Milli eğitim, temel eğitim ve zorunlu eğitim: Eğitimde kaos
Fotoğraf: Envato
2015 Newroz/Nevruz coşkusunun yarattığı umut dalgasının sürmesi ve temel sorunların artık müzakere edilerek çözüm aşamasına gelmesi dileğiyle başlamak istiyorum.
Eğitimsel süreçlerde politikacıların söz ve karar sahibi olmalarının olumsuz ve gelecek karartıcı sonuçlarını her gün yaşamaktayız. Hükümetlerin intikam almaya yönelik gündelik politikalarının sonucu olarak çocuklarımız ve onların geleceğiyle ilgili kötü ve zararlı olan ne varsa bulunup uygulamaya konulduğunun tanığıyız ve mağduruyuz.
Gerek Milli Eğitim Bakanlığının ve gerekse bu bakanlığa bağlı Temel Eğitim Genel Müdürlüğünün moda deyimle “vizyon ve misyonunun” sanal düzlemine bakarsanız çok pembe bir tablo görürsünüz. Yaşanan gerçeklerle uyuşmayan hatta taban tabana zıt kararlar ve gelişmeler söz konusudur.
Gazete ve televizyon haberlerine göre son iki yılda 400 bin çocuk okulu bırakmıştır. Temel Eğitim Genel Müdürlüğünün görevleri arasında bunun önlenmesi de var!
Temel eğitim, İlköğretim ve zorunlu eğitimde yaratılan kaos sebebiyle kız çocukları okullardan uzaklaşmaktadır. İlk 4 yıl sanki temel eğitimmiş gibi algılanmakta ve bu aşamayı tamamlayan kız öğrencilerin devam etmesine gerek duyulmamaktadır. Ailelerin bu kararı almasında zorunlu eğitimin tanım ve uygulanmasındaki belirsizlik de etkili olmaktadır.
Bilindiği üzere zorunlu eğitim süresi çoğu ülkede ortalama olarak 9-12 yıl arasında değişmektedir. Temel eğitim her düzeyde ve her yaşa yönelik olarak verilen eğitimdir. Zorunlu ve kesintisiz eğitim uygulaması dünya ölçeğinde genel geçer bir uygulama iken 4+4+4 adı verilen bilim karşıtı düzenlemeyle kesintili ve zorunlu olmaktan çıkarılmış bir eğitim öngörülmüştür.
4+4+4 düzenlemesi eğitim bilimsel açıdan birçok olumsuzluğu içermenin yanında özelleştirmeye yol açmış durumdadır. İntikam almak uğruna devlet okullarından özel okullara geçişi teşvik amaçlı ödemeler yapılmaktadır. Dershanelerin kapatılarak özel okula dönüştürülmesi ve buna gücü yetmeyenlerin kapatılması amaçlanmaktadır. Politik amaçlar ve rant uğruna ülkenin geleceği olan çocuklarımızın geleceği ipotek altına alınmaktadır.
Eğitimdeki çöküntünün bir sebebi katı merkeziyetçi yapıdır. Belirli bir merkezde ülkenin gerçeklerine yabancı ve uzman olmayan politikacıların bilimsel olmaktan uzak, dünyadaki gelişmelere zıt, tek tip insan yetiştirmeyi amaçlayan “karar”ları tüm ülkeye dayatılmaktadır. Farklı uluslardan ve inançlardan çocuklar tek tipçi eğitime tabi tutulmaktadır. Mahkeme kararlarına rağmen zorunlu din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılmadığı gibi seçmeli/zorunlu yeni derslerle takviye edilmiş durumdadır.
YGS-2015 sonuçları kabaca incelendiğinde yaratılan kaosun sonuçları hemen görülmektedir: Sınava giren 2 milyona yakın öğrencinin sadece yüzde 5’i üniversite okuyabilecek düzeydedir. Kısaca söylemek gerekirse yaz-boz tahtasına çevrilen ve adına “milli eğitim” denilen çağ dışı ve bilim karşıtı sistemin yetiştirdiği öğrencilerin yüzde 95’i üniversite eğitimini yürütecek bilgi ve birikime sahip değildir. Bu başarısızlık tablosunda ana dille eğitimin yasaklı olmasının büyük payı vardır.
Çözüm önerilerini daha önceki bir yazıda belirtmiştim. Ek olarak şunu söylemek gerekiyor: Ülke genelinde eğitimle ilgili bir tartışma başlatılmalı ve kararlar konusunda bir görüş birliği sağlandıktan sonra uzun vadede değişmeden uygulanacak çağdaş bir sistem tesis edilmelidir. Kısa vadede eğitim konusunda katı merkeziyetçi yapı yerine belediyelerin aktif görev alması sağlanmalıdır.
Temel ve zorunlu eğitimdeki kaotik durum sebebiyle fizik sorusu çözmeden fizik bölümlerine gelen öğrencilere kuantum fiziği gibi dersleri anlatmaya çalışmak sanırım eğitimin trajikomik özünü sergilemektedir. Temel bilimlere ve temel bilimcilere düşmanca yaklaşım, mezunların istihdam edilmemesi ve bilim politikasındaki belirsizlikler sebebiyle fen fakültelerinin tercih edilmediği bir ülkenin her anlamda uçuruma doğru sürüklendiği açıktır.
- Nobel bilim ödülleri ışığında Türkiye'ye bakmak 20 Ekim 2016 00:29
- Kısacık ömürlere neler sığdırılırmış neler! (2) 06 Ekim 2016 00:07
- Kısacık ömürlere neler sığdırılırmış neler! 22 Eylül 2016 00:52
- Bu kaos ve kabus ortamında barış olası mı? 25 Ağustos 2016 00:32
- Kentlerimiz ve demokrasimiz 11 Ağustos 2016 01:00
- Darbe girişimi, normalleşme ve demokrasi 28 Temmuz 2016 00:51
- Su uyur, Milli Eğitim Bakanlığı uyumaz 14 Temmuz 2016 01:00
- Ne yazmalı ve ne yapmalı? 30 Haziran 2016 00:52
- Militarist ve gerici eğitimle nereye? 16 Haziran 2016 00:52
- Paranın padişahlığı ve güçlünün hukuku 02 Haziran 2016 01:00
- Bilim karşıtlığı, yozlaşma ve faşizm 19 Mayıs 2016 00:52
- Yüzleşemediğimiz için yozlaşıyoruz! 05 Mayıs 2016 01:00