Rektörümüzü seçtik!
Fotoğraf: Envato
İstanbul Üniversitesinin “rektörlük adayı belirleme seçimi” olarak adlandırılan seçimleri son günlerin en çok konuşulan konusu oldu. Neden mi? Gerek İstanbul Üniversitesi, gerekse diğer üniversitelerin akademisyenleri en çok olan kişinin atanmasını bekliyor. İÜ öğrencileri diyor ki: “Rektörümüz Raşit Tükel’dir!”
Tıpkı diğer rektörlük seçimlerinde, birinci sırada olan AKP’ye yakın adayların atanması bir çırpıda atandığı gibi. Daha somut konuşursak tıpkı 2012’de en yüksek oyu alan Yunus Söylet’in atandığı gibi.
****
Yaşanan pek çok sorunun yanında, üniversitelerin sorunları biraz daha geri planda kalıyor. Oysa Türkiye’de ciddi bir “üniversite sorunu” var.
Her şeyden önce ucuz politikacıların ve de liberallerin bir üniversite fetişisti oldukları söylenebilir. Ne kadar çok üniversite açarsak o kadar iyi.
Türkiye’de 104 kamu üniversitesi, 72 vakıf üniversitesi ve sekiz vakıf meslek yüksek okulu var. Üniversitelerin genelinde ciddi bir nitelik sorunu yaşandığı söylemek yanlış olmaz.
“Üniversitesiz il kalmayacak” diyerek her ile bir üniversite açan zihniyetin, ülke biliminin gelişmesi gibisinden bir kaygısı olmadığını hepiniz biliyoruz. Daha açık ifade edersek, üniversite bulunan illerde ev kiralarının yükselmesi, esnafın daha iyi iş yapması, otobüs firmalarının seferlerini artırması vb. konular üzerinden tartışılan bir mesele bu. Buradaki süreç, bıçkın milletvekillerinin illerine üniversite açılması için mücadelesi vermesi ile başlayıp, Mecliste gerekli kararların alınması ile sürüyor. Sonuçta o vekilin küçük ve (genellikle) şirin ilinde YÖK’ün bir üniversitesi daha kurulmuş oluyor.
Bu küçük hesap, daha önceden kurulmuş ve büyümeye çalışan üniversitelerde söz konusudur. Bu kez her ilçeye bir fakülte ya da yüksek okul kurulmasının pazarlıkları yapılır. Bu pazarlığa o üniversitenin rektörü de dahildir.
Bina, derslik, masa, sandalye, bilgisayar gibi fiziki altyapının ve de öğretim üyesi başta olmak üzere insan gücünün olmadığı pek çok üniversite var bu ülkede. Bu “şirin” illerde, bir yandan öğrencinin üzerinden para kazanırken bir yandan muhafazakar ahlakçı tavırları ile onları canından bezdiren ortamını da gözünüzün hesaba katın. Üniversite eğitimi bu mu olmalı?
Burada kazanan kim? İl esnafı, evini kiraya veren vatandaş, seçmenini memnun etmiş milletvekili ve onun partisi. Kaybeden kim? Öğrenciler. Geleceğin diplomalı işsizleri.
İktidar yanlılarına kolaylıkla açılan kadrolar, uygulanmayan kurallar, işlemeyen mevzuat üniversiteleri ne yazık ki iktidarın arka bahçesi yaptı. Olayın bir de ticari boyutu var. Her alanda olduğu gibi üniversiteler de neoliberal politikalardan nasibi aldı. Bu yüzden bugün üniversite dediğimiz kurumların aslında birer “işletme” olduklarını unutmayalım. Malzeme, hizmet alımları, kantini, yemekhanesi, inşaatları vb. pek çok alanda dönen ciddi miktarda bir para var.
Üniversitelere ilişkin daha pek çok şey söylenebilir. Sonuçta uluslararası arenada adından söz ettiren, bilimin, aklın, özgür düşüncenin geliştiği az sayıdaki üniversitemiz olmasına karşın genel olarak tablo budur.
****
Son yıllarda üniversite rektörlüklerine aday olan, toplumcu ve bilimsel yaklaşımları ön plana çıkaran öğretim üyeleri dikkat çekiyor. Bu kişiler, üniversitelerin gündelik ucuz politikalara kurban edilmesi, iktidarın arka bahçesi yapılması karşısında onurla yükseliyorlar. Ve üniversitenin tarih içindeki varoluşunda hak ettiği yeri işaret ediyorlar.
Raşit Tükel de bu adaylardan biri. Raşit Hoca, yükselen özgürlükçü, bilimsel, demokratik üniversite talebinin temsilcisidir. İÜ Rektörlük Seçimlerinden oyların yüzde 46’sını alarak birinci çıktı. İkinci gelen aday, Mahmut Ak ise oyların yüzde 35’ini aldı.
Raşit Hoca, “birinci olan atansın” diyor. Bunu 2012 yılındaki ikinci olduğunda da söylemişti. Üniversitenin seçimine saygı gösterilmesi gerektiğini söyleyerek adaylıktan çekilmiş, YÖK’teki görüşmeye gitmeyi reddetmişti. Bugün, 2015 seçiminde yine aynı şeyi söylüyor, bu kez en çok oyu alan kişi olarak.
Şimdi sıra Cumhurbaşkanında, YÖK’ün gönderdiği üç aday arasından birini İÜ Rektörü olarak atayacak. Bu noktada ileri demokrasiyi, sandık iradesini falan göreceğiz.
Atanmazsa ne olacak?
Raşit Hoca, üniversitenin aydınlık yüzünün sembolü olacak. Nasıl mı? Hep birlikte göreceğiz…
- On bin adım için birkaç adım gerekiyor 31 Ocak 2017 01:00
- Torunlar, yaşlılar, hastalar 24 Ocak 2017 00:09
- Türkiye usulü terör mücadelesi 10 Ocak 2017 01:00
- Yaz saatinin sürdürülmesine dair sorular 20 Aralık 2016 01:00
- Sağlık çalışanlarına şiddet 06 Aralık 2016 00:53
- İstismarı 'Ak'lamak 22 Kasım 2016 01:00
- Yine çocuk aşıları -2 15 Kasım 2016 01:00
- Yine çocuk aşıları! 08 Kasım 2016 01:00
- Savaşı konuşabilmek 11 Ekim 2016 00:54
- Kötülüğün sıradanlığı ve iyilik 04 Ekim 2016 00:44
- Cinler, iblisler ve zavallı bilim! 27 Eylül 2016 01:00
- Biz çoğaldık, ya siz? 13 Eylül 2016 00:13