Bazı haberler size, bildirdiği içerikten daha fazlasını öğretir. Önceki gece bizim gazetenin sitesinde de yayımlanan “Abdullah Cömert’in annesine Cumhurbaşkanına tehditten dava açıldı” başlıklı haber böyle bir haberdi.
Haber, DHA (Doğan Haber Ajansı) mahreçliydi ve şu ifadelere yer veriliyordu:
“Geçtiğimiz şubat ayında, CHP Hatay İl Başkanlığı heyeti ile Mersin’in Tarsus ilçesinde öldürülen Özgecan Aslan’ın ailesine taziye ziyaretinde bulunan Hatice Cömert’in, burada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında söylediği sözler nedeniyle hakkında ‘tehdit ettiği’ iddiasıyla dava açıldı. İddianamede, Hatice Cömert’in taziye ziyareti sonrası basın mensuplarına yaptığı konuşmada sarf ettiği ‘İnşallah Recep Tayyip Erdoğan o kefen bile giyemeyecek, o kefen ona nasip olmayacak inşallah yanarak ölecek yanarak inşallah’ sözleri gerekçe gösterildi.”
Ajans abonelerine geçtiği bu haber birçok yayın organında bu tarzda yer aldı.
Ben de bizim sitedeki haberi twitter hesabından paylaştım. Bunun ardından Avukat Hürrem Sönmez, konuya dair olarak twitter’de paylaşılmış olan konuya dair “kovuşturmaya yer yok kararı”nın fotoğrafını göstererek, aslında savcının takipsizlik kararı vermiş olduğunu belirtti.
Bunun üzerine gazetemizin sitesinin editörü ajansla habere dair konuştu. Ajans editörü haberi twitter’da dolaşan o karardan yapmıştı. Ancak haberde karar metninin ön kısmı yayımlanmış ve alt bölümündeki “Kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına” karar verildiği yer almamıştı.
Ayrıca soruşturma aşamasındaki bir gelişmenin “dava açıldı” yüklemiyle haberleştirilmesi, bu haberin hukuk terminolojisine yabancı biri tarafından yapıldığını gösteriyordu.
Avukat Hürrem Sönmez’in bu yerinde uyarısıyla gece editörümüz haberi düzelterek yayınladı. Kendisine buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.
Ancak bu kez de haber “Erdoğan, Abdullah Cömert’in annesinden şikayetçi oldu” başlığı ile yer almıştı ve soruşturmanın Erdoğan’ın avukatlarının suç duyurusuyla gerçekleştiği belirtilmişti. Haber, Hürriyet gazetesinin internet sitesinde, başka yerlerde de bu biçimde yer aldı. Bu reflekse yol açan da son dönemde Erdoğan’ın şikayeti ve avukatlarının girişimiyle bu tür sayısız dava açılmış olmasıydı.
Bu düzeltmenin ardından da twitter’da bir birimizi takip ettiğimiz -Gezi davalarını düzenli olarak izlediğine twitter’dan tanıklık ettiğim- bir kişi, haberimize dair bana bir özel mesaj gönderdi. Bu mesajda, takipsizlik kararında Erdoğan için ‘mağdur’ dendiği, yani şikayetçi olanın Erdoğan olmadığı belirtilerek, davacı kısmında ‘K.H’ ibaresine yer verildiğine dikkat çekiliyordu. Bu uyarı için de burada yeniden teşekkür ederim.
Bu haberleşmeler gece 02.00 civarında oluyordu ve dün sabah erkenden haberin dayandığı kovuşturmaya yer yok kararının fotoğrafını deneyimli bir hukukçuya gönderdim. İnceledikten sonra bana şu yanıtı verdi: “Karardaki K.H harfleri Kamu Hukuku manasına geliyor. Bazı suçların soruşturulması kişilerin şikayetine bağlı. Bazı suçlar ise kamu tarafından takip ediliyor. Yani şikayetçi olmasa dahi ya da şikayetçi şikayetinden vazgeçse dahi savcılık kamu adına olayı takip ediyor. Birinin birine hakaret etmesi şikayete bağlı ama cumhurbaşkanına hakaret şikayet olmasa da kamu tarafından soruşturulabiliyor.”
Dolayısıyla ‘K.H’nin ne anlama geldiğini öğrenmiş olduk. Ancak bu yine de, kocaman bir ‘Peki ama kim?’ sorusunun ortada duruyor olmasına engel değil.
Acaba savcı bu olayda ‘Kamu Hukuku’ adına kendisi mi harekete geçti, yoksa bu polisin bir işgüzarlığı mı? Özellikle 17 ve 25 Aralık yolsuzluk soruşturması bahane edilerek polis teşkilatının ‘Cemaatten temizlenmeye girişilmesinin aynı zamanda Erdoğan’a, AKP’ye tam bağlı bir polis teşkilatı oluşturma süreci olarak işlediği biliniyor. Böylesi bir iklimde polisler böyle bir işlemi Erdoğan’a yaranmak için re’sen de yapabilir; yani kendiliğinden savcılığa taşıyabilir.
Ancak her iki durum da, Erdoğan’a ‘hakaret’ ya da ‘tehdit’ gibi gerekçelerle her gün birileri hakkında soruşturma başlatılmasının devlet katından ne kadar popüler hale geldiğini gösteriyor. Bu da aslında, demokrasinin d’sinin bile, ‘kamu’ adına ‘haklanması’ndan başka bir anlama gelmiyor.
18 Mart 2015
DİĞER YAZILARI
İktidarın ‘süreç menzili’ ve muhalefet
3 Mart 2025
AKP, TÜSİAD, kudret ve heyecan…
24 Şubat 2025
Bu ülkenin hafızası sizin tapelerinizden ibaret değil!
23 Şubat 2025
Tarihin sahada yazıldığı zamanlardayız
17 Şubat 2025
Öcalan’dan önce PKK’nin konuşması ne anlama geliyor?
10 Şubat 2025
Hamisiz gazeteci: Suat Toktaş
3 Şubat 2025
Büyükada’dan günümüze ‘Etki Ajanlığı’ komplosu
29 Ocak 2025
Ahmet Güneştekin bizim acılarımızı da görecek mi?
27 Ocak 2025
EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp
Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.
BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ

İlaca erişim gittikçe zorlaşıyor
Hem bulanamıyor hem de pahalı

İletişim-İş Genel Başkanı Gürkan Emreoğlu yazdı
Türk Telekom işçisi yoksulluğa mahkum değil

Ramis Sağlam'ın haberi
TOKİ’nin kentsel dönüşüm projesine mahalleli tepkili

Seyit Aldoğan'ın haber analizi
Evrensel'i Takip Et