Erdoğan’ın faizci arkadaşları ?
Fotoğraf: Envato
Öğretmenden dayak yiyen öğrencilerin en yaygın savunması “Öğretmenin vurduğu yerden gül biter” cümlesiydi.
Erdoğan Merkez Bankası Başkanı ve destekçilerini en ağır sözlerle itham ediyor ama hâlâ bir sorun yok açıklamaları yapılıyor. Başka yerlere bağımlı olmakla suçlanan Erdoğan’ın “faizci arkadaşları” muhtemelen Ecevit-Sezer atışmasının ülkeye neye mal olduğunun farkındalığı içinde hareket ediyorlar.
Gelin görün ki Erdoğan bu konuda gayet rahat hareket ediyor ve değil üslubundan pişmanlık duymak, ısrarla , kararlılıkla yaklaşımını devam ettiriyor.
Tartışmanın esası başlı başına bir komedi. Ekonominin karmaşık ve kompleks boyutlarını yok sayıp iktisada giriş bilgisi ile “Faiz düşerse enflasyon düşer” ısrarı aslında hiçbir pratik anlam ifade etmiyor.
İnanç dünyasından da besleniyor gözüken faiz karşıtlığı bu noktada aslında Kur’an’ın mantığı ile örtüşmüyor. Faiz düşerse enflasyon düşer cümlesi, ekonomik deyimi ile tasarruf etmek yani parayı bankada tutmak yerine harcamayı teşvik etme mantığı üzerine oturmaktadır. İslam da faizi reddederken paradan para kazanmayı, parayı biriktirip tekelde tutmayı kötü görür ama ihtiyaç fazlası harcamayı da teşvik etmez hatta bu anlamda tasarrufu tavsiye eder. Üretim tüketim dengesinde İslam ile kapitalizm bambaşka yerlerde durmaktadır.
Piyasadaki durgunluğu harcamayı teşvik ederek aşmaya çalışmak elbette bir yöntemdir ama elde sıcak para olduğu müddetçe. Türkiye ekonomisinin karşı karşıya bulunduğu sorun sadece harcamaları artırmakla aşılabilir nitelikte değildir.
Cari açık, dış ticaret açığı ve nihayet uluslararası piyasalardan kaynaklı gelişmeler, işi bu kadar basit ele almayı imkansızlaştırır. Nitekim bir boyutu ile uluslararası piyasalardan kaynaklansa da dolardaki artış fotoğrafın bütününü görme zorunluluğunu ortaya koymaktadır.
Aslında işin teknik içeriğinden daha önemlisi siyasal karşılığıdır.
Erdoğan içine girdiği yalnızlık duygusu ile en yakın çevresini bile düşman olarak görmeye başlamıştır. Bu ruh hali içinde “faizcilik” suçlaması son derece anlaşılır bir savunma refleksini yansıtmaktadır.
Erdoğan’a karşı gün geçtikçe güçlenen bir cephenin oluştuğu doğrudur ama bunun en önemli sebebi bizzat Erdoğan’ın kendisidir.
Erdoğan ne derse desin bildiğini okumaya devam eden arkadaşları Cumhurbaşkanının canını sıkmaya devam edecekler. O da canı sıkıldıkça arkadaşlarını hedef alan konuşmalar yapmaya devam edecek.
İşin komik tarafı tıpkı başkanlık sistemi ile ilgili sözleri savunmak zorunda kalan hukuk profesörleri gibi iktisat hocaları da Erdoğan’ın cümlelerindeki hikmeti analiz etmeye devam edecek.
- Yazılı olmayan kurallar 11 Nisan 2015 01:00
- Muhalefetin gücü ve farkındalık 04 Nisan 2015 00:57
- Katırlar da ağlar 28 Mart 2015 01:00
- Halife efendimiz aldatılmış hükümsüzdür 21 Mart 2015 00:52
- Ben aday olmazsam kim olmalı? 14 Mart 2015 01:00
- Türkmenistan modeli dururken ne Meksika'sı? 28 Şubat 2015 01:00
- Kavganın büyüğü 21 Şubat 2015 00:52
- En yeni Türkiye 14 Şubat 2015 01:00
- İşlevsiz parlamento, tutarsız başkanlık 07 Şubat 2015 00:52
- Herkes radikal solmuş meğer 31 Ocak 2015 00:53
- Deli deliyi görünce 17 Ocak 2015 01:00
- Kendine Fransız olmak 10 Ocak 2015 00:52