28 Mart 2015 01:00

Erdoğan yangına benzin döküyor

Erdoğan yangına benzin döküyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Suudi Arabistan’ın Körfez ülkeleriyle birlikte 10 ülkeyi de arkasına alarak Yemen’de yürüttüğü operasyon, bölgedeki Şii-Sünni çatışması eksenindeki saflaşmanın yenilenmesinin de yolunu açtı.
Husilerin Yemen’in ezilen mezhep grubu olarak ayaklanarak, Hükümeti devirmesi ve ülkede egemen olmaya başlaması karşısında Suudi Arabistan’ın “Sünni blok” denecek ülkeleri bir araya getirerek başlattığı müdahale, sorunu hızla Suudi Arabistan’ın Yemen’e müdahalesi olmayı aşarak, Ortadoğu’daki Şii-Sünni çatışmasının sıcak gündeminin konusu haline getirdi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan saldırısının başlamasından kısa bir süre sonra, çıktığı kameralar karşısında sadece Suudi Arabistan’a lojistik ve istihbarat gibi alanlarda tam destek verme vaadiyle de kalmadı; İran’ı da açıkça ve çok ağır biçimde suçladı! Dahası Erdoğan, Yemen’deki çatışmayı bir “Şii-Sünni çatışması” olarak eleştiriyor gibi görünürken kendisinin de açıkça “Sünni blok”ta olduğunu ilan etti.  
“Yemen’de Husilerin yaptıkları sadece mezhepsel bir çatışmadır. Bu kardeşlerimizin hukuku üzerinde düşüncelerimizi beyan etmemiz gerekir.” diyen Erdoğan, İran’ın Yemen’le ilgili Suudi müdahalesine karşı çıkan açıklamasına da cepheden yanıt verdi.
“Yemen’de olan gelişmeler tahammül sınırlarını zorlamaya başlamıştır... Burada İran bölgeyi kendine domine etmenin gayreti içerisindedir. Buna müsaade edilebilir mi? Bu bölgede birçok ülkeyi, bizi de, Körfez ülkelerini de hepsini rahatsız etmeye başlamıştır. Buna tahammül etmek mümkün değil. Irak’ta yapılanları görüyorsunuz. ...Aynı şey Suriye için de geçerli. Yemen’den kuvveti gücü neyi varsa çekmesi lazım. Aynı şekilde Suriye’den Irak’tan çekmesi lazım.” diyor Cumhurbaşkanı.
Bu uzunca aktarmadan da anlaşılacağı gibi Cumhurbaşkanı Yemen’le ilgili konuşur gibi görünürken asıl olarak İran’a, onun bölgedeki planlarına karşı çıkıyor; Suriye ve Irak’taki etkinliğinin artmasına karşı çıkıyor. Ve bu karşı çıkışı, İran’ın IŞİD’e karşı savaşmasına karşı çıkmaya kadar götürüyor.
Elbette İran bir Şii yönetim olarak bölgedeki Şii-Sünni çatışmasından yararlanan, bu çatışmayı stratejik amaçları için kullanan, açıkça mezhepçilik de yapan bir ülke. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun Irak’ta Sünnileri korumak adına daha bir yıl öncesine kadar, Irak Hükümetiyle açıkça çatıştığını, bu ilişkiden IŞİD’in önemli ölçüde yararlandığını artık herkes bilmektedir. Yine Suriye’de Türkiye’nin Suriye yönetimini Arap Alevisi azınlığın iktidarı olarak görüp Suriye’deki Sünni şeriatçı güçlere her tür desteği sunduğunun da sayısız kanıtı orta çıktı. Dahası Erdoğan-Davutoğlu ikilisi, Müslüman Kardeşlerin bölgedeki hamisi ve son sığınağı olarak da öne çıktı. Yine AKP’nin iç politikada da Sünni çoğunluğu etkilemek ve yedeklemek uğruna CHP’yi Alevicilikle suçlayarak aslında Sünnicilik yapmaktan da geri durmadığına sıkça tanık olduk oluyoruz. Toplam açısından da bakıldığında bölgedeki Şii-Sünni, Alevi-Sünni çatışmalarında her nasılsa Erdoğan, Davutoğlu ve arkasındaki siyasi güçlerin hep Sünnilerin yanında yer aldığını görüyoruz. Bunun bir tek istisnası yoktur! Bu bir rastlantı olabilir mi?
Türkiye’nin Mısır’la ve İran’la çatışmasının merkezinde de bir yandan Şiilere karşı Sünnilerin, Sünniler içinde de Müslüman Kardeşler çizgisindeki Sünniliğin liderliğine oynama vardır. (Geleneksel Osmanlı-İran çatışmasının devamı)
Yemen’deki gelişmelerle birlikte komşu İran’la böyle cepheden, hiçbir diplomatik teamüle ve ülkeler arasındaki dostane ilişkilere de uymayan tutum açıklaması, Türkiye’yi bölgedeki Sünni-Şii çatışmasının göbeğine çekmektedir.
Kuşkusuz Erdoğan’ın Suriye, Irak ve Yemen’deki iç savaşa varan çatışmalardan ve bölge ülkelerindeki gerilimlerden İran’ı sorumlu tutan açıklamasını dinleyen, bölgeyi az çok bilen herkes, “Dinime küfreden Müslüman olsa!” diyecektir. Ancak Erdoğan’ın açıklamalarının İran-Türkiye ilişkilerini bu eleştirileri aşan biçimde etkilemesi kaçınılmazdır.
Hele de bölgedeki gerilimlerin ve çatışmaların boyutu, Irak ve Suriye’deki iç savaşlara şimdi de Yemen’in eklenmesiyle daha da büyümüşken. Ki, bu koşullar dikkate alındığında Erdoğan’ın bölgede giderek büyüyen yangına benzin döktüğünü söylemek yanlış olmaz. Bu da AKP Hükümetinin Yeni Osmanlıcı dış politikasını yeni badirelere sürükleyeceğini göstermektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa