19 Mart 2015

Halkın ekmeğidir şiir

İki gün sonra Newroz. Doğa, yeniden merhaba diyecek bahara… “Yeni gün”; yeni umutlar, yeni düşler bırakacak insanlığa. 

Demirci Kawa’nın, Prometheus’un ateşi saracak yeryüzünü. Onların özgürlük ateşinden sıçrayan kıvılcımlarla yeniden ışıyacak dünya. Yeniden düşler saracak ruhumuzu. 

Düşleyeceğiz. Neyi? Barışı. Neyi? Özgürlüğü. Neyi? Kansız silahsız, eşit, sömürüsüz, adil bir yeryüzünü. 
Düşleyince gerçek olacak mı? Düşler, eylemin de kıvılcımıdır. Önce düşleyelim de… İstimi ardından gelsin. 

İnsan düşünürken dilenci, düşlerken tanrıymış. Bunun için Şilili Şair Vicente Huidobro “Şairler, neden gülleri yazıyorsunuz? / Şiirinizle yaratı gülü! / Yalnız bizim için yaşar / güneşin altında ne varsa. / Küçük bir tanrıdır şair.” demiyor mu? 

O “küçük tanrılar”ın düşleri bir gün gerçekleşecek elbet. 

Hep avuç açarak yaşanır mı? Barış, bağış değildir. Eşitlik ister. 

Yeryüzünü düşleyerek kirden pasaktan ayıklayan, barışçıl, özgürlükçü düşbazlardır şairler.     İki gün sonra onların da günleri. 

21 Mart Dünya Şiir Günü. 

Her yıl şairler, dünyanın köşe bucağında barış, özgürlük ve adalet özlemleriyle kutluyorlar bugünü. Şiirler söylüyorlar, şiir üzerine söyleşiyorlar. Şiirlerin ateşten dizeleriyle ısıtıp ışıtıyorlar içimizi. 
Daha ne olsun! 

Az şey midir bu kıyıcı, yıkıcı, sömürgen yeryüzünde insanlığın ruhuna bir iki damla da olsa iyiliğin, doğruluğun, onurlu yaşamaların serin, kutlu iksirini serpmek? Yıllardır “yeni gün”de yeni şiirlerle, yeni düşlerle sarıp sarmalıyorlar kalplerimizi. 

Bugün daha fazla şiir okuyun, içinizdeki şiiri çıkarın ve dağıtın sere serpe, diyorlar. 

Onların çağrısına uymak gerek. Yalansız riyasız bu çağrı, insanlığa bir çağrıdır aslında. 

Ne için? Özgürlük için. 

Ne için? İnsanlık için. 

Ne için? Adalet için. 

Öyleyse şiir gününüzü ve newrozunuzu kutlayarak Bertolt Brecht’in düşlerine bırakalım bu hafta sözü. A.Kadir ve Asım Bezirci’nin güzelim “Halkın Ekmeği” çevirisiyle.

Bilin: Halkın ekmeğidir adalet. 
Bakarsınız bol olur bu ekmek, 
bakarsınız kıt, 
bakarsınız doyum olmaz tadına, 
bakarsınız berbat. 
Azaldı mı ekmek, başlar açlık, 
bozuldu mu tadı, başlar hoşnutsuzluk boy atmaya. 

Bozuk adalet yeter artık! 
Acemi ellerle yoğrulan, iyi pişirilmemiş adalet yeter! 
Yeter katıksız, kara kabuklu adalet! 
Dura dura bayatlayan adalet yeter! 

Bolsa insanın önünde ekmek, lezzetliyse, 
gözler öbür yiyeceklere yumulsa da olur. 
Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire... 
Bilirsiniz, nasıl bolluk doğurur ekmek: 
Adaletin ekmeğiyle beslene beslene. 

Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl, 
adalet de gerekli her gün, 
hem o, günde birçok kez gerekli. 

Sabahtan akşama dek, iş yerinde, eğlencede, 
hele çalışırken canla başla, 
kederliyken, sevinçliyken, 
halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe, 
günlük, has ekmeğine adaletin. 

Madem adaletin ekmeği bu kadar önemli, 
onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin? 

Öteki ekmeği kim pişiren? 

Adaletin ekmeğini de 
kendisi pişirmeli halkın, 
gündelik ekmek gibi. 

Bol, pişkin, verimli.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.

Ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın

Vergi kesintileri yüzde 15’le sınırlı tutulsun

İkramiye ve ek ödemeler vergi kesintisi dışında bırakılsın

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Mardin’de kayyım 3 ayda 301 işçiyi işten attı.

Evrensel'i Takip Et