Hep derdik ya, ligin eski tadı tuzu yok. Rekabet kalmadı, keyif vermiyor. Şampiyonun adı belli zaten. Bu sene değil dikkat ederseniz. Son 11 haftaya, 3 takım omuz omuza mücadele halinde giriyor. 3 Genç Teknik Direktör. Hamzaoğlu, Biliç, Kartal. Sansasyon peşinde değil hiç birisi. Gerilimi yaratma değil, yok etme peşindeler. Ellerinde 5-10 sene öncesinin şaşaalı kadroları yok. Hatta son yıllarda üç büyüklerin bütünsel olarak en mütevazı oyuncularla sürdürdüğü lig olsa gerek. Güzel çocuklara, güzel top oynatıyorlar. Kavga etmiyorlar. Ama hâlâ yavan futbol. Zira futbol asla sadece futbol değil. Başta Simon Kuper, tüm ustalara selam olsun. Doğru sözün değeri bin yıl biliniyor.
Farklı beklentilerle aynı ekrana bakıyoruz. Yeşil çim kokusuna ara vereli çok oldu. E-bilet, çok yazdım bu konuyu çok yazılası bir tuhaflık çünkü. E-bilet tüm yan etkileriyle birlikte futbolseverin ayağını tribünden kesti. Muhalif taraftar gruplarını tribünden uzaklaştırmak istediler. Karşılığında yandaş gruplar da maçlara gelmez oldu ama o da işin nazar boncuğu artık. Otoriter sıkça kendi evlatlarını da yer. Adettendir. Vatan sana canım feda kültürüyle yaklaşmak gerekir.
Beklenti diyorduk. Futbola, tribüne hayatın bir parçası olarak bakan gruplar var. Acıyı, sevinci, dayanışmayı orada dile getirmek isteyenler. Tribündekilere tehlike gözüyle bakanlar var. Çok değil iki hafta önce İzmir polisi, Altay maçından sonra tribünü terk etmekte olan Göztepe taraftarına ağır biçimde saldırdı. Taraftarın utanç koridoru adını verdiği şiddet koridorundan geçirdi. Taraftar denek tahtası olsa gerek, hemen arkasından bu sıkıyönetimi il geneline yaydı İzmir Valiliği. Şehirdeki her türlü bir araya gelmeyi yasakladı. Valiliğin futboldan beklentisi ordu milli takımı maçı izleyen muvazzaf askerler kadar nizami taraftar gruplarından ibaret.
Yayıncının, popüler medyanın beklentisi olay. İyi ya da kötü. Yeter ki olay olsun. 9-8 bitsin maç. 7 kırmızı kart çıksın. Taraftarlar birbirine girişsin. Sıra dışı haber olsun. Hakem düdükleriyle maça damgasını vursun. Yıllarca unutulmayacak bir derbi yaşansın. Şok beyanatlar, flaş açıklamalar, ağır sözler çıksın ağızlardan. Bu derbi maçta olay olmadı. Kırmızı kart yok. Tartışmalı hakem kararı, neredeyse yok. Sayılmayan gol yok. Verilmeyen penaltı yok. Temiz bir maç, temiz bir gol. Medyaya yetmedi. Beklentileri karşılamadı.
Taraftarlar da medya tarafından öylesi şartlanmış ki, normali bekleyemiyoruz. Milyonlarca kişi Burak Yılmaz’ın şutunun havada görünmez bir tel ya da kara büyü ile engellendiğini tartışıyor ciddi ciddi. Ülkede yaşanan bütün tuhaflıklardan sonra, kimse de çıkıp “Yahu olur mu böyle bir şey” diyemiyor. Normal bir maçtı, oynadık yendik, oynayamadık yenildik sadeliğinde bir algı kalmamış. Beklenti mucizelerde.
Galatasaraylılar, 16 yıldır ha bitti ha bitecek denilen bir seriyi noktalamayı, rakiplerinden birisini şampiyonluk yarışından dışarı atmayı bekliyorlar. Olmuyor. Fenerbahçeliler, iyi bir oyun, rahat galibiyet bekliyor. Beklentileri 80. dakikadan sonra, geç ve zor biçimde geliyor. Günün en mutluları onlar. Beşiktaşlılar, madem Fener yendi bari iki farklı yensin de lider olalım istiyorlar. Onlar da beklentilerine ulaşamayanlar grubuna katılıyor.
Kadınlar, kendi günleri 8 Mart’ı ele geçiriyor. Türkiye’nin her yerinde, senede bir gece işgal ediyorlar sokakları. Şiddetin ve özgürlük mücadelelerinin anlaşılmasını bekliyorlar. Tam da o esnada kadına karşı şiddeti kınayan pankartla çıkan takımların, 90 dakika sonunda olup biten her şeyin “koymak-koyulmak” eksenine oturmasını, bunun canlı yayında bangır bangır verilmesini beklemiyorlar. Ülke, tüm vasatlığıyla beklentileri yıkıyor. Maç, kadınlara karşı işlenen sıradan bir utançla son buluyor.
Evrensel'i Takip Et