi olmayı başarmasıyla ayrışmıştır. Sömürülüp ezilenlerin saflarından gelmiş ve onları asla terketmemiştir. Öyleyse, sömürülüp-ezilenlerin mücadelesi ve sömürüsüz-baskısız bir dünya tahayyüllerini gerçeğe çevirme savaşlarında yer almaya devam edecektir. Sömürülenlerle sömürenler, sermaye ve büyük toprak sahipleriyle işçi ve emekçiler; ezen ve ezilenler arasındaki mücadele sürdükçe, bu mücadeleye harç katıp su taşımış Yaşar Kemal gibi ozan-yazar ve aydınların eserlerinden öğrenilecek, onlardan güç alınacak, halkların birbirlerini izleyecek kuşakları tarafından değerlendirilecek ve yaşatılacaktır.
Dün bizim gazetenin bir köşe yazısında, onun için, “Çukurova aşığı bir köy ozanı, bir masal anlatıcısı, doğa tutkunu bir serüvenci, ezilenlerin sesi, haksızlığa, hukuksuzluğa başkaldıran bir devrimci, halkların kardeşliğini, ana dillerini savunan bir bilge yazar ve düşünür.” diye yazılmıştı; bir diğerinde, “Coğrafyamızın Homeros’u“ deniyordu. “Bir kardeşlik toprağı“ olarak gördüğü topraklarımızdaki “bütün kültürlerin, dillerin ve her doğa parçasının üstüne titrememiz“i isteyen Yaşar Kemal; ve yazılarının “halkımıza birer çağrı“ olduğunu söylemişti. Çağrısına sahip çıkılağından emin olabiliriz. Halkın, emekçilerin, işçi sınıfının yanındaki duruşuyla mücadeleye güç veren Yaşar Kemal, eserleriyle güç vermeye devam edecek.
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40