8 Mart, mücadele ve zihniyet
Fotoğraf: Envato
8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü, dünyanın hemen her yerinde ve Türkiye’nin her yanında coşkulu gösterilerle kutlandı.
Dün, dünyanın başlıca kentlerinin meydanları ve caddeleri, hem sömürü çarkının doymak bilmez dişlileri arasına atan kapitalizmden hem de kendilerini ev köleliğine mahkum eden gelenek- görenek ve dinlerin tutumundan bunalan kadınların öfkeli çığlıklarıyla doldu.
Hiç kuşkusuz Türkiye; kadın emeğinin kapitalist sömürüsünün dizginsiz biçimde sürmesinin yanında, gelenek göreneğin, “muhafazakar toplum inşası” amacının hedefi olarak vahşi cinayetlere varan kadına yönelik şiddetin envai çeşidinin yaşandığı bir ülke. Bu genel gidişata Kürt ulusal mücadelesinin uyandırdığı bugüne kadar baskıların en ağırının hedefi olmuş olan Kürt kadınların mücadelesi de eklendiğinde Türkiye, kadınların çok yönlü bir biçimde baskılandığı gibi çok yönlü bir biçimde ayağa kalktığı bir ülke de olmaktadır.
Onun içindir ki başta AKP Hükümeti olmak üzere merkezi ve yerel yönetimler, bir yandan kadınların sorunlarına en ileriden sahip çıkıyormuş gibi görünürken aslında kadınların sorunlarının istismarında sınır tanımayan bir çizgi izlemektedir.
Onun içindir ki ülkenin her şeye karışan ve her konuda “uzman” olan Cumhurbaşkanı, onca işinin arasında, ikide bir kadınların “mini etekleri”ne, “dekolte giyinmeleri”ne çatıp kadınları gerici siyaset piyasasının malzemesi yapmaya devam etmektedir.
Onun içindir ki Cumhurbaşkanı onca işinin arasında 8 Mart’tan bir gün önce bile, “Kadın erkek eşit değildir” fetvasını yineleyip, kadınla erkeğin biyolojik eşitsizliklerini kanıt olarak gösterip cins eşitsizliğini savunmaya devam etme ihtiyacı duymaktadır.
Çünkü Türkiye, kadınların; gerek kadına yönelik şiddet, gerekse cins ayrımcılığına karşı mücadelelerinin en dolaysız biçimde gündemde olduğu bir ülkedir. Ki bu yüzden dün Türkiye, Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün en kitlesel ve en coşkulu karşılandığı ülkelerden birisi, büyük olasılıkla da birincisi oldu.
Başlıca kentlerde, hatta büyük kentlerin pek çok semt ve mahallelerinde, son bir hafta boyunca süren 8 Mart etkinlikleri dün, kentlerin caddelerini ve meydanlarını dolduran öfkeli ve coşkulu mitinglere dönüştü.
Her çevreden kadınlar ortak taleplerini haykırdılar:
* Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin durdurulması için gerekli önlemler alınsın,
* Devlet ve Hükümet yetkilileri, kadına şiddeti besleyen söylemlerine son versin,
* Kadına yönelik suçlarda “af”, “iyi hal” ve “tahrik” indirimlerine son verilsin,
* Kadın Bakanlığı kurulsun,
* Her alanda, pozitif ayrımcılığı göz ardı etmeden, kadın erkek eşitliğini sağlayacak politikalar hayata geçirilsin,
* Kadını esnek çalışmanın malzemesi yapan “Aile Paketi” geri çekilsin,
* Eşit işe eşit ücret ödensin,
* Her mahalleye, her işyerine kreş zorunluluğu getirilsin,
* Savaş ve zorunlu göç mağduru kadınların sorunları çözülsün, … gibi talepler dile getiren kadınlar, özellikle de son günlerde gemi azıya alan kadına yönelik şiddete, kadın cinayetlerine karşı öfkelerini haykırdılar.
Dün Başbakan Davutoğlu, 8 Mart vesilesiyle “kadına yönelik şiddete karşı mücadele” için bir “program” açıkladı.
Bu, artık sırf laftan ibaret birtakım “cek”, “cak”la biten “önlem maddeleri”nden oluşan, bilinen “Davutoğlu programları”ndan (Şeffaflık Programı, Tasarruf Programı,… gibi) birisiydi.
Ve elbette bu önlemlere dair ayrıntıları önümüzdeki günlerde tartışacağız.
Davutoğlu, “önlemleri” sıraladıktan sonra, “Asıl sorunun zihniyet sorunu olduğu” vurgusunu yaptı. Ve bu konuda da “toplumu eğiteceklerini” ilan etti. Ama Davutoğlu’nun ve Hükümetinin zihniyetini dikkate aldığımızda insanın aklına ilk gelen “İnşallah zihniyet eğitimini Davutoğlu ve Hükümeti yapmaya kalkmaz” oluyor. Çünkü; kadına yönelik şiddetin arkasındaki zihniyet bizzat Davutoğlu’nun ve Hükümetinin bayraktarlığını yaptığı, eşitliğin kadının fıtratında olmadığını iddia eden kadınla erkek arasındaki eşit hakka sahip olmayı reddeden, kadınları gelenek ve göreneğin pençesine iten zihniyettir!
8 Mart’ta kadınların alanlara da yansıyan taleplerine bakıldığında, asıl zihniyet değiştirmesi gerekenlerin Erdoğan, Davutoğlu ve onların izinde yürüyenlerin olduğu da çok daha açık biçimde görülmektedir.
8 Mart öğretmeye devam ediyor.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00