13 Mart 2015 01:04

Ne istiyorsun?

Ne istiyorsun?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP Hükümeti ve HDP heyeti tarafından Dolmabahçe’de yapılan ve taraflarca farklı anlamlar yüklenen ortak açıklama konusunda toplumun değişik kesimlerinden çeşitli tepkiler geliyor. Milliyetçi, ulusalcı kesimlere bakılırsa “vatan elden gidiyor, AKP ve HDP aralarında gizli anlaşmalar yapmış durumdalar.” Solculuğu ulusalcılıkla harmanlamış olanlara göre ise ortada “yaraları çürümeye başlayan hastaya -AKP Hükümeti- bir ünite kan” vermek üzere yapılan bir “anlaşma” var ve “HDP’nin solculuk macerası erken iflas” etmiş –Sol, Güler- durumdadır. 

Birde Ertuğrul Özkök gibi “beyaz Türkler” var. Parlak yazma yeteneklerini sonuna kadar kullanarak “Kürtlere ayrıcalık tanındığını” kanıtlama peşinde koşuyorlar. Şu yazılanlara bir bakalım: “Arkadaş, Kürtlere ne veriyorsan, hangi hakkı, hangi güvenceyi tanıyorsan, aynısını ben de istiyorum...” Bunlar pek masum satırlara benziyorlar değil mi? Ama Özkök’ün niyetinin ne olduğunu anlamak için şu satırları da okumak gerekiyor:  “Bu anayasanın sadece “yüzde 43 artı Kürtlerin değil, bütün Türkiye’nin anayasası olması için yazımına bende katkıda bulunmak istiyorum... vb.” (AKP’ye oy vermeyen bir Türk’ün dilekçesi Hürriyet 3 Mart)

Kürt siyasi hareketi ülkenin demokratikleştirilmesini ve demokrasi içerisinde Kürtlerinde eşit haklara sahip yurttaşlar olarak yer almasını savunuyor. Özerklik sorununa gelince, bunun da tüm ülkede yerel yönetimler düzeyinde uygulanabileceğini ileri sürüyor. Tek cümle ile ifade edecek olursak, ortak bir vatan, demokratik bir yaşam, bunun anayasal ve yasal güvencelere kavuşturulması temel istekleri durumunda. Bay Özkök’e hatırlatmak gerekir ki, bugün Kürt çocukları okullarda kendi anadilleri ile eğitim göremiyorlar, Kürt vatandaşlar devlet dairelerindeki işlerini kendi anadilleri ile takip edemiyorlar, Özkök’ün Türk olarak yaptığı şeylerin hiç birini onlar Kürt olarak yapamıyorlar. Eğer bu haklar Kürtlere tanınırsa bu onlara ayrıcalık vermek mi oluyor? Yoksa bunlar en doğal hakların teslim edilmesi midir? 

Peki Kürtlere bu hakların tanınması durumunda “beyaz Türkler” hangi haklarını kaybediyorlar? Kaybettikleri tek hak ezen ulus olma hakkıdır! Kürtler üzerinde ayrıcalıklara sahip olma hakkıdır, Kürtlere her yoldan zülmetme hakkıdır! Hangi vicdanlı ve onurlu Türk bu tür “haklarla” gurur duyabilir ki? Eğer Kürt Sorunu –bu hükümetin niyetleri bir yana- demokratik bir çözüme kavuşturulabilirse Türklerde bütün dünya halklarının nezdinde baskıcı, zalim, zülmeden bir ulus olmaktan çıkacaklardır. Bay Özkök, sen yurtdışı seyahatlerinde bu sorulara muhatap olmadığın çevrelerde geziyorsan da, ilerici, demokratik çevrelerle muhatap olan her Türk bu soruların muhatabı oluyor. “Çözüm sürecine” inandığını söylüyorsun, ama hükümet gibi sen de eşit haklara dayalı, demokratik bir çözümü kabul edemiyorsun. Kürtlerin bu yöndeki talepleri sana “ayrıcalıklar talep etmek”, bir “Türk Sorunu” yaratmak, AKP Hükümeti ile ortak “iş kotarmak” anlamına geliyor.    

Oysa son açıklamanın ne anlama geldiğini Kürtler açık seçik ortaya koydular. Kürt siyasi hareketi ortak açıklanan 10 maddenin bir “niyet beyanı” olduğunu, mevcut durumun “tahkim edilmiş bir çatışmasızlık” yönünde atılmış adım olduğunu, “bunların müzakere edilmesi gereken başlıklar olduğunu” açıkça ortaya koyuyor. Sadece bunu ortaya koymuyor hükümetin seçim vb. çıkarlar için mevcut süreci heba etmesini, çözüm için somut adımlar atmamasını eleştiriyor. Açıkçası müzakere sürecine evrilememiş görüşmeler süreci mücadele süreci olarak devam ediyor. AKP Hükümeti ise günü kurtarma peşinde ve bütün bunları, her ne kadar sonuna gelinmekteyse de bir oyalama süreci olarak değendirmek istiyor.

Bütün bunlara karşın, politik gelişmeleri az çok takip eden hemen her vatandaş artık çok iyi biliyor ki, ister AKP Hükümeti olsun, isterse başka bir hükümet olsun Kürtlerin hak ve özgürlüklerini elde etme mücadelesi devam edecek ve bunun için karşıda kim oturuyor olursa olsun görüşmeler de müzakereler de, mücadeleler de sürecek. Türkler açısından ise şu sorun, en azından Türklerin sağ duyulu, vicdanlı kesimlerinde daha da yaygınlaşıyor ve güç kazanıyor: Kürt Sorunu artık çözülmelidir, Kürtler ayrılık istemiyorlar, onların demokrasi talepleri bizim de taleplerimiz, bu ülkeyi birlikte özgür ve demokratik bir ülke haline getirebiliriz vb.

Kürt Ulusal Hareketi’nin sürdürdüğü mücadelenin ne anlama geldiğini anlamak bazı ilerici, demokrat, solcu çevreler için neden bu kadar zor? Eğer bu kesimler kendilerini ezen ulus şovenizminin etkilerinden kurtaramıyorlarsa, sözde anti-emperyalizmlerini “emperyalizmin oyunları” ile sınırlıyorlarsa, laiklik anlayışlarını ezilen ulusun hareketinde dinsel gericilikle uzlaşma görme ile sınırlıyorlarsa, demokrasi mücadelesini dışlayan bir sosyalizm anlayışına sahipseler doğal olarak Kürt Sorunu karşısında doğru bir tutum alamayacaklardır. Bunlar için her yol Kürt Siyasi Hareketini mahkum etmeye çıkıyor. 

Oysa siyasi demokrasiyi, tutarlı bir demokratizmi ve laikliği savunmanın, ezilen bir ulusun, halkın, eşit demokratik haklara sahip olması ve tüm ülkenin demokratikleşmesi anlamına geldiğini anlamak hiçte zor değildir. Bütün bunlarla mevcut AKP Hükümeti uzlaşmaz bir karşıtlık içindedir. Ancak Kürt Ulusal Hareketi ile birlikte verilecek bir demokrasi mücadelesinin AKP hükümetini geriletebileceğini görmek gerekiyor. Eğer siyasette güç ve güç ilişkileri önemliyse, ki aksi düşünülemez, buna uygun davranmak gerekiyor.

Bugün demokrasi mücadelesini ilerletmenin, Kürtlerin eşit haklara kavuşmasının başka bir yolu bulunmuyor.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa