Kabataş: Yalanın delinmiş, anneliğin kutsanmış hali

AKP iktidarı kadınları uyguladığı cinsiyetçi politikalarla sistematik bir ayrımcılığa maruz bırakırken, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmenin de aracı haline getiriyor. Toplumu kadınlar üzerinden kurgulanan yalanlarla ayrıştırma çabasının yanı sıra kadınların bir kısmını diğer kısmına karşı işlenen nefret suçuna da alet etmeye çalışıyor. Yani kadınları kendi içinde de bölüyor.

Gezi direnişi esnasında başörtülü bir kadının Kabataş’ta çok sayıda direnişçi tarafından taciz edildiği iddiası, hem ortaya çıkan MOBESE kayıtlarıyla hem de doğrudan bu iddiayı haber yapan gazetecinin avukatı tarafından yalanlanmasına karşın gerek Erdoğan, gerekse iktidara yakın gazeteciler tarafından ısrarla sahipleniliyor ve sanki gerçekmiş gibi gündemde tutuluyor. Dahası, Erdoğan bu iddiayı “Hani kadın beyanı esastı” diyerek savunuyor. Yani kadın mücadelesinin çok önemli bir kazanımını toplumu kutuplaştırmak için kurgulanmış bir yalana alet ederek değersizleştirmeye çalışıyor. Ve bunu da yine bir kadın üzerinden yapıyor. 

Hatırlatmak lazım ki; eldiven, deri pantolon, idrar gibi oldukça sürreal unsurlar içermesine rağmen bu iddia ilk ortaya atıldığında Gezi direnişçileri kadın beyanını esas kabul etmiş ve “saldırıya” karşı protesto eylemleri düzenlenmişti. Ancak siyasal iktidar elinde saldırının görüntüleri olduğunu ve bunları yayınlayacağını söylediği halde, aradan 2 yıla yakın bir süre geçmesine rağmen herhangi bir görüntü yayınlayamadı. 

“Oğlum ekmek almaya gidiyordu” diyen bir başka kadının sade beyanı değil yaşadığı evlat acısı hiçe sayılıp meydanlarda yuhalatılırken, Kabataş yalanına alet edilen kadının ise hem beyanı hem de anne olma özelliği dolayısıyla taltif edilmesi; siyasal iktidarın ayrımcılık potansiyeli kadar anneliğe bakışındaki fırsatçılığı da ortaya koyuyor.

AKP, kadının eşit ve özgür bir yaşam talebini anne olma tercihinin alternatifiymiş gibi lanse ediyor. Neo-liberal saldırganlığa omuz vererek; tüm iradesi denetim altına alınmış, işlevi doğum ve bakım yapmakla sınırlandırılmış, toplumsal statüsü ve emek gücü görünmez hale getirilmiş bir kadın modelini “anneliğe övgü” ambalajı içinde yaygınlaştırmaya çalışıyor. Bununla beraber kadınların anne olma tercihini bunu tercih etmeyen kadınlara karşı nefret suçu işlemenin, feminist kadınları hedef göstermenin yani yaşam tarzını beğenmediği kadınları ötekileştirmenin aracı haline getiriyor. Ancak ayrımcılık bununla da sınırlı değil. Görüyoruz ki, AKP iktidarı anne olmayı tercih eden kadınları da kendi içinde “makbul” olan ve olmayan anneler olarak bölmeyi sürdürüyor.  

Evrensel'i Takip Et