Salaklıklarımız

AKM’nin tarihi en başından beri talihsizliklerle dolu. Yapımı, gerekli kaynak ayrılmadığı için on yıllar sürdü. 1950’ler boyunca DP/CHP itiş kakışmasının kurbanı oldu zavallı bina.

Ancak 60’ların sonuna doğru tamamlanabildi.

Açılışında en önemli etkinlik Kızılay’ın 100. yıl dönümüne eşlik etmesiydi. Bu toplantıların Kızılhaç ile birlikte organize edilen Konferans bölümünde, yapılan en önemli çalışmalardan biri, Cenevre Savaş Konvansiyonlarının İç Savaşlara ve Gerilla Savaşlarına uyarlanması için, 1970’lerde 2. Cenevre Konvansiyonu ile sonuçlanacak olan çalışmanın başlatılması olmuştu. Ama T.C. kendi topraklarında başlatılan bu çalışmanın sonucu oluşan 2. Cenevre Konvasiyonunu bugüne kadar imzalamaktan kaçındı.
Belki imzalasa, Kürt sorununun çözümü bu kadar uzun devam etmezdi.

1970 yılında tam da Miller’in Cadı Kazanı oynarken AKM yanıverdi. Yine salaklıktan. Çünkü oyun sırasında ciddi ateş kullanılmıştı. Ve yangına karşı kurulu su depoları boştu!

1971 darbesinde generallerimiz bu olayı kullanmak istedi. Solcu, İslamcı insanları gözaltına aldılar. Siz yaktınız diye. 1971 temmuzunda emniyette bir zavallı İslamcı ile yolum kesişti. Zavallı kafayı yemişti işkenceden. Ben falakadan getirilirken, birlikte tiyatro yaptığımız arkadaşım Işıl Türkben (Özgentürk) ile karşılaşmayım mı? O da, AKM’yi yakmakla suçlanıyormuş. Gerekçe: AKM önünde Devrimci Hareket Tiyatrosunun yaptığı gösteri. Paşalarımız sonunda AKM yangınını Tersane İşçileri Sendikası ve uğrayan sosyalist gençlere ihale ettiler. Ziverbey de inanılmaz işkence gördüler. 

Gemi yakan sen, bina yakan sen, Boğaz Köprüsü’nü uçurmaya hazırlanan sen, ah sen ne domuzsun sen! 

Paşalarımız şimdi dava açıyormuş Balyoz davası için. Ne diyeyim düşmez kalkmaz bir Allah!
Hadi beter olun demeyim. Yahu, hadi bırakın bizi, kendi meslektaşınız solcu subaylara ne işkenceleri reva gördünüz. Erlere zekine dövdürdünüz 1971 de, ‘80’de. Hele Kürdistan’daki kirli savaş yıllarında yaptıklarınızı hiç anmayalım. Sayfalar yetmez anlatmaya.

Bu günleri de gördük ya! Bizden iyi ağırlandınız, hiç şikayet etmeyin!

2010 yılında İstanbul Dünyanın Kültür Başkenti ilan edildi.

Bunun için çok büyük bir bütçe ayrıldı. Bu bütçede yer alan bir proje ise, AKM’nin onarılması ve daha kullanışlı hale getirilmesi idi.

Ama o sıralarda yargıda etkili olan Kemalist çevreler, bu projenin uygulanması kararı çıkartmayı başardı.
Gerekçe, burası bir kültür kurumu, içinde “restoran, satış yeri olamaz” idi. Bu gerekçeyi yazanlar, herhalde Paris’te George Pompiodu; Bouburg Kültür Merkezine ve diğer dünyanın seçkin müzelerine hiç uğramamışlardı.

Kemalist “istemezükçülük” işte böyle bir şeydir.

Kocaman yaşları ile ayağa fırlayıp 10. Yıl Marşı irşat edenler, birden klasik müzik yanlısı kesilmişti.
AKM’nin restorasyon kararını durduran çevreler, geçen gün AKM önünde eski ve yeni kültür bakanı hakkında suç duyurusunda bulundular.

Yahu, onarım planını durdurma kararını çıkartanlar ve o bütçeyi heba ettirenler sizlersiniz, o dönemdeki mahkeme ayaklarınız ile.

Sanki, Tayyip Erdoğan’ın da umurundaydı.

İnanın belki de hoşuna gitmiştir bu durdurma kararı.

“Salaklar” demiştir belki de.

Bence Ertuğrul Günay, Hasan Ali Yücel’den bu yana gelmiş en iyi kültür bakanlarından biri idi. 10 yıl boyunca da o görevde kalması hayırlı oldu kültürün savunulması bakımından.

Ona ve yeni kültür bakanına karşı AKM’den dolayı suç duyurusunda bulunmak büyük haksızlık.
İşte Kemalist “istemezükçülük” böyle bir şeydir.

Yoktur İslamist “istemezükçülük”ten bir farkı. 

Kendi ayaklarına dolaşır bazen, bu bilinçsiz, ön yargılı tavırları. 

Suç duyurusunu kendilerine yapsınlar.

Bir gün Tayyip Bey oraya bir otel dikerse hiç şaşırmayın ve ağlamayın.

Evrensel'i Takip Et