Ben de özür diliyorum!
Fotoğraf: Envato
Vaktiyle AKP’yi yere göğe koymayan, bugün kara yüzü ortaya çıkmış olan bu örgütü öve öve bitirmeyen kendinden menkul aydınlar yaşanan derin faşizm karşısında biraz utangaç tavırla özür dilemeye başladılar. Halk aldanabilir, ama bir akademisyen aldanmaz, aldanamaz, çünkü gidişatı, yani genel trendi görerek böyle bir başlangıcın nereye varacağını görebilir, hesaplayabilir. Bu sözde aydın kesiminin bence bugün yapması gereken şey salt özür dilemek olamaz. O insanlar artık lütfen sussunlar.
Ne gariptir ki, ben kendimi bir aydın olarak göremiyorum, daha doğrusu hiçbir edepli insan kendisini aydın olarak görmez, görmemelidir. Fakat bir akademisyenim. Bir akademisyen olarak ben de bugün özür dilemeye geldim huzurunuza.
Ben AKP döneminden önce iktidara gelmiş partiler ve bu partilerin başkanlarından gerçekten özür diliyorum. Bir zamanlar, daha doğrusu tüm partilerin işbaşında olduğu dönemlerde onların icraatlarını eleştirmiş, başkanlarını ve/veya yöneticilerini eleştirmiştim. Bunların arasında Demirel de var, Ecevit de var,
Özal da var.
Fakat, bugünleri yaşayan bir fani olarak, geçmişe baktıkça kendimden utanıyorum. Bugünden geçmişe baktıkça, o insanların meğer ne efendi, ne kadar insanları seven siyasetçiler olduklarını görebiliyorum. Tabii ki, onlar da bazı hatalar yapmış olabilir, yapmışlardı da. İşte, ben de o hataların eleştirilmesi gerekir düşüncesiyle, o siyasileri eleştirmiştim, hatta bazen yerden yere vurmuştum.
Fakat, bugün bakıyorum da, herkes gibi o siyasiler de normal hatalar yapmış, bugünkü düzeye hiçbir zaman inmemişlerdi. Bu gerçeği bugün derin bir hicapla düşünüyorum. Gerçekten o dönemdeki eleştirilerim için üzülüyorum. O insanlar günümüz siyasilerine kıyasla, melek değilse bile, hiç değilse çok daha namuslu, dürüst ve milletini bugünküler gibi sözde değil, özde seven siyasiler imiş. Onlardan ölenleri rahmetle anıyor, sağ olanlara sağlıklı ve mutlu yaşam diliyorum. Onların hiçbiri koskoca bir kurumu dağıttıktan ve iradeleri ile kurdukları hukuksuz mahkemelere insanları sürükledikten ve o davaların savcısı olduğunu alenen beyan ettikten sonra, seçime giderken o mağdur insanların yuvasında o işlerin bir hata olduğunu söyleyecek düzeyde olmamışlardı. Belki de ileride bir gün bugünün paralelcilerinde de yanılmış olduklarını hiç sıkılmadan söyleyeceklerdir.
Bir ülke bu kadar nasıl bozulur. AKP ülkeyi bölerek, böylesine kardeş kavgasına sürükleyen bir parti iken, siyasi liderinin yemeğine giden akademisyenler ya da kendisini sanatçı zanneden insanlar bulunabilmektedir. Faşizme hevesli, üstelik de bu baskıyı işledikleri günahı örtmek için gündeme taşıyan ve her geçen gün yükselten bir siyasi kadronun peşinden nasıl gidilir?
Ülkenin kaderini değiştirebilecek ve derin bir karanlığa gömebilecek bir kadroya aday olmaya koşan zavallılara, bu kadro ile kader paylaşımını hedefleyen insanlara hayretle bakıyorum. Bu nasıl bir gaflettir ki, bu ülkenin çatısı çatırdarken, son seçimle yıkılınca bizler kadar onlar da bu harabenin altında kalacaklarını görmemekteler.
Önümüzdeki seçimler çok hassastır ve kurtların pusuda beklediği bir an olacaktır. Gelecek seçimler ne ülkenin hayrına ne de parlak geleceğimizin garantisine hizmet edecektir. İnancım o dur ki, gelecek seçimlerin ortaya koyacağı sonuç, eğer gaflete dalıp isabetsiz davranırsak, kendi ellerimizle kendi kazdığımız kuyumuz olacaktır.
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46
- Siyasi yalan 12 Ekim 2024 05:00
- İktidarın anayasa histerisine şiddetle karşı çıkılmalıdır! 05 Ekim 2024 04:33
- Boğaziçililer günü 28 Eylül 2024 05:07
- Cinayetin siyasallaştırılarak, perdelenmesi 21 Eylül 2024 04:40
- AKP’nin özü netleşiyor 14 Eylül 2024 04:45
- AKP, politikalarını düzeltebilir mi? 07 Eylül 2024 04:56