20 Mart 2015 00:52

Özür

Özür

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Futbolda alınan başarısız sonuçlar “suç işlemekle” özdeşleştirildiği için bir özür furyasıdır gidiyor. Oysa kağıt üzerinde favori takımlar olsa bile futbolda her türlü sonuç ihtimal dahilindedir ve doğal karşılanmalıdır. Futbolun doğasına aykırı olan, sonuçları “suç-özür” ilişkisi üzerinden değerlendirmektir.

Puan kaybeden takımların teknik sorumluları ve futbolcuları, maçlardan sonra yaptıkları açıklamalarda camialarından özür dilemeyi adeta bir alışkanlık haline getirdiler. Tabii bu özür daha çok, taraftarın gönlünü alma ve onlardan gelebilecek olası tepkiyi yumuşatma niyetiyle dileniyor. Aslında, “Taraftar korkusuyla düpedüz popülizm yapılıyor” demek daha doğru... Ancak gerekçesi ne olursa olsun teknik direktörlerin, futbolcuların özür dilemesi, “Puan kaybetmek suç işlemektir” şeklindeki arızalı algının güçlenmesinden başka bir işe yaramıyor.

Futbol; hem saha kenarındaki teknik direktörlerin hem de saha içindeki oyuncuların kararları, tercihleri üzerinden yürüyen, dolayısıyla da hatalar barındıran bir oyun. Bir futbol karşılaşması boyunca değişen/değişebilecek şartlara bağlı olarak karar vermek, tercihte bulunmak zorunluluğu taşıyan herkes hata yapma potansiyeli taşır. Mutlak favori gösterilen bir takım bile karşısındaki rakipten daha çok hata yaptığında sahadan beklemediği bir skorla ayrılabilir. İşte bu nedenle futbolda ortaya çıkan her sonucu, özür mekanizmasına falan hiç başvurmadan olağan karşılamak gerekiyor.

Galatasaray’ın son haftalarda puan kaybettiği maçların ardından Teknik Direktör Hamza Hamzaoğlu da bazı hatalar yaptığını kabul edip özür diliyor. Sorumluluk üstlenmesi ne kadar doğruysa özür dilemesi o kadar yanlış. Doğru olan özür dilemesi değil, somut veriler, bilimsel analizler ışığında özeleştiri yapması.

Pek çok kişi de, dilediği özürlerden yola çıkıp Hamzaoğlu’yu eleştiriyor. Mesela geçen hafta 2-2 sonuçlanan Başakşehir maçında, Galatasaray 2-0 öndeyken Yasin’i oyundan aldığı için Hamzaoğlu’yu yerden yere vuruyorlar. Varsayımlar, spekülasyonlar üzerinden ahkam kesmeye meraklı bu kişiler,  maçın skorunu doğrudan ve sadece Yasin’in oyundan alınmasına bağlayacak kadar sığ düşünüyorlar. Futbol sanki 11 kişiyle değil de iki kişiyle oynanıyormuşçasına, “Yasin oyundan alınmasaydı Galatasaray bu maçı kesin kazanırdı” varsayımına dayanarak Hamzaoğlu’yu eleştiriyorlar.

Varsayımlara dayalı eleştirilerde bulunmak ne kadar anlamlı ki?.. O zaman pekala farklı varsayımlara dayalı farklı yorumlar da yapılabilir ve birileri çıkıp “Yasin oyunda kalsaydı Galatasaray bu maçı kesin kaybederdi” diyebilir. En az diğeri kadar “anlamlı” bir varsayım değil mi bu da?..

“Şu oyuncunun yerine şu oyuncu oynamalıydı” argümanının ötesine pek geçilemeyen eleştiri dünyasında; ispatlanması, doğrulanması mümkün olmayan boş laflar da elbette itibar görecektir. Cehaletin derin olduğu yerde boş laf çok olur...
Futbola skor odaklı bakma kültürü yüzünden bilimsel düşünceler değil, varsayımlar, spekülasyonlar ön plana çıkıyor. Beklenen skor elde edilemeyince de iş, sanki ortada bir suç varmış gibi özür dilemeye kadar gidiyor.

Özür ancak, olağan akış dışında somut bir zarar verme durumu söz konusu olduğunda sorumluluk sahibi kişi ya da kişilerce dilenebilir. Mesela gereksiz yere kırmızı kart görerek takımını eksik bırakan bir oyuncunun ya da uyarılara kulak asmayarak hakeme itirazı sürdüren ve sonuçta tribüne yollanan teknik direktörün hatasını anlayarak özür dilemesi gibi.

Buna karşılık, futbolun olağan akışı içinde yapılan hatalar ve ortaya çıkan sonuçlar yüzünden özür dilemek gereksizdir. Bu şekildeki özürler sadece ve sadece başarısızlığı suç işlemekle özdeşleştiren arızalı futbol algısına hizmet eder.
Her türlü sonucun olağan ve olgunlukla karşılandığı gelişkin bir futbol kültürüne özürlerle değil, bilimsel analizler içeren aydınlatıcı eleştiriler ve özeleştirilerle ulaşabiliriz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa