Sinemanın Yaşar Kemal’i
“1925-33 yılları arasında Toros Dağları’nda yüz elliden fazla eşkıya dolaşırdı; hikâyesini ettiğimiz İnce Memed bunlardan biriydi.” diyordu Yaşar Kemal, “İnce Memed” romanının girişinde. (Dördüncü Baskı, Remzi Kitabevi 1960)
Romanı İstanbul’da yazan Yaşar Kemal’in esin kaynağı ailesindeki ve yakın çevresindeki eşkıyalar olmuş. Sonrasında bir buçuk milyona yakın satan roman ilk kez Ertem Eğilmez, Refik Erduran ve Haldun Sel’in ortakları olduğu Çağlayan Yayınevi tarafından basılmış.
Romanın sinema filmi haklarını Kemal Film ve yönetmen Osman Fahir Seden alır. Kemal Film ‘İnce Memed’ için o döneme göre oldukça büyük bir telif bedeli öder; ancak yazılan senaryonun filme çekilmesine Türkiye Film Sansür ve Denetim Kurumu/Kurulu izin vermez.
“Kemal Film’in Yaşar Kemal’le anlaşması bitince romanın sinema filmi haklarını satın alan yabancı film şirketleri romanı uyarlamaya çalışırken Oscar ödüllü Elia Kazan ile Peter Ustinov’la, ikisi de Oscar ödülüne aday gösterilen Nicholas Ray ile Akira Kurosawa’yla ve dünya sinemasının en büyük ustalarından Joseph Losey ile işbirliğine girişir.”
Bu arada, “İnce Memed” Türk sinemasında konusu en çok yağmalanan romanlardan biri olur. Yaşar Kemal’e telif hakkı ödemekten kaçınmak için bunu yapanlar da telif hakkı 20Th Century Fox Şirketi’nin elinde olduğundan bu yolu seçenler de Yaşar Kemal’in ve romanın ününden yararlanmışlardır. Sinemamızda ‘İnce Cumali’den ‘İnce Memed Vuruldu!’ya kadar çok sayıda ‘Korsan İnce Memed’ uyarlaması vardır. Yasal tek ‘İnce Memed’ uyarlamasını yönetmen ve senaryo yazarı olarak gerçekleştiren Peter Ustinov filmde Abdi Ağa’yı da canlandırır.
Yaşar Kemal’in başka eserleri de senaryolaştırılır, filme alınır. Bazı filmlerin senaryo yazımına da katkıda bulunur Yaşar Kemal; film senaryoları yazar.
İnce Memed’in yayınlandığı yıl (1955), Lütfi Akad Yaşar Kemal’in öyküsünden senaryolaştırdığı Beyaz Mendil’i çeker. “Birbirlerini delice seven Alacaköylü Hasan’la Örenköylü Zeliha’nın hikâyeleri. Ne var ki iki köy ve iki aile arasında düşmanlık vardır. Bu düşmanlık filmin finalinde birbirlerini seven âşıkların ölümleriyle sona erer. “Köy çevresinin ustalıkla sergilendiği ve Fikret Hakan’ın oyuncu olarak ilk tırmanışını gerçekleştirdiği filmin, dönemin eleştirilerine göre Romeo Jülyet’le bazı benzeşmeler taşıdığı ileri sürülür. Akad bir bölümden sonra öyküyü bir takip gerilimi üzerine oturtur. İnce hastalığa yakalanan Zeliha’nın kurtuluşu, yavuklusu Hasan’ın köküyle birlikte çıkardığı çam ağacında araması bir umudu simgelemesi açısından filmin en ilginç sahneleridir. Alman oyuncu Ruth Elimbeth’ın canlandırdığı Zeliha, çam ağacının dikilen yerde kurumasıyla yaşamını yitirecektir.” (Agâh Özgüç, 100 Filmde Türk Sineması)
“Yaşar Kemal’in, Erskine Caldwell’in, House in the Uplans romanından uyarladığı Kara Çalı 1956’da Sami Ayanoğlu’nun senaryo yazarlığı ve yönetmenliği ile sinemalaştırılır. Afişlerde eser yazarı olarak Sami Ayanoğlu yer alırken senaryo yazarı olarak da Yaşar Kemal gösterilir. (Orhan Ünser, Kelimelerden Görüntüye)
Ziya Metin 1957 yılında Yaşar Kemal’in Sarı Sıcak kitabında yer alan Dükkâncı öyküsünü temel alarak senaryosunu yazdığı Namus Düşmanı adlı filmi çeker. Yaşar Kemal’in adı afişte de yer alır. Sinema tarihçisi Nijat Özön, Sinema El Kitabı adlı yapıtında filmden sansürün hışmına uğrayan gerçekçi köy filmi diye söz eder ve “sinemamızda taviz vermemeye çalışan ilk tam gerçekçi film denemesi der.
Atıf Yılmaz, 1959 yılında senaryosunu Halit Refiğ ve Yılmaz Güney’le birlikte yazdığı Alageyik filmini çeker. Kaynak Yaşar Kemal’in Köroğlu, Karacaoğlan ve Alageyik Efsanesini anlattığı Üç Anadolu adlı kitabıdır. Alageyik, 1969 yılında Süreyya Duru tarafından ikinci kez filme çekilir. Bu kez başrollerde Cüneyt Arkın ve Mine Mutlu vardır.
Atıf Yılmaz Alageyik’le aynı yıl yine Yaşar Kemal’in eserinden Karacaoğlan’ın Kara Sevdası adlı filmi de çeker. Senaryo Atıf Yılmaz, Halit Refiğ, Yılmaz Güney ve Yaşar Kemal tarafından yazılır. Atıf Yılmaz, senaryosunu Yaşar Kemal ve Ayşe Şasa ile yazdığı Yaşar Kemal eseri Murad’ın Türküsü’nü de 1965’te filme alır.
Yaşar Kemal eserlerinden Ölüm Tarlası/Ölüm Korkusu (Atıf Yılmaz, 1966), Beşikteki Miras (O. Nuri Ergün, 1968), Urfa İstanbul (O. Nuri Ergün, 1968), Bebek (Güneş Karabuda, 1973) Ağrı Dağı Efsanesi (Memduh Ün, 1975), Yılanı Öldürseler (Türkan Şoray, 1981), Yer Demir Gök Bakır (Zülfü Livaneli, 1987), Menekşe Koyu (Barbro Karabuda, 1991) sinemaya uyarlanır.
Harun Ceylan, Zülfü Livaneli tarafından sinemalaştırılan Yer Demir Gök Bakır üzerine yazdığı, “Perdeye Düş’en Ak: Yer Demir Gök Bakır” başlıklı yazısında (Roman ile Film Mukayesesi) şunları yazar:
“Yaşar Kemal’in birçok eseri Yeşilçam yönetmenlerinin ilgisini çekmiş ve bu eserlerden bazıları, Yaşar Kemal’in de senaryolaştırmadaki bizzat katkısıyla filme alınmıştır.
Bu uyarlamalardan kimisi başarılı, kimisi başarısız bulunmuştur. Bu durumun nedenlerinden birisi şöyle açıklanabilir: Yaşar Kemal yapıtlarının karakteristik özellikleri arasında, destansı öğelerle örülü olmaları ve kahramanların baskı ve zulüm unsurlarına karşı ayaklanıp mücadele vermeleri sayılabilir. Yaşar Kemal, roman kahramanlarının özellikle böyle bir karaktere sahip olmalarını şu şekilde açıklar: ‘Demek ki bu dünyada mecbur olan kişiler var diye düşündüm gençliğimde. Sonra düşündükçe, okudukça dünyanın Sakarya şeyhi gibi, baş kaldırmaya mecbur kişilerle dolu olduğunu gördüm. Dünyamızı bu baş kaldırmaya mecbur kişiler yapmış, yapıyordu. Bu baş kaldıran kişiler insanlığın özüydü. Ve dünyayı onlar değiştirerek bu duruma getirmişlerdi. Bundan sonra da onlar dünyamızı değiştirecek, geliştirecek, kötülüklere karşı koya koya ileriye, daha insanca yaşanacak bir dünyaya götüreceklerdi.”
Yaşar Kemal’in eserlerindeki bu özellik, bir filmin başarısı için olumlu bir etkendir. Zira seyirci; sisteme, düzene baş kaldıran filmin kahramanıyla kendisini özdeşleştirir ve hayatında öfke duyduğu, ama çözümünde çaresiz kaldığı durumlar karşısında hissettiği acizliğin ve kimi hâllerde korkaklığın film kahramanı tarafından yerle bir edilişiyle rahatlama duyar. Fakat tam da aynı özellikten dolayı eserlerdeki destansı anlatımlardan kurulu dünyanın sinemasını yapmak elbette ki çok zordur.”
Evrensel'i Takip Et