‘Kol bükerek’ yönetme budur işte!
Fotoğraf: Envato
Önceki gün AKP’nin milletvekili aday adaylığından çekilen Hakan Fidan aynı gün yeniden MİT Müsteşarlığına atandı!
Oysa Hakan Fidan, 8 Şubat’ta MİT Müsteşarlığı’ndan istifa ederek, 7 Haziran seçiminde AKP’den milletvekili seçilmek için aday olmuştu.
Ancak Hakan Fidan’ın milletvekili adaylığına Cumhurbaşkanı Erdoğan karşı çıkmış, “Hakan Fidan’ı Ben MİT Müsteşarlığına getirdim. Bana rağmen milletvekili adayı olmasına kırgınım!” demiş, o günden bugüne de çeşitli vesilelerle Fidan’ın vekil olmasına karşı olduğunu söyleyegelmişti.
Elbette Hakan Fidan kendi kafasından ve kimseye danışmadan ve “herkes rağmen” aday olmamış, Başbakan Davutoğlu ile görüşerek ve onun da onayı, belki de teşviki, hatta isteği ile milletvekili aday adayı olmuştu.
Bu süreç içinde de Davutoğlu’nun, Fidan’ı Dışişleri Bakanı yapmak için MİT’ten istifasını milletvekili adayı olarak siyasete girmesini planladığı da herkesçe bilinen bir gerçek olmuştu. Hatta Davutoğlu’ya yakın kimi “bilenler”, bugüne kadar “Erdoğan’ın yakın adamı” olarak bilinen Fidan’ın aslında Davutoğlu’nun yetiştirdiği, ona en yakın kişi olduğundan kalkarak, olup biteni Davutoğlu’nun bir “operasyonu” olduğunu savunmuşlardı! Ki, gerçeğe en yakın şey de buydu.
Söylenenler söylenmemiş, olanlar olmamış gibi, Hakan Fidan önceki gün milletvekili aday adaylığından istifa ettirilip MİT’e yeniden Müsteşar yapıldı.
Yapıldı yapılmasına da; artık, “Davutoğlu Başbakan olarak Hükümetin başı, onun başında olduğu Hükümet de Türkiye’yi yönetiyor” denmesine kim inanır?
Bırakalım Erdoğan’ın her önemli gelişmeye müdahale edip kendi kararını dayatmasını, Hükümeti iki ayda bir sarayında toplayıp ayar vermesini ama “Fidan olayı” ile Davutoğlu ve Hükümetinin bir devlet memuruna bile şu ya da bu görevi veremediği bir iktidar olduğu ortaya çıktı!
Yani Erdoğan sadece ülkenin Cumhurbaşkanı değil AKP’nin Genel Başkanı ve Başbakan olmaya da devam ediyor. Başbakanlıktan başlayarak bütün diğer görevler ve görevliler ise teferruattır!
Şu açık ki, “Hakan Fidan vakası” üstünden Erdoğan; hem Davutoğlu’nun, hem Hükümetin, hem de Hakan Fidan’ın kolunu bükmüştür! Ama Erdoğan, aynı zamanda yasaların da kolunu bükmüştür! Çünkü hem muhalefet sözcüleri hem de az çok tarafsız hukukçular Fidan’ın MİT Müsteşarlığına yeniden atanmasının 657 Sayılı Devlet Personel Yasası’daki hükümlere açıkça aykırı olduğunu söylemektedir.
Başbakanın ve Hükümetin itibarı kadar yasanın da Cumhurbaşkanının çok umurunda olduğu söylenemez. Tersine böyle, kendi isteklerine şu ya da bu biçimde uymayan en yakınlarının bile kolunu bükerek, “Güç bende!” gösterisi yaptığı, bunun bir siyaset tarzı olarak benimsediği, “Beni başkan yapın kurtulun yoksa sizi sürüm sürüm süründürürüm” mesajı verdiğini söylemek bile abartı olamaz.
Evet Erdoğan “kol bükerek” boyun eğdirmeyi, bütün diktatörler, diktatörlük heveslileri gibi, bir yönetim tarzı olarak benimsemiştir. Ama Erdoğan’ın da “kolunu bükemedikleri” vardır!
Nitekim aylardır, “faizlerin yüksek olmasını” ekonominin başlıca sorunu ilan eden, ekonomi yönetimini ve MB yönetimini “dış güçlere bağlı” ilan eden Erdoğan ve ekonomi ulemasının, haftalardır sürdürdükleri, “Faizleri düşürün. Düşürmeyen haindir!” afra tafrasından sonra dün Hükümet içindeki Erdoğan’ın en radikal sözcüsü durumundaki Bakan Zeybekçi, “Artık faizlerin düşürülmesinde ısrarlı olmadıkları”nı açıklamıştır.
Dün Davutoğlu, Ekonomik Koordinasyon Kurulunu “Doların önlenemeyen yükselişini önleyecek önlemleri görüşmek” üzere topladı.
Öyle anlaşılmaktadır ki, Hükümet önlemleri konuşurken aynı zamanda bugün Erdoğan’ın huzuruna çıkacağı belirtilen Başçı için de “dosya” hazırlıyor.
Bunlar da gösteriyor ki, “herkese” gücü yeten, “kol bükme şampiyonu” “kudretli zat”ın gücü dolar ve faize yetmemektedir!*
Bu konuda Türkçede çok güzel bir deyim var: Dinsizin hakkından imansız gelir!
(*) Doların pariteden gelen fiyatının 2.40 TL olduğunu hesaplayan uzmanlar geri kalan 20-25 kuruşluk farkın Erdoğan’ın MB ile polemiğinden doğduğunu belirtiyor. Ki, bunun ekonomiye getirdiği yükün 80-90 milyar TL olduğu hesaplanıyor.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00