Üniversitenin ‘atama rektörler’le imtihanı!
Fotoğraf: Envato
Hiç kuşkusuz günün en önemli gelişmesi, İran ile P5+1 ülkeleri arasında suren görüşmelerde bir çerçeve anlaşmaya varılmış olmasıydı. Türkiye’nin bölgede İran’la rekabetinin geldiği aşama göz önüne alınırsa bu gelişme, bölgede rekabet eden ülkelerin yeniden mevzilenmesini getirecek kadar önemlidir.
Arınç’ın BBC’ye verdiği röportaj, sürecin bir Erdoğan-Arınç tartışması üstünden AKP içindeki Erdoğan-Hükümet, giderek Erdoğan ile AKP arasındaki tartışmanın daha ilerlediğini gösteren bir röportaj ve Hükümetin ilan ettiği “İstihdam Paketi” oyunu, günün iç politikaya ilişkin en önemli gelişmeleriydi.
Yine, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın katli sonrasında katliam çerçevesinde “Adliyede güvenlik önlemi” adı altında avukatlara saldırıya geçilmesi gibi önemli gelişmeler vardı.
Ama bugün bu köşeden, yukarıda sözü edilen konulara göre daha “sıradan” bir vakayı bu köşeye alacağız. Rektörlük seçimleri sorununu!
Cumhurbaşkanının beş üniversitenin rektörünü atadığı, önceki gün geç saatlerde basına yansıdı.
Türkiye’nin en büyük ve en eski üniversitesi olan İstanbul Üniversitesinin (İÜ) rektörünün belirlenmesi de bu atamalar içindeydi.
Bu yıl İÜ’deki rektörlük seçiminin özelliği, öğretim üyesiyle, öğrencisiyle çalışanlarıyla İÜ camiasının, rektörlük seçimini, “Demokratik Üniversite” talebinin öne çıktığı bir seçim olarak görmüş, seçime gelen süreçte bütün bu sorunlar tartışılmış, oy hakkına sahip üniversite mensupları da bu tartışmalar içinde oylarını kullanmışlardı. Bu seçimde 2 bin 500 dolayındaki öğretim üyesinden 1202’sinin oyunu Prof, Dr. Raşit Tükel alırken Prof Dr. Mahmut Ak ise 908 oy almıştı. Ne var ki önce YÖK, üniversite mensuplarının yaptığı sıralamayı değiştirdi; seçimde ikinci olan Mahmut Ak’ı birinci sıraya çıkardı! Cumhurbaşkanı Erdoğan da YÖK’ün sıralamasına uyarak Raşit Tükel’i değil Mahmut Ak’ı rektör atadı!
Sadece İÜ’de değil, Bursa-Uludağ Üniversitesinde üniversite mensuplarının “ikinci sıradaki aday” olarak gösterdiği kişiyi rektör atayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Harran Üniversitesinde de üniversite mensuplarından ancak “beşinci sıra”ya çıkacak kadar oy alabilen Ramazan Taşaltın’ı rektör atamıştır!
Yani üniversite öğretim üyelerinin oylarının hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığını, aslolanın kendilerine bağlılık olduğunu bir kez daha gösteren atamalar yapmıştır cumhurbaşkanı.
Burada elbette hemen akla; Erdoğan’ın seçim sandığını kutsaması, seçim sandığı üstüne yaptığı güzellemeler gelmektedir. Ama burada aynı zamanda akla, “Eğer Erdoğan’ın işine gelmiyorsa seçim sandığının limon sandığından farkı yoktur” değerlendirmesi de gelmektedir.
Çünkü Erdoğan; işçileri, küçük üreticileri, gençleri, bilim insanlarını… herkesi sevmektedir! Ama sadece boyun eğenlerini, “Allah sizi başımızdan eksik etmesin” diyenlerini!
Erdoğan, işçilerin, emekçilerin, gençlerin, öğrencilerin, bilim insanlarının hak talep edenlerinden, özgürlük isteyen, daha iyi bir gelecek, savaşsız, sömürüsüz bir dünya isteyip bunun için mücadele edenlerden nefret etmekte, onları ekonomik ve siyasi istikrar için tehdit görmekte, onların seçtiklerini de tanımamaktadır!
İÜ’de Prof. Raşit Tükel ve onunla hareket eden öğretim üyeleri, öğrenciler, üniversite çalışanları da bu ikinci kategoridendir ve Erdoğan, onlar ne diyorsa tersini yapmayı kendi için başlıca kılavuz edinmiştir.
Cumhurbaşkanından, YÖK’ten, Hükümetten, Üniversitenin demokratikleşmesi için bir adımın gelmeyeceği herkesin malumudur. Ama şunu da görmeliyiz ki, burada üniversite öğretim üyelerinin de sorumluluğu vardır. Yani gelinen aşamada, üniversitede seçimi kaybedenlerin adaylıktan çekilmesi, mücadelenin ilerletilmesinde önemli olacaktır. Bu, üniversite mücadelesinin gelişmesi ve siyasete alet edilmemesi için önemlidir. Çünkü üniversitede seçimi kaybetmiş olanların çekilmesi, üniversitenin namusunu kurtaracaktır! Çünkü seçim yerine atama rektörlük atananlara da onur, şeref, saygınlık kazandıracak bir şey değildir. Tersine onları siyasetin oyuncağı yapar, yapıyor.
Üniversite, bu oyunu bozmak, bu imtihanı kazanmak üzere mücadele etmek zorundadır.
Bu yüzden demokratik, özerk, bilimsel, ana dilinde eğitim, parasız üniversite mücadelesi Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesidir.
Bu yüzden İÜ’deki örnek rektörlük seçimi mücadelesi, tüm üniversitelere de, örnek olmalı, 7 Haziran Seçiminde AKP’yi durdurma mücadelesiyle birleşen bir mücadele olarak ilerlemek durumundadır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00