Yalçın Akdoğan ve sürecin ciddiyeti!
Fotoğraf: Envato
Hükümetin müzakereden sorumlu Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, ciddi bir adam! HDP İmralı Heyeti’nin kendisiyle yaptığı görüşmelerden sonra yaptığı her açıklamayı “sürecin ciddiyetiyle bağdaşmıyor” diyerek yalanlıyor. En son Pervin Buldan’ın 16 kişilik bir ‘izleme kurulu’nun oluşturulduğu açıklamasının asılsız olduğunu duyurdu twitter üzerinden. Daha önce Sırrı Süreyya Önder’in, Öcalan’ın ‘çözüm taslağı’ ile ilgili açıklamasını yalanlamıştı. Ancak daha sonra bu çözüm taslağı, Şubat ayında İmralı Heyeti’nin Akdoğan’ın başında bulunduğu hükümet temsilcileriyle yaptıkları ‘ortak açıklama’da okunmuştu. Aslında ‘izleme kurulu’nun oluşturulması kararı da yeni değil. Hatırlanırsa Kobanê’yi düşürme politikalarına karşı patlak veren 6-8 Ekim olaylarından sonra sıkışan AKP Hükümeti, “sürecin hızlandırılması” kararını almıştı. Bu çerçevede İmralı Heyeti’nin DTK Eş Başkanı Hatip Dicle ve DÖKH temsilcisi Ceylan Bağrıyanık’ın katılımıyla genişletilmesi, Öcalan’a 5 kişilik bir sekretarya ve bir ‘izleme kurulu’nun oluşturulması konusunda anlaşmaya varılmıştı.
Peki, Akdoğan, Buldan’ın açıklaması için neden “külliyen yalan” diyor? Çünkü hükümet bu süreçte bütün inisiyatifin kendi elinde olduğu izlenimi vermek istiyor. Bu nedenle inisiyatifin hükümetin elinde olduğu izlenimini boşa çıkaracak her türlü açıklamayı jet hızıyla yalanlıyor. Sonra da İmralı Heyeti’ni “ciddiyetsizlik”le suçluyor. Akdoğan’a göre ciddiyet ancak hükümetin istediği zaman ve yerde açıklama yapılınca sağlanıyor. Ama hükümet yetkililerine atış serbest! Mesela Erdoğan ve hükümet yetkililerinin her fırsatta Kürt hareketine hakaret edip saldırmaları ciddiyeti bozmuyor!
İşin aslı şudur. İki yılı aşkın bir süredir hiçbir ciddi adım atmadan Kürt hareketini oyalamaya çalışan hükümet, gerek Bölge’de ve gerekse ülke içinde giderek sıkıştığı için bazı adımlar atmak zorunda kaldı. Bu bakımdan Öcalan’a sekretarya ve ‘izleme kurulu’nun oluşturulması, Kürt hareketi ve ülkedeki demokrasi mücadelesi bakımından bir kazanım olarak görülmelidir. Çünkü sekretarya ve ‘izleme kurulu’, hükümetin en başından kamuoyuna “kapalı kapılar ardında MİT’in terör örgütü ile görüşme yapması” biçiminde açıkladığı ve çerçevesini “silah bıraktırma” ile tarif ettiği sürecin şeffaflaşması bakımından önemli bir rol oynayabilir. Açıktır ki sürecin toplumsallaştırılması, yani toplumun “çözüm süreci”ne katılması, aynı zamanda bu sürecin AKP Hükümeti’nin elinde rehin kalmasının önüne geçilmesini de sağlayacaktır. Bu noktada HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın geçtiğimiz yılın sonunda CHP’ye yakın isimlerin de bu ‘izleme kurulu’nda yer alması çağrısını da hatırlatmak gerekiyor.
Öte yandan atılan/atılacak adımların görüşmelerin biçimine dair olduğu da başka bir gerçektir. Yani AKP Hükümeti, ülkenin seçim sürecine girdiği bir dönemde bu biçimsel düzenlemelerle zaman kazanmaya çalışıyor. Üstelik bu manevra ile Kürt seçmeninde bir beklenti yaratarak Kobanê sonrası oluşan tepkiyi yumuşatıp oyunu arttırmak istiyor. Bununla birlikte ülkenin batısında da süreci “PKK’ye silah bıraktırma süreci” olarak göstererek ve adeta bir “zafer” kazanmış havası yaratarak milliyetçi oyları tutma hesapları yapıyor.
Ülkenin demokratikleştirilmesinin ve bu temelde bir barışın sağlanmasının “ciddi bir iş” olduğu doğrudur. Ancak geçtiğimiz 12 yıl bize, AKP Hükümeti’nin halkın demokrasi ve barış beklentisini kendi çıkarları için istismar etmenin ötesine geçmediğini gösterdi. Üstelik “ciddi adam”ımız Akdoğan, demokrasi istismarcılığı konusunda kendilerini eleştirenleri “tatminsizlik ve şımarıklıkla” eleştirmekten de geri durmuyor. Sonuçta AKP’nin “demokratik reformları” bizi bütün ülkeyi OHAL ile yönetmelerini sağlayacak ve her türlü hak alma eylemini, sokağa çıkmayı “terör suçu” olarak gören/gösteren bir ‘iç güvenlik yasası’na kadar getirdi! Sırada da seçim sonuçlarına bağlı olarak yeni “milli-dini şef”imizi ‘tek adam’ haline getirecek başkanlık var!
Öyleyse AKP’nin hesaplarının boşa çıkartılması; demokratik çözüm ve ülkenin demokratikleştirilmesi için ülkedeki bütün emek ve demokrasi güçlerinin birliği ve ortak mücadelesi dışında bir seçenek olmadığı açıktır. Bu mücadelede Haziran seçimlerinin önemli bir dönemeç olduğu/olacağı da tartışmasızdır. Dolayısıyla AKP’nin durdurulması ve mücadelenin yeni bir eşiğe yükseltilmesi bakımından emek ve demokrasi güçlerinin HDP üzerinden oluşturduğu ittifakın seçim barajını aşması hayati bir önem taşımaktadır. Demokrasi, barış ve insanca yaşam mücadelesinden yana bütün halk güçlerine düşen, Akdoğan’ın “ciddiyet” çağrısına bu ciddiyetle yanıt vermektir!
- Kürtler arası ‘birlik’ arayışı ve Türkiye’nin müdahalesi 28 Ocak 2025 06:50
- Öcalan’ın mesajı ve Kırmızı Kitap 24 Ocak 2025 14:40
- Trump’ın kabinesindeki ‘dostlar’ ve ABD’nin Ortadoğu politikası 21 Ocak 2025 13:41
- Mesele sadece Erdoğan'ın adaylığı mı? 17 Ocak 2025 05:25
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı 27 Aralık 2024 06:20
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30