16 Mart 2015 00:52

Önce, Rüştü Erdelhun kim?

Önce, Rüştü Erdelhun kim?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Asker. I. Dünya Savaşı’nın patlak verdiği yıl asteğmen olarak Harpokulu’nu bitiriyor. Kafkas Cephesi’nde, ne kadarsa o kadar, savaşıyor. İzmir’de Silah-Teslimat Komisyonu’nda görevliyken, sonuna gelindiğini görüyor ve Nisan 1921’de Anadolu’ya geçip Kurtuluş Savaşı’na katılıyor, İstiklal Madalyası var.
‘45’te general oluyor. İstanbul Tetkik Kurulu üyeliği de yaparak yükseliyor ’58 Ağustos başında Kara Kuvvetleri Komutanı, güvenilir adam bulma sıkıntısı nedeniyle, sonuna doğru da TSK’nın en üst komutanı oluyor. 10. Genelkurmay Başkanı.

Subayların fazla hoşlanmadıkları komutanları da olmuştur, hatta çekişme neredeyse adettendir; ancak Erdelhun özeldir: Komutasındakiler tarafından yakalanıp tutuklanarak yargılanmış ve idam cezasına çarptırılmış tek komutandır.

Bayar-Menderes rejiminin çöktüğünü görmemiş, şeflere sadakatte kusur etmemiştir.

Tabii ki ordu demek sadakat, emirlere riayet demektir. Emir-komuta zinciri istisnasız her ordunun belkemiği, olmazsa olmazıdır. Roma’da köle sahipleri, feodal Avrupa’da aristokrasi, Osmanlı’da başında Sultan’ıyla merkezi feodalite, modernitede burjuvazi çıkarlarının garanti altında oluşunu en başta emirlerindeki silahlı birliklere bağlamışlardır. Emirin demiri kesmesi şarttır. Ama bir de ekip çekişmeleri vardır –dünya nimetlerini paylaşma hep zor olmuş ve rekabetten kaçınılamamıştır. Pazardaki rekabet, daima, gelmiş sarayların, karargahların kapılarına dayanmıştır. Bizans ve Osmanlı saray entrikaları hatırlansın.

Amerikalıların umudunu tüketip Rusya’ya yanaşmanın daha lafını ettiğinde Menderes’in ipi çekilmiştir.

Erdelhun’un taraf değiştirme şansı olmuş, ama kullanmamıştır. Darbeciler başlarına geçmesini önermişler, “demokrasi” adına kabul etmemiş; ABD’nin rejimin arkasından çekilmesine kurban gitmiştir. “Demokrasi” ve “siyasete karışmama” temalı tutumu Ergenekon ve Balyoz dönemlerinin Başkanı Özkök’ünkü gibidir. Fark, Amerikan pozisyonundadır. Yoksa demokrasiyse demokrasi, bağlılıksa bağlılık!

Şimdi ama, bu pozisyonda değişme gayet hızlıdır. Newyork Times Cumartesi günkü başyazısında “Erdoğan liderliğinde otoriterleşen Türkiye’nin NATO ile bağlarının kapmaya başladığını” yazdı. Türkiye’nin “NATO’ya bağlılığı hiçbir dönem böylesine ikircikli olma”mış. Çin Füzeleri, Ukrayna, Suriye ve IŞİD.. sayıp gidiyor gazete.

Peki, şimdi hangi “bağlılık” ya da “sadakat” önemli olacak? Ekip sadakâtı mı, yoksa baş “patron”un ABD olduğu sisteme sadakât mı?

Konu “Kozmik Oda” ve ekipler anlaşamıyorlar ya.. Başbuğ “ben izin vermedim” diyor. Özel zamanında kışla dışına çıkmış Kontrgerilla belgeleri. Star manşetten “Paralel”e bağlıyor. Ama, Başbuğ “kozmik” arama için zamanın Başbakanı Erdoğan’ın emir verdiğini söyledi. Ne Paralel’i?

Yeni Şafak’ta A. Selvi ise, Erdelhun’a benzemesin kaygısıyla Özel’i savunmada. Diyor ki, “Özel’in kozmik sırların dışıraya çıkarılması yönünde bir girişimi olmadığı, aksine, mahkeme kararıyla istenen kayıtların deşifre olması tehlikesine karşı önlem alarak, 16 Seferberlik Tetkik kurulu’nun faaliyetine son verdiği öğrenildi.” Peh.. Peh... Şu yakin medyacılar.. Rejimi savunmak için ne diyeceklerini ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Kraldan çok kralcılar!

Yani? Özel Erdelhun olamaz; o Tetkik Kurulu’nda çalışmıştı, bu kurulları kapatıyor! Ne için? Deşifre olmasınmış! Kimden gizli? Halktan! Kime karşı deşifre olacak? Halka!

Ve yazık ki ne yazık! Demek el bebek gül bebek büyüyegelmiş burjuvazimiz şimdi Kontrgerillasız kaldı ha! Yapma Selvi.. Öyle şey de ki inanılırlığı olsun! Kontrgerilla şimdi rejimindir. Ve tabii bir de kurucusu ve banisi NATO ve ABD’nin!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa